Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Terörle mücadelenin tarihçesi

Tarih 15 Ağustos 1984: Terör örgütü PKK, Diyarbakır Lice'nin Fis Köyü'ndeki kuruluşundan altı yıl sonra ilk silahlı saldırısını Siirt'in Eruh ilçesinde gerçekleştirdi. (Örgüt, aynı gece Şemdinli'de de saldırı düzenlemişti.) Bu saldırı, 35 yıllık terörle mücadele mazimizde ilk şehidi verdiğimiz saldırıdır. Şehidimizin adı Süleyman Aydın'dı. Bu vesile ile rahmetle analım.
Eruh saldırısının talimatını veren terörist Mahsum Korkmaz'ın adı, örgütün kolektif hafızasında sözde akademiler kurularak diri tutulurken Türkiye'nin, ilk şehidini unutması ciddi bir pozitif propaganda eksikliğidir. Bahsi diğer… İkinci bir tarih vererek devam edelim: 9 Ekim 1998. Yerleştiği Suriye'den 14 yıldır Türkiye'ye yönelik terör saldırılarını organize eden BTÖ-Bölücü Terör Örgütü'nün (Askeri yazışmalarda hâlâ böyle geçer) lideri Abdullah Öcalan, Ankara'nın Şam'a baskıları sonucu Suriye'den ayrılmak zorunda kaldı ve İtalya, Yunanistan, Rusya gibi ülkeleri dolaştıktan sonra Kenya'nın başkenti Nairobi'de 15 Şubat 1999'da yakalandı. Bu yüzden PKK'lılar Öcalan'ın Suriye'den çıkışına '9 Ekim komplosu' derler.
Bu iki önemli tarihte yaşananları anımsatarak başladım yazıya. Zira Çehov'un 'Duvarda asılı tüfek patlar' ilkesi gereğince hem 15 Ağustos'un, hem de 9 Ekim'in bu yazıda verilecek bilgiler bağlamında anlamı var.
15 Ağustos, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin terörle mücadele ilk sınır ötesi harekâtının tarihi: 15 Ağustos 1986. Elbette 27 Mayıs 1984'teki sıcak takip operasyonunu saymazsak… Zaten o dönemde örgüt ilk silahlı saldırıyı düzenlememişti.

9 EKİM BİLİNÇLİ SEÇİLDİ
PKK'ya yönelik son askeri operasyonun tarihi olarak ise 9 Ekim 2019 seçildi. Hafıza-i beşer nisyan ile malul olabilir ama devletlerin hafızası fil gibidir. Barış Pınarı Harekâtı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük askeri operasyonu. Bu harekât sayesinde PKK/PYD/YPG, yeni bir 9 Ekim komplosuyla tanışmış oldu!
Bu operasyonun başladığı Çarşamba günü yapımcı arkadaşlarım Harun Türk ve Baran Mayda ile birlikte Siirt'e gittim ve Türkiye'nin terörde ilk şehidi verdiği kentte örgütle mücadelenin nasıl gittiğini sahada gözlemleme imkânı buldum. Benim de büyük nenemin Adana'ya göç ettiği Siirt'in terörle mücadelede, tarihinin en ileri noktasında olduğunu müşahede ettim.
En son yazılması gerekeni en başta yazayım: Barış Pınarı öncesinde Irak'taki kampların etkisiz hale getirildiği Pençe-1, Pençe-2 ve Pençe-3'ün içerideki uzantısı olan Kıran-1, Kıran-2, Kıran-3 ve Kıran-4 harekâtlarının da kapsadığı Siirt kırsalında teröristler mağaralarından çıkamıyor. Toplam sayıları 30. İki yıl önce 120 kişi imişler. Yani örgüte katılım da neredeyse sıfırlandığı için dörtte üç oranında bir kadro zayiatı yaşamışlar. Ordu seferdeyken içeride asayişin berkemal olması önemli.
Çünkü örgütün Siirt, Diyarbakır, Hakkâri ve Şırnak gibi illerden gönderdiği teröristleri 2015-2016 sürecinde acılarla görüldüğü üzere İstanbul ve Ankara'daki canlı bomba saldırılarında kullandığı vaki. Bu saldırılardan birini (13 Mart 2016'daki Güvenpark saldırısını) gerçekleştiren Seher Çağla Demir adlı teröriste güzellemeler yazan Muhittin Demirtaş'ın 'Barış Pınarı'ndan sonra "Kentlerde saldırılar düzenleriz" diye Türkiye'yi tehdit ettiğini de not düşelim. Ve halk deyimiyle ateş olsanız cirminiz kadar yer yakarsınız deyip geçelim.

PKK'NIN BELİ DEĞİL, BOYNU KIRILDI
İki günlük Siirt gezimizin önemli bir kısmında bize Vali Ali Fuat Atik ve Siirt Jandarma Alay Komutanı Tuğgeneral Hilmi Atabay eşlik etti. Önce terörle mücadelede son iki yılın ve son bir yılın verilerine ayrı ayrı bakalım.
1 Temmuz 2017 tarihinden itibaren Siirt'te faaliyet gösteren teröristlerden 103'ü sağ, 24'ü sağ olmak üzere 127'si etkisiz hale getirilmiş. 2017 yılında 508 operasyonda 60 terörist, 2018'de ise 719 operasyonda 56 terörist etkisizleştirilmiş.
1 Ocak 2019'dan bu yana ise 385 operasyon gerçekleştirilmiş. Bu operasyonlarda üçü turuncu, dördü gri ve biri mavi kategoride olmak üzere çoğu sözde lider kadrosuna mensup 38'i ölü, 7'si sağ toplam 45 terörist etkisiz hale getirilmiş.
Siirt'in dağlarında özellikle 1984 saldırısının yapıldığı Eruh kırsalı ile Pervari'deki Herekol bölgesi önemli, ki buralarda da terörist sayısı bir elin parmakları kadar azalmış.
Bölgeye iki yıl önce atanan Vali Atik, Siirtlilerin kendisinden önceki dönemde 2015'te başlayan hendek kalkışmalarına müsaade etmediğini memnuniyetle dile getiriyor. Diyor ki; "Her ne kadar terör örgütüne müzahir partiye burada oy çıksa da Siirt halkı örgüte ciddi biçimde mesafelidir. Son üç yıldır halkın devlet otoritesini somut biçimde gözlemler hale gelmesi bu mesafeyi uçuruma dönüştürdü diyebiliriz." Atik, şu süreçte PKK ile sütün içinden ak kılı seçmek, yani terörist ile vatandaşı ayırmak suretiyle mücadele yürütüldüğünü söylüyor. Benzer bir metafor daha önce FETÖ mücadelesi bağlamında 'Pirinci içindeki beyaz taşı ayıklamak' şeklinde kullanılmıştı.

'ÖRGÜTE KATILIM BİTTİ'
Vali Atik, son dönemdeki mücadelenin devlet otoritesinin tesisi ve aynı zamanda devletin şefkatli yönünün gösterilmesiyle başarıya ulaştığını söylüyor:
"Buradaki nüans, terörist ile vatandaş arasındaki ayrımı net biçimde yapabilmek. Burada kimse potansiyel suçlu değil. İnsanları etnik kökenine göre kategorize ederseniz baştan yanlışa düşersiniz, ki geçmişte, 1980 ve 90'lı yıllarda burada görev yapmış bazı devlet yetkilileri bu hataya düştü.
Bizim jandarma alayda bir görüntüleme merkezimiz var. Biz buradaki elektronik verileri incelerken de kılı kırk yarıyoruz. Ve hatasından dönüp devlete sığınmak isteyen örgüt mensubunu da etkin pişmanlıkla korumaya alıyoruz.
Örgüte katılım yok şu anda. Son dönemde kırmızı, turuncu, gri listeden çok sayıda kişinin öldürülmesinde bunların sahaya inmek zorunda kalmasının etkisi var. Kandil ile sahadaki kadro arasında da ciddi restleşmeler yaşandığını biliyoruz.
Bu durum, devletin, kendisine sığınan örgüt mensuplarına artık kötü muamele etmediği gerçeğiyle birleştiğinde dağdan kopuşlar artıyor. Daha geçenlerde bir örgüt mensubunun babası geldi ve oğlunu bize teslim etmek istediğini söyledi. Bize teslim olan terörist sayısında da ciddi artış var." Vali'nin sözleri, terör örgütünün kapılara sözde celp bırakıp çocukları anne babalardan kopardığı 1990'lı yıllardan günümüze çok iyi bir noktada olduğumuzun ispatı niteliğinde. Şimdi anne babalar çocuklarını devlete teslim etmek istiyor, Diyarbakır Anneleri örneğinde gördüğümüz üzere örgüt evlatlarını vermezse HDP binası önünde direniş başlatıyor.

'BBG EVİ GİBİ İZLİYORUZ'
Vali 90'lı yıllarda Siirt Kurtalan'da emniyet amirliği bir yapmış bir polisin çocuğu. Dolayısıyla bölgeyi tanıyor. O yıllarda konuşulan 1980'lerin Diyarbakır Cezaevi hikâyesinin ise bir mit (daha doğrusu manipüle edilmiş bir efsane) gibi örgütte halen konuşulduğunu, ancak dağa çıkanların bu efsaneye inancını yitirip devlete sığındığını söylüyor Vali.
Atik; Jandarma, Emniyet ve Milli İstihbarat Teşkilatı'nın kurumsal koordinasyonunun terörle mücadeledeki güncel başarıda çok etkili bir faktör olduğunun da altını çiziyor ve ekliyor:
"Ama siyasi kararlılık birincil etken. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve İçişleri Bakanımızın desteği olmazsa biz bu noktalara asla gelemezdik." Terörle mücadelede mevsimler de önemli. Geçmişte kış döneminde örgütle mücadelenin zor olduğu görülürdü. Fakat günümüzde bu engel de bilhassa SİHA'lar ve Mehmetçik'in alan hâkimiyeti ile aşıldı. Sonbahar ise örgütle mücadele için iyi bir dönem. Çünkü bazen ormanlık arazide yapraklardan yararlanarak kamufle olan örgüt mensupları yapraklar dökülünce BBG Evi izlenir gibi izlenebiliyor.
Atik, bütün bu bilgiler ışığında şu cümleyle aktüel durumu özetliyor: "Geçmişte örgütün belinin kırıldığı söylenirdi. Bugün beli değil, boynu kırıldığı diyebiliriz gönül rahatlığı ile…

" BELKİ YARINDAN DA YAKIN…
Ali Fuat Atik, terörle mücadele kapsamında kültür ve turizm projelerine ve kente sermaye akışına da önem veren bir mülki amir. Bu kapsamda ikincisi düzenlenecek olan Siirt Kısa Film Festivali'ne AK Parti Genel Başkan Danışmanı Prof. Dr. Yasin Aktay'la birlikte destek oluyor. Atik, 'Hamsi Festivali' ile memleketi Trabzon ile ikinci memleketim dediği Siirt arasında dostluk köprüsü de kurmuş.
Atik, 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' felsefesini bölgede uygulamayı prensip edindiklerini söylüyor. Bu amaçla açık kapı politikası ile halkla buluşmanın önündeki tüm engelleri kaldırdıklarını da belirtiyor. Bölgedeki valinin halk tarafından sevilmesinin terörle mücadelede ne kadar kolaylaştırıcı bir faktör olduğu izahtan vareste.
Şunun altını çizelim: Artık teröristin yanı sıra terörle mücadele de etkin biçimde yürütüldüğü için dağa çıkışlar neredeyse sıfırlanmış vaziyette. Katılımın sıfırlanması önemli. Zira Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ örgüte 1984'ten günümüze dek 36 bin kayıp verdirildiğini ve bu manada örgütün aslında altı kez bitirildiğini söylemişti. Ama bütün bunlar teröristle mücadele edildiği, fakat terörle mücadele adımlarının yeterince atılamadığı bir dönem oldu. Bugün ise dağa çıkılmadığı için örgüt Türkiye sınırları içinde bitme noktasına geldi.
Siirt, 1984'ten bu yana terör örgütünün saldırılarından ötürü büyük acılar çekmiş bir şehir. 35 yıllık acı hikâyenin; başladığı yerde, ilk şehidimizi verdiğimiz bu kentte bitişini göreceğimiz günler de yakındır. İstiklal Marşımızın beşinci kıtasının son dizesinde şairin dediği gibi; belki yarın, belki yarından da yakın…

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA