Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Mahrem Mafya Monografisi

“Merhamet bir kusurdur. Sahip olmadığımız bir gücün gösterişidir. Merhamet edenler, kurbana karşı affedilemez bir suç işlemiş olurlar.”

Yazıya epigraf niyetine koyduğum bu alıntı, The Godfather'ın da yazarı olan İtalyan kökenli ünlü Amerikalı yazar Mario Puzo'nun Omerta adlı romanından.

Mafya lideri Sedat Peker'in, şu sıralar çok konuşulan videolarından birinde dekora yerleştirmesinden sonra satışları artan bu kitap; yazarının, 2 Temmuz 1999'daki ölümünden sonra (posthumously) yayınlandı. 2000 yılında…

Bu hafta Üç Boyutlu Portre'de son günlerin başat gündem maddesi mafyanın kısa tarihçesini; Türkiye kamuoyunun bilmediği bir Amerikan Federal Soruşturma Bürosu (FBI) raporundan alıntılarla anlatmaya çalışacağım. Vira bismillah diyelim:

FBI, bu rapora mafya monografisi (Metnin bundan sonraki bölümlerinde 'rapor' diye de anılacaktır) demiş. Kimi yerde -teşbihte hata olmaz- 'mafya kutsal kitabı' diye de geçiyor. Rapor, epey eski bir tarihte, 9 Temmuz 1958'de hazırlanmış. Gizliliği yıllar sonra kaldırılmış o mahrem raporlardan biri. Raporun kendisinde de mafya, 'mahrem' bir yapılanma olarak nitelendirildiği için yazıya Mahrem Mafya Monografisi (3M) başlığını uygun gördüm. Rapordan alıntılar kısmında okuyacağınız üzere mafyanın 'Makyavelist' bir doğaya sahip olduğunu da göz önüne alırsanız denkleme Makyavelist'in M'sini de ekleyebilirsiniz.

Monografi; spesifik bir olgu, olay ya da kişi hakkında yapılmış ayrıntılı, bilimsel, akademik inceleme metni anlamına geliyor. Makaleden daha uzun, kitaptan daha kısa... Yani edebiyattaki novella (kısa roman) ile roman arasındaki ilişki, monografi ve araştırma-inceleme kitabı arasında da geçerli.

FBI raporunun gizliliği uzun yıllar önce kaldırılmış dedik, ama metin Türkçe'de yok. Raporun 43 sayfası mevcut, ancak belli ki bazı kısımlar, tıpkı bizde Kutlu Savaş'ın hazırladığı meşhur Susurluk Raporu'ndaki gibi sansürlenmiş.

FBI raporunda mafyanın Sicilya'daki doğuşu ve gelişiminden ABD'de organize suç yapılanmalarının palazlanmasına dek bütün tarihi süreçler ayrıntılı biçimde anlatılıyor. Rapor, yarım asırlık olduğu için bazı yerleri silinmiş, o yüzden kimi kısımları okumak zor. Ancak metinde; mafyanın kökeni, intikamcıların gizli cemiyeti, Sicilya Adası ve erken tarihi, 13. yüzyıldan itibaren Sicilya'da mafyanın ortaya çıkışı, Omerta (metinde Kanunsuz Gelenek olarak nitelendirilmiş), Vendetta (Kan davası. Meşhur V for Vendetta filminden aklınızda kalsın), Carbonari (19. Yüzyıl'da İtalya'da faaliyet gösteren gizli devrimci toplulukların gayri resmi ağına verilen isim) ABD'de 19. Yüzyıl'ın ilk dönemlerindeki kargaşalardan yararlanan organize suç yapılarının yükselişi, mafyanın varlığı ve yokluğu üzerine spekülasyonlar (Öyle ya! Şeytanın en büyük hilesi, dünyayı var olmadığına inandırmakmış), erken dönem mafya tarihi, ABD'de 1920-33 arasındaki içki yasağı, mafyanın yasaklardan sonraki faaliyetleri gibi başlıklarda ilgi çekici bilgiler yer alıyor.

Monografinin bana kalırsa en çarpıcı yönü; yaygın kanının aksine mafyanın, Kapitalizm'in gelişinden çok önce, taa 13. Yüzyıl'da Sicilya'da ortaya çıktığını savlaması. Zira modern mafyanın tarihi Kapitalizm'in ortaya çıkışıyla ilişkilendirilir daha çok.

RAPORU MEŞHUR HOOVER İMZALAMIŞ

Raporda FBI'ın üstüne âdeta 'çökmüş', başkanlar dâhil politikacılara şantaj yaparak Teşkilat'ı neredeyse yarım asır (48 yıl) yönetmiş John Edgar Hoover'ın imzası var. Hoover, hiç hazzetmediği Başkan John F. Kennedy ile Marilyn Monroe'un sevişme süresinin pek kısa (ortalama iki dakika) sürdüğünü bilecek kadar şeytani bir röntgenciydi. (Ayrıntılar için bkz: https://www.sabah.com.tr/pazar/2012/02/05/arap-baharinin-postmodern-lawrencelari?paging=2)

Monografinin önsözü şöyle başlıyor:

"Mafyanın, Birleşik Devletler'deki varlığına dair ısrarcı isnatlar vardır. Aynı zamanda tekzipler de…"

Bu sade suya tirit cümle boşuna değil. Hoover, kurucusu olduğu kurumun, dolayısıyla kendisinin üzerinden sorumluluğu atmak için böyle yazdırmış. Devam edelim:

"Bu monografi üç alt bölümden oluşuyor:

1- Mafyanın ne olduğunu açıklamak.

2- Mafyanın Birleşik Devletler'de var olmadığını gösteren kanıt sunmak. (Bak hele bak! Tevekkeli değil, raporda mafyanın Sicilya'daki varlığı ayrıntılı biçimde işlenirken, ABD'deki varlığına ilişkin bilgi verilmemesi.)

3- Mafya idaresinin nasıl olduğunu tanımlamak."

Metin, yalnızca bu üç maksat gözönüne alınırsa kendi amacına ulaşmış aslında.

Monografide mafya için -ilk ikisi masonluğu çağrıştıran- 'ölümcül kardeşlik', 'gizli cemiyet', kriminal organizasyon tanımlamaları da yapılmış.

Raporun bir yerinde şu cümleler var: "Mafya; muhbirler vasıtasıyla nüfuz etmenin çok zor olduğu yüksek derecede mahrem bir işletmedir. O nedenle bu çalışma, muhbirlerden gelmiş sağlam verilerle sınırlı değildir. (Her ne kadar sızmak zor olsa da onlar da var demek ki- F. Ü.-) Diğer kolluk kuvvetlerinden elde edilmiş bunun ötesine geçen bütün kullanışlı materyallerden ve ABD ile Avrupa'daki açık istihbarat kaynaklarından yararlanılmıştır."

Monografide Vendetta, hedef kişinin kendisini veya ailesine zarar vermeye dayalı intikam yöntemi olarak tanımlanmış. Bunun da etkisiyle, yani Vendetta'nın bir intikam aracı olarak devreye girmesiyle 19. Yüzyıl'da 'Omerta'nın Sicilya'nın yazılmamış bir kanunu haline geldiği belirtilmiş.

Monografideki ilginç bölümlerden biri de mafya kavramının ortaya çıkışının anlatıldığı bölüm. Oradan özetleyelim:

1863 senesinde Sicilya'da I Mafiusi de la Vicaria adlı bir oyun sahnelendi. Bu oyun, Palermo'daki Vicaria hapishanesinde geçen bir komedi. Buradaki 'mafiusi' kelimesi, 19. Yüzyıl'da İngilizce'ye 'kahramanlar olarak geçti. Oyun, büyük popülariteye erişti. Bu kelimeden türeyen mafya, FBI monografisinde 'caretakers' olarak geçen kişileri (hamiler olarak çevirmek en doğrusu) ifade etmek için kullanılıyor. Ne var ki bu teze karşı olan bir başka teze göre mafya kelimesine kaynaklık eden kelime, oyunun ortaya çıkışından iki asır önce de Sicilya'da kullanılıyordu. FBI monografisi, mafyanın kökenini 13. Yüzyıl'a dayandırdığına göre mümkündür.

Rapor, mafyanın ABD'deki varlığını es geçmiş ama neyse ki raporun bir yerinde Sicilya'daki mafyanın ABD'deki muadillerince istihbari manada sürekli bilgilendirildiğini ve böylelikle Sicilya ve ABD mafyası arasında bir muhabere sisteminin kurulduğunu kabul ediyor. (O kadar da olsun!) Gelgelelim bunun da Federal Narcotics Bureau (1968'de kapatılan ABD Hazinesi'ne bağlı bir kolluk kurumu) açığa çıkarıldığını ileri sürüyor. Monografideki ilginç analizlerden biri şu:

"Mafya, modern kriminal eylemlerle donatılmış olsa da Niccolo Machiavelli'nin (15. Yüzyılda yaşamış İtalyan yazar. Politika biliminin kurucusu sayılır. Malum, Makyavelizm'in de babası. F. Ü.) Ortaçağ'a özgü ilkelerinden besleniyor."

Bak bu doğru ve halen de geçerli bir ilke. Mafya; hep yükselmeyi ve güçlü kalmayı hedeflediği için Makyavelist'tir.

MAFYA VE OMERTA'NIN KÖKENİ

Monografiye göre mafya kelimesi, racon kesmek ve cüretkârlık anlamlarına gelen 'Sicilyan' kelime 'mafiusu'ya dayanıyor. Kelimenin kökenine dair daha medyatik bir iddia da var. Şehir efsanesine göre mafya kelimesi, Sicilya'nın 1282 yılında Fransızlarca işgali döneminde söylenen 'Morte Alla Francia Italia Anela' kelimelerinin ilk harflerinin birleştirilmesine dayanıyor. Yani bir tür yatay akrostiş. 'İtalya'nın çığlığı Fransızlara ölümdür' anlamına gelen bir cümle bu. Artık hangi teoriyi alırsanız…

Gelelim Omerta'nın etimolojik kökenine… Buna ilişkin bilgileri de daha önce bu köşede okudunuz. Hatırlatayım: Omerta, Güney İtalya'da mafya mensuplarının; yetkililer veya harici kimseler tarafından yapılan sorgulamalara mutlak bir suskunlukla mukabele etme yasasına verilen isim. Yazılı olmayan bir kanun ve aynı zamanda 'onur' olarak nitelendiriliyor. Mafya için öyle olabilir, ama kamu yararı için değil elbette. Çünkü Omerta Yasası'nı bozmak; son tahlilde kısa, orta vadede her zaman kamuoyuna ve orta, uzun vadede de devlete yarar.

Oxford İngilizce Sözlüğü, kavramın kökenlerinin izini sürdüğünde İspanyolca 'hombredad' adlı kelimeye erişmiş. Bunun da anlamı 'erkeklik'. Bu da bir 'Sicilyan' kelime olan erkek anlamındaki 'omu' kelimesinin değişime uğramış hali. Bir başka teoriye göre ise kelime Latince'de tevazu anlamına gelen ve Güney İtalya diyalektlerinde önce 'umirta'ya, ardından da 'Omerta'ya evrilmiş 'humilitas' kelimesinden türeme… Tıpkı mafya kelimesinin kendisinde olduğu gibi artık hangi teoriyi benimserseniz durumu burada da söz konusu.

Omerta demişken… Hemen her mesleğin kendine göre Omertası vardır. Elbette ihlalinin cezası, her zaman ölüm olmayan bir Omerta'dır bu. Ama itibar suikastı ile sonuçlanmayacağının da garantisi yoktur.

Misal istihbaratçılık, suskunluk yasasının en fazla işletildiği meslektir. Bu nedenle istihbaratçıların emekli olduktan sonra (İstihbaratçılıktan ne kadar emekli olunur, orası da tartışılır) bile konuşmaları hoş karşılanmaz. Mehmet Eymür'ün istihbarat çevrelerinden 'aforoz' edilmesinin en önemli nedeni budur. Çünkü Omerta Yasası'nı bozmuştur. Geçmişte yazdıklarının, söylediklerinin bir kısmında kamuoyunu doğrudan ilgilendirmeyen bilgiler olsa da Eymür'ün 2000 yılından bu tarafa yaptığı açıklamalar, hatta daha evvel

(Susurluk kazasının hemen ardından) TED Koleji'nden arkadaşı olan gazeteciye isminin açıklanmaması kaydıyla sızdırdığı bilgiler, kamuoyunun devletteki yasadışı yapılanmalardan haberdar olmasına vesile olmuştur. Hanefi Avcı da Eymür gibi 25 yıldır tanıdığım ve geçmişte haberci olarak sık sık görüştüğüm bir istihbaratçıdır. Eymür'le araları iyi olmasa da onun da tanıklıkları önemlidir. Yiğidi öldür hakkını yeme. (Her ikisi için de söylüyorum.) Bununla birlikte, her ikisinin de bilgileri 1990'lanın, bilemediniz 2000'lerin başına dair bilgilerdir.

ABD'DEKİ İTALYAN MAFYA LİDERLERİ

Monografide bahsi geçmiyor ama ABD'deki İtalyan kökenli ünlü mafya liderlerinden de biraz söz edelim. ABD'deki ilk göçmen mafya lideri kabul edilen ve hem politikacı hem kriminal olduğu için dikkat çekici bir figür olan Joe (Doğum adı Giuseppe) Esposito, yeraltı âleminde 'Şanslı Luciano' olarak bilinen Salvatore Lucania, 'haraç alma uzmanı' Vito Cascio Ferro, yüzündeki yaradan ötürü 'Scarface' olarak bilinen Al Capone (Al Pacino'nun Scarface'de başrolü oynaması, her ikisinin etnik kökenlerinin yanı sıra isimlerindeki fonetik benzerlikten ötürü de mukadderdi), mesleği hekimlik olan ve 'babamız' olarak adlandırılan Michele Navarra, kitabını yazan gazeteci tarafından 'hızlı, zeki gansgter' olarak nitelendirilen Angelo La Barbera, meşhur Pizza Connection davasında ceza alan Gaetano Badalamenti ve The Godfather'a ilham veren Corleone ailesinin liderlerinden olan üç isim (Luciano Leggio, Salvatore Riina, Bernardo Provazano) adlı zatlar İtalyan mafyasının öne çıkan liderleriydi.

'ENTELEKTÜEL BABA' MANŞETİ

Gazetecilik hayatım boyunca -26 yıldır- istihbarat ve örgütler üzerine çalıştığım için bu konularda kendimce kapsamlı bir arşive sahibim. Bugünlerde adı sıklıkla anılan Mehmet Eymür'le (MİT'in eski yöneticisi) ilk röportajı 2000 yılında ABD'de yaptım ve Eymür'ün Aynası adıyla kitaplaştırdım.

Röportaj yaptığım veya görüştüğüm bir mafya lideri olmadı. Ancak ekseriya uyuşturucu kaçakçılarının avukatlığını üstlenen Ekrem Marakoğlu (2006 yılında öldü) ve Alaattin Çakıcı'nın avukatı Muhittin Yüzüak'la 2000 yılında bir röportaj yaptım.

Hizbullah'ın devlet tarafından yıllarca kullanıldıktan sonra Beykoz'da bir operasyonla tasfiye edildiği 17 Ocak 2000 tarihinde Yeni Şafak Gazetesi'nde yayınlanan o röportajdan -bugün yanyana getirilen iki kavramı içeren bir başlıkla çıktığı için- çok kısa bir alıntı yapayım:

"M. Y.: Cezaevlerindeki mahkûmların durumuna gelince Şubat'ta kısmi af çıkacak. Ve Anayasa Mahkemesi bu affı genel affa dönüştürecek.

F. Ü.: Böyle olacağını nereden biliyorsunuz? Bu, bir bilgi mi, tahmin mi?

M. Y.: Deneyimlerinden ötürü biliyorum bunu. 1974'te öyle oldu. İdamlar müebbet olacak, müebbetler 20 yıla inecek, 20 yıldan aşağı cezası olanlar tahliye olacak bu afta.

M. Y.: Diyanet İşleri Başkanı'yla oturup dinleri tartışabilir Çakıcı.

F. Ü.: Bu konudaki bilgisi nereden kaynaklanıyor peki?

M. Y.: Kaçtığı yıllarda 15 bin kitap okumuş. Gerçekten tartışacağınız konu olursa rahatlıkta tartışabilirsiniz.

F. Ü.: Emin misiniz? Bu çok büyük bir rakam.

M. Y.: Kendisi 15 bin kitap okuduğunu söylüyor."

Henüz 25 yaşındayken (gazeteciliğe başlayalı beş yıl olmuştu) yaptığım bu röportaj, 'Entelektüel baba' başlığıyla yayınlandı. Yani mafya ve entelektüellik kelimelerinin, Peker videolarından ötürü bugünlerde yanyana getirilmesinden 21 yıl önce… (Röportajın tamamı için bkz: https://www.yenisafak.com/gundem/vukat-muhittin-yuzuak-ile-muvekkili-cakiciyi-konustuk-600187)

Söz konusu röportaj yayınlandıktan sonra cezaevindeki (Hafızam beni yanıltmıyorsa o zamanlar Tekirdağ Cezaevi'ndeydi) Çakıcı'ya, bir mektup gönderip, avukatının söylediklerinin doğru olup olmadığını sordum.

Çakıcı, şu sıralar kamuoyuna açıkladığı mektuplara benzer bir mektupla sorularıma cevap vermiş ve ezcümle, "Muhittin Yüzüak, abartıyor. O kadar kitap okumadım" demişti.

YAZI İŞÇİLİĞİNDEN 'BABA' ŞÖHRETİNE

Gelelim yazının başında bahsi geçen Mario Puzo'nun kısa öyküsüne… Puzo, İtalyan asıllı New York doğumlu bir yazar. Ailesi, Güney İtalya'daki Campania bölgesinin başkenti Avellino kentinden olan Puzo, 12 Ekim doğumlu bir Terazi burcu. Gazetecilik de yapmış. Yazarlığa 1950'lerin başında başlamış, ancak kitapları uzun süre okunmamış. Haliyle pek para kazanmamış.

Puzo; 1960'ların ortalarına gelindiğinde büyük bir aileye bakmak zorunda olan bir baba pozisyonunda ve çok borçlu. İşin kötüsü tıpkı Dostoyevski gibi bir kumar müptelası. Üstelik müptezellik derecesinde… 1969'da The Godfather kitabı 'bestseller' olunca Puzo, alınteriyle epey para kazanmaya başlıyor.

Paramount Pictures da (Bodrum'daki o meşhur otele ismini veren film şirketi) bu kitabın filmini yapmaya talip oluyor. İtalyan asıllı Francis Ford Coppola da filmin yönetmenliğini üstleniyor. Ve böylelikle meşhur The Godfather film serisi ortaya çıkıyor.

Yazı işçiliği, biz de dâhil Ortadoğu toplumlarında maalesef ucuz bir işçiliktir. ABD başta olmak üzere 'kurmaca'ya önem veren toplumlarda ise eseriniz iyiyse zamanında alıcı bulur. Bizde de bulur, ancak gecikmeli olarak… Puzo'nun yazı işçiliğinden 'Baba' kitabının şöhretine erişmesi çok uzun zaman almadı.

Holywood'un; 43 sayfalık FBI monografisini keşfedip buradan ilhamla henüz film yapmamış olması ise şaşırtıcı. Gerçi rapor, ABD'deki mafya yapılanmasını maskelemeye çalışan bir rapor, ama yine de bugüne kadar konuyla ilgili en ilginç bilgiler içeren metinlerden biri, belki de birincisi.

MAFYANIN DEVLET PARADOKSU

Bizim metin de 17 bin vuruşa yaklaştı. Yavaş yavaş toparlayalım artık:

Mafya, varlık sebebi itibarıyla

-Omerta'nın ortaya çıkış sürecine odaklanırsak- devletin hükümranlığına ihtiyaç duymak şöyle dursun, onu dışlayarak racon kesme, giderek nizam oluşturma çabası içindeki bir yapıdır.

Bu yönüyle devletin karşısında değilse bile dışında konumlanır. Ne var ki, yaşayabilmek için devletler içinden kendi doğasına uygun partnerler bulmaya da mecburdur. Bu; devletler için olduğu kadar mafya için de büyük bir paradokstur. Devlete rağmen büyüyüp serpilen, hatta var olmaya devam edebilen mafya bir oksimorondur.

Bir başka önemli boyut da şu: Mafyavari kazanç yollarının misal diziler yoluyla özendirilmesi gelecek nesillere yapılacak büyük bir kötülüktür. Çünkü cebirle kazanç sağlamak ahlaklı bir şey değildir. En fenası da cebirle veya hileyle kazanmak, toplumdaki dürüstçe rekabet koşullarını bozar. 'Ekmek kavgası'nda likayat sahibi olduğu halde hakkı yenen geniş bir dürüst, mağdur insan kitlesi oluşturur derinden derine.

Mafya üzerine yazılmış alanının en iyi kitaplarından biri Henner Hess'in Mafia and Mafiosi adlı araştırma inceleme kitabı. Türkçe'ye çevrildi mi bilmiyorum.

Yalnızca mafya değil, gizli örgütler üzerine yazılmış en kapsamlı kitaplardan biri de Eric Hobsbawm'ın yazdığı Primitive Rebels. Bu kitap, İlkel Asiler adıyla Türkçe'de de yayınlandı.

Kitabın ilginç yönü; mafya ve eşkiya eylemlerini de tıpkı köylü isyanları ve şehir ayaklanmalarıyla birlikte bir sosyolojik mesele olarak ele alması.

Puzo; büyük bir edip olmasa da iyi bir edebiyatçıydı. 'Mafya konulu' (Polisiye, casusiye gibi bir isimlendirme bulamadım) edebiyatın en önemli temsilcilerinden biriydi. Geçtiğimiz günlerde BBC'de yayınlanan soruşturma sonucunda göre, banyoda düşerek ölen eski MI5 çalışanı, romancı John Le Carre kendi türü için ne ifade ediyorsa Puzo da kendi türü için onu ifade ediyordu. (Le Carre, bildiğim kadarıyla banyoda düşerek ölen ikinci istihbaratçı. İlki; Yılmaz Güney'in de arkadaşı olan ve 1970'li yıllarda Güney'e bilgi sızdırdığı iddiasıyla MİT'ten atıldıktan sonra Adana'da evinin banyosunda sabuna basıp kayarak ölen Necati Gül.)

Ouroboros misali başa dönersek… Mario Puzo; merhametli olmayan bir iklimde, vahşi kapitalizm düzeni içinde yeraltı dünyasını gözlemleyerek yaşamıştı. Bu yüzden merhametin bir kusur olduğuna inanıyordu ve bunu edebiyatına da yansıttı. Düşmana merhamet edilmez elbette, ama bizim kültürümüze göre merhamet, şair İsmet Özel'in deyişiyle ihtimaldir ki, aşktan bile üstün bir duygudur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA