Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Pornografik yemek yazarları

Yemek yazarlarının bir kısmı lokanta yazıyor, bazıları yemeği yaşama kültürünün bir parçası olarak ele alıyor. Bu kervana, yukarıdan bakarak ahkam kesen 'pornografik yemek yazarları' eklendi

Aşağı yukarı altı-yedi yıldır yemek yazarlığı bizde de ciddiye alınıyor. Gazetelerde de bu işi abartmadan, belli bir tevazu ve ciddiyet içinde yapanlar var. Yemek ve yemek kültürü değil, lokanta yazıyorlar. Kredileri nereden kaynaklanıyor, neye dayanarak o ahkamı kesiyor, bilemem. Onlara göz atarım. Yazdıkları içinde ilgimi çeken bir şey olursa, o lokantalara gitmeyi düşünürüm. Ama çoğu sıradan şeylerdir yazılanların. Gerekli entelektüel donanımdan yoksundur. Bazı yazarlar ise yemeği genel olarak yaşama kültürünün bir parçası olarak ele alıyorlar. Hayatın çeşitli katmanlarından derledikleri unsurlar arasında onu da irdeliyorlar. Bunlar bizim gazeteciliğimizin eski bir geleneğidir. Mesela eski İstanbul'un muhteşem kayıtçısı Ahmet Rasim üstadımız böyledir. Üstelik onda müthiş bir dil becerisi ve birikim de vardır. Bu meyanda bence bu işi şu aralar en iyi kotaran Nur Çintay. Onun yazdıklarını, sağladığı malumatın ötesinde lezzetli bir deneme olarak da okuyorum.

MAYINLI ARAZİDEKİ İZCİLER
Sonradan sonradan bu kervana biraz küreselleşmenin, biraz İstanbul'un bir metropol düzeyine gelmesinin itkisiyle yeni bir yemek yazarı tipi eklendi. Bunlar yemek yazarı değil, herhalde kendilerini öncelikle 'gurme' diye tanımlayanlar. Peki, eyvallah! Belli bir deneyimleri var. O da tamam. Kendisini gösteren mi diyeyim, baş gösteren mi diyeyim, bilemiyorum 'fine dining', yani çok yüksek kaliteli ve yüksek beceriye dayalı yemek 'ihtiyacıyla' bu yazarların sahneye çıkışı doğal olarak çakışıyor. Sadece yemek değil, şarap konusunda da bu yazarlar yol gösteriyor. Bunların hepsi doğal, olağan, olması gereken şeyler. Bir metropolde 'haute cuisine'/yüksek mutfak elbette bulunur. Her şeyin uzmanı olur, onun ki de olur, mutlaka. Hatta o saha belki buna daha çok hasret çeker. Nedeni çok basit. Eğer moleküler gastronomi gibi bir mayınlı arazideyseniz, bir izci gereklidir. Yazarlar, okur, öğrenirsiniz. Ne var ki, bizde işler pek böyle gitmiyor. Tersine, benim çok itiraz ettiğim bir mecrada akıyor bu sular. Kimse kusura bakmasın, ben bu yukarıdan bakarak ahkam kesenleri 'pornografik yemek yazarı' diye tanımlıyorum. Aklıma da, ne yalan söyleyeyim hemen Vedat Milor geliyor. Tanımın hayli ağır olduğunun farkındayım. Ne var ki, doğrudur. Pornografi, zamanında, Görsellik Cinsellik Pornografi kitabımda anlattığım gibi sadece aklımıza gelen ilk şey değildir. Eğer karşımızda bağlamından koparılmış ve hazmedemeyeceğimiz, sindiremeyeceğimiz bir bilgi, görüntü yumağı, akışı varsa pornografiden söz edilir. Eğer bir bilgi ya da görüntü size gene o mesafeyi kaybettirecek ölçüde yaklaştırılıyorsa, ona ihtiyacınız yoksa, bir dayatma söz konusuysa pornografi mevcuttur. Bütün bunların bir neticesi olarak yapay, bağlamsız, anlamını yitirmiş her sunuş pornografidir ve bu niteliğiyle sosyal pornografi diye bir olgu, gerçek, kavram söz konusudur.

AYDIN HEGEMONYASI
Şimdi herhangi bir bağlam oluşturmaksızın İtalya'ya gidip orada, kendi tabiriyle 'kuş uçmaz kervan geçmez' bir dağ köyünde yediği yemeği yazan yazar, bal gibi pornografi üretmektedir. Adını kimsenin bilmediği, hatta bilmesine gerek olmayan, deniz mahsullerinin İtalyanca, İspanyolca, bilmem nece adlarını, hiçbir bağlam ve bilgi soyutlaması yapmaksızın birbiri ardınca zikreden yazar pornografi üretmektedir. Ne duyulmuş, ne de duyulacak şarap üreticisi, üzümü cinsi sıralayan yazar pornografi üretmektedir. Ha, ayrıca da bu tutum ve tavır, eski bir tabirle söyleyeyim, aydın hegemonyası manasına gelir. Zamanında da bazı edebiyatçılar giderler, kıyıda kenarda kalmış yazarların, şairlerin adlarını art arda sırlarla, ne çok şey bildiklerini gösterir, malumatfuruşluk yapar, okuru ezerlerdi. Dolayısıyla, onun yazdığı türden şeyler yazılmasın diyen saçmalar. Ama bir, günlük gazete bu yazıların yeri değildir. Yazılacaksa da, bu işi yapan Batı örneklerinde olduğu gibi ciddiyetle, ağırbaşlılıkla, 'mesafeyle' yapılır. Şımarıkça, küstahça, malumatfuruşça, snopça değil. Ben sözümü söyledim!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA