Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AHMET ÖRS

4250 sayılı yasada değişiklik

İçki, insanlık kadar eski. Ne var ki her dönemde amansız düşmanlara sahip. Tarihte içkinin en büyük düşmanının Hıristiyan kilisesi olduğu bilinir; onlar bile toplumları içkiden uzak tutamadı. ABD'de 1920-1933 yılları arasında çok sıkı içki yasağı uygulanmıştı. Ama fiyaskoyla sonuçlandı; kalitesiz, sahte içkilerle yüzlerce kişinin öldüğü ya da sakat kaldığı bu dönem mafyanın güçlenmesinden başka bir işe yaramadı. Padişahlık döneminde bizde de zaman zaman içkisiz bir toplum yaratmaya çalışılmıştı. Reşat Ekrem Koçu, İstanbul Ansiklopedisi adlı eserinde şöyle yazar: "İstanbul'un fethinden Tanzimat Devri'ne, ilk gazinoların açıldığı devre kadar geçen 400 yıl içinde İstanbul'da zaman zaman içki yasakları çıkmış ve büyük şehrin şöhretleri cihanı tutmuş meyhaneleri kapatılmıştır. Yasaklar da bazen göz yumularak, bazen de amansız şiddetle tatbik edilmiştir." Osmanlı'da daha çok Müslüman tebaya uygulanan içki yasakları, hiçbir zaman uzun sürmedi. Halk, mutlak otoritenin buyruklarına rağmen içki satmaya, içmeye devam etti. Ancak Cumhuriyet ilan edildikten sonra her ırktan ve dinden yurttaşlar, herhangi bir Batı ülkesinde olduğu gibi içkiyi serbestçe alıp satabildi. Yine de bir kesim, içkiyi hiçbir zaman sevmedi; dahası giderek "Ben içmiyorum, kimse içmesin," mantığı ağırlık kazandı. Son zamanlarda içki ruhsatı almak, olabildiğince zorlaştı. İnternet üzerinden ya da telefonla perakende içki satışı ise yasaklandı. Anadolu'nun pek çok il ve ilçesinde içki içmek isteyenler, uyuşturucu bağımlıları gibi ya evlerinde ya da kimselere görünmeden kendi aralarında içki içmek zorunda bırakıldı. Son olarak bir torba yasa kapsamında 4250 sayılı yasada değişiklikle birlikte ülkemiz içki konusunda yeni yasaklarla yaşamaya hazırlanıyor. Yeni düzende içki markalarının reklam ve tanıtımı mümkün olmayacak. Kanun teklifinde "Alkollü içkilerin her ne suretle olursa olsun reklamı ve tüketicilere yönelik tanıtımı yapılamaz," ifadesi kullanıldığı için, Osmanlı dönemi yasaklarının ötesine geçilerek, markaların reklamı ya da sponsorluğunun yanı sıra, alkollü içkileri tanıtmak, hatta rakı ya da şarap kültüründen bahsetmek bile yasak kapsamına alınmış oluyor.

KAMUOYUNUN TEPKİSİ NASIL?
Üzümün anavatanı Anadolu, son 20 yıl içinde büyük şarap üreticisi ülkelere örnek olacak bir gelişme sergiliyordu. Şimdi hiçbir üretici piyasaya yeni çıkardığı bir içkisini tanıtamayacak, turizm broşürlerinde Türk içkilerinden bahsetmek, bir rakı masası fotoğrafı basmak, bağ bozumu turlarını tanıtmak, yemek ve şarap uyumu için öneride bulunmak bile mümkün olamayacak. Dahası, bakkal, büfe, bayi ve tüm perakende satış noktaları, içerideki içkiler görünmesin diye camlarını siyaha boyamak veya tüm içkileri, tezgah altına almak zorunda bırakılacak. Peki, kamuoyu bunlara nasıl tepki veriyor? Bir kesimin bunu onayladığı kesin. İçki bağımlısı olmayan, ancak çağdaş bir ülkede içkinin de serbestçe satılmasını destekleyenler ise sessiz. "Yoksa alkoliklikten, ayyaşlıktan mı yanasın?" diyecekler diye, görüşünü açıkça ortaya koymadan "Turistlere nasıl hizmet edeceğiz?" benzeri, dolaylı ve utangaç biçimde karşı çıkarmış gibi yapıyorlar. Oysa 'ileri demokrasinin' egemen olduğu sürekli vurgulanan ülkemizde, içki, her uygar toplumda uygulandığı biçimde, kabul edilebilir kurallar çerçevesinde, serbestçe satın alınıp tüketilebilmeli. Ne yazık ki, tam da adam gibi içmeyi öğrenmişken, içki yeniden marjinalliğe itilmiş oldu. Tarihin her döneminde olduğu gibi, elbet günün birinde bu yasaklar gevşeyecek. O gün geldiğinde bazı yerli içki üreticileri bir biçimde ayakta kalmayı başarabilecek, ama içki adabını, kültürünü yeniden öğrenmek hiç kolay olmayacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA