Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 30 Kasım 2025'te Tahran'a gerçekleştirdiği ziyaretle; İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Meclis Başkanı Muhammed Bakır Galibaf ve Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Ali Laricani ile görüşmeler gerçekleştirmiştir. Görüşme kapsamında iki ülke arasında devam eden doğalgaz anlaşmasından yeni açılacak sınır kapıları ve İran başkonsolosluk birimine kadar pek çok konu gündeme alınmıştır.
Görüşme sonrasında iki ülke arasında mevcut durumda işlenen üç ana sınır kapısına ek olarak iki sınır kapısının daha açılacağı duyurulmuştur. Bunlar; dördüncü sınır kapısı olması beklenen Gelincik-Kuzereş, Van'ın Başkale ilçesinde yakında açılması beklenmektedir. Bununla birlikte beşinci Çaldıran-Çilli sınır kapısı için ilgili işlemlerin hızlandırıldığı duyurulmuştur. Aynı zamanda görüşmede İran'ın Van'da bir başkonsolosluk biriminin açılacağı ifade edilmiştir. Böylece İran'ın Türkiye'de Ankara'daki büyükelçiliğinin yanı sıra başkonsolosluk birimi sayısı İstanbul, Erzurum ve Trabzon'dan sonra Van'da açılacak yeni başkonsolosluk birimiyle dörde çıkacaktır.
Ziyaretin Amacı ve Siyasi Konjonktür
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın ziyaret kapsamında gerçekleştirilen basın açıklamasındaki ifadesinde söz konusu ziyaretin amacı yakında dokuzuncusu yapılacak olan Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İş Birliği Konsey Toplantısı'nın hazırlığı olarak belirtilmiştir. İlki 2014'te düzenlenen Konsey Toplantısı her sene düzenli bir biçimde ülke liderlerinin katılımıyla gerçekleştirilmektedir. Konseyin temel amacı iki ülke arasındaki ticaret hacmini artırmak, diplomatik ve siyasi alanlarda gerekli kolaylıkları sağlamaktır. Ancak sahadaki gerçek veriler göz önünde bulundurulduğunda konseyin iki ülke ticaret hacmini artırma konusunda olması gereken ilerlemeyi sağlayamadığı görülmektedir. 2014 Ocak ayında konseyin kurulması kararlaştırıldığında iki ülke arasındaki ticaret hacminin 30 milyar dolara yükseltilmesi hedeflenmiştir. Ancak mevcut durumda beklenen hedefe ulaşılmadığı görülmektedir.
İki ülke arasındaki ticaret hacminin istenilen düzeye gelememesinin birçok nedeni vardır. İran'ın batıyla olan nükleer anlaşmazlıkları ve İran'a uygulanan yaptırımlar bu konudaki en önemli sorunlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda iki ülkenin bölge çapında izlediği rekabetçi tutumdan kaynaklı da zaman zaman gerilimler söz konusu olmuştur. Bu gerilimlerin de iki ülke arasındaki ticaretin negatif yönde etkilenmesine neden olmuştur.
Ancak mevcut duruma bakıldığında bölge çapında iki ülke arasındaki gerilimin azaldığını, görece bir istikrarın sağlandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bir yandan Suriye sahasında Türkiye ağırlık kazanırken diğer yandan Irak'ta İran destekli grupların seçimden galip çıktığı görülmektedir. Böyle bir konjonktür bölgenin önemli iki ülkesi olan Türkiye ve İran açısından ideal olmazsa da kabul edilebilir olduğu söylenebilir. Dolayısıyla mevcut konjonktür hem sahadaki sosyolojiye uyumu açısından hem de diğer aktörlerin menfaatleri açısından daha istikrarlı bir durum vaat etmektedir. Ancak İsrail'in hukuk tanımazlığı ve istikrar bozucu özelliği her zaman bir (wild Card) olarak varlığını sürdürmektedir. Nitekim görüşme sonrasında Tahran'da düzenlenen basın toplantısında her iki Bakan da açıklamalarında "İsrail'in bölgesel yayılmacılığının bölge için bir numaralı güvenlik tehdidi olduğunu" vurgulamıştır.
Ziyaretin Önemi
Ziyaret iki ülke ilişkilerinin çalkantılı bir dönemden sonra göreceli istikrara kavuştuğu bir zaman diliminde gerçekleşmesi önem arz etmektedir. Zira iki ülke sahip olduğu yüksek potansiyele rağmen konjonktürden etkilenerek gereken ölçüde bu potansiyelinden yararlanamamıştır. İran- Türkiye ilişkilerinde istikrarın başladığı mevcut durumda bürokratik ve hukuki engelleri aşacak adımların atmasıyla ticaret hacminin de yükselmesi beklenmektedir. Ziyaret kapsamında duyurulan Gelincik-Kuzereş sınır kapısının yakında açılması; İran'ın Van Başkonsolosluğunun faaliyete geçecek olması iki ülke arasındaki geçişleri kolaylaştıracaktır. Bu durum ticaret akışının hızlanmasında pozitif etkisi olacaktır. Nitekim açılacak olan sınır kapılarının modern ekipmanlarla donanımlı olması ifade edilmektedir.
Diğer taraftan Türkiye, 28 Eylül 2025 itibariyle devreye giren BM yaptırımlarını uymaya resmî gazetede ilan etmiştir. Türkiye'nin söz konusu yaptırımlara uyması dış politikasında izlediği resmi tutumdan kaynaklanmaktadır. Zira Türkiye yalnızca İran'la değil, diğer devletlerle de dış ilişkilerinde resmi bir tutum sergilemekte; uluslararası hukuka aykırı politikalardan kaçınmaktadır. Türkiye bu sebepten kaynaklı İran'a uygulanan tek taraflı yaptırımlara da uymamaktadır.
BM yaptırımlarına tabi olmayan önemli unsurlardan biri; Türkiye'nin İran'dan ithal ettiği yıllık 10 milyar metreküp doğalgaz anlaşmasıdır. Söz konusu anlaşma 2026'da sona erecektir. Gerçekleştirilen basın toplantısında İran Dışişleri Bakanı Arakçi, İran'ın söz konusu anlaşmayı uzatmaya hazır olduğunu ifade etmiştir. 25 yıllığına imzalanan anlaşmada zaman zaman birtakım sorunlar yaşanmıştır. Söz konusu anlaşmada Türkiye'nin 10 milyar metreküpün altında bir tüketim gerçekleştirmesi durumunda dahi sabit olarak 10 milyar metreküpün fiyatını ödemesi öngörülmüştür. Mevcut durumda ise Türkiye bir yandan Karadeniz Gaz Sahasından yerli doğalgaz üretimini başlamış, diğer yandan ithal gaz kaynaklarını da çeşitlendirmiştir. Dolayısıyla Türkiye ve İran'ın yeni bir anlaşma yapması durumunda Türkiye'nin daha avantajlı bir konumda olduğunu söylemek mümkündür. Bu durum Türkiye'nin İran gazına ilgi duymadığı anlamına gelememektedir. Zira Türkiye, enerji merkezi olma hedefleri için İran gazını işletip yeniden ihraç etme potansiyeline ve altyapısına sahiptir.
Dolayısıyla Türkiye, BM yaptırımlarına uymaya devam edecektir. Ancak buna rağmen iki ülke arasındaki BM yaptırımları dışındaki unsurların ticaret ilişkileri açısından olumlu bir seyir izlemesi beklenmektedir. Yakında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katılımıyla Tahran'da gerçekleştirilmesi planlanan Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İş Birliği Konseyi Toplantısı'nda bahsedilen koşullara uygun bir şekilde iki ülke arasındaki ticaret mekanizması detaylıca ele alınacaktır. Bu nedenle söz konusu ziyaretin, oldukça kapsamlı olması beklenen konsey toplantısına hazırlık açısından bir hayli önem arz etmektedir.