Güney Afrika Cumhuriyeti, Gazze Şeridi'ndeki eylemleri ile Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nden doğan yükümlülüklerini ihlal ettiği gerekçesi ile İsrail'e karşı 29 Aralık 2023 tarihinde UAD'ye başvuruda bulunmuştu. Başvuru, İsrail devletinin ilk kez doğrudan yargılanması anlamına gelen bir uluslararası yargısal süreç başlattı. Daha da önemlisi söz konusu Dava, uluslararası hukukun ihlalinden doğan suçlar arasında en ağırı olarak kabul edilen ve II. Dünya Savaşı'nda bizzat Yahudilerin hedef olduğu soykırım suçlamasını konu almaktadır.
Bu nedenlerle yargısal surecin nasıl yürütüleceği ve nasıl sonuçlanacağı İsrail'in hem genel olarak hem de Gazze'deki eylemlerinin hukuki temelde sorgulanabilmesi anlamında büyük önem taşımaktadır. Yargılama sürecinde Divan'ın önünde kapsamlı, doğru ve zamanlı delillerin ve görüşlerin sunulabilmesi sürecin etkin yürümesi ve nihayetinde doğru kararın çıkabilmesine büyük katkı sağlayacaktır. Ancak bu, tek başına Güney Afrika Cumhuriyeti'nin başarabileceği bir süreç olamayabilir. Bir yandan BM ve onun organları gibi kurumların diğer yandan da özellikle bölge ile ilişkisi yüksek devletlerin Dava'ya bilgi ve görüşlerle somut destek vermesi önem arz etmektedir.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 1 Mayıs'ta, "Türkiye olarak Güney Afrika'nın İsrail'e karşı Uluslararası Adalet Divanı'nda açtığı davaya müdahil olmaya karar verdik" açıklamasını yaptı. Açıklama Türkiye'nin Dava'ya müdahil olma yönünde UAD'ye yakında bir başvuruda yapacağını göstermektedir. Dışişleri Bakanı Fidan'ın açıklamalarından Türkiye'nin Güney Afrika lehinde müdahil olacağı da anlaşılmaktadır.
Türkiye'nin bu beyanından önce 23 Ocak 2024 tarihinde Nikaragua ve 5 Nisan 2024 tarihinde ise Kolombiya, Divan'a Güney Afrika lehine müdahil olma başvurusu yapmışlardı. Divan bu başvurulara dair henüz bir karar vermiş değil. Türkiye kısa süre içerisinde Dava'ya müdahil olma başvurusu yapan üçüncü devlet olacaktır.
Bakan Fidan'ın açıklamalarından, müdahil olma kararından önce Türkiye'nin uzun süreli bir hazırlık çalışması yaptığı, bu süreçte birçok ülke ile temas kurduğu, bir yandan diğer bazı ülkelerin davaya müdahil olma durumlarını araştırdığı, diğer yandan da müdahillik durumunda nasıl bir destek verilebileceği üzerinden çalıştığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda bazı ülkelerin de bu yönde hareket edebileceğini dair emareler tespit edildiği ifade edilmektedir. Nitekim İrlanda, Belçika, Ürdün ve Libya gibi ülkelerin de İsrail'e karşı açılan davaya müdahillik imkânlarını değerlendirdikleri basına yansımaktadır. Öte yandan Türkiye İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyeleri arasında Dava'ya müdahillik başvurusu yapacak ilk ülke konumunda olacaktır.
UAD önünde bir davada, davanın soncunda verilecek karardan çıkarları etkilenecek ya da davanın konusu olan bir antlaşmanın yorumundan etkilenecek üçüncü bir devlet veya devletler, davacı ya da davalı devlet lehine davaya resmen müdahil olabilirler. Dolayısıyla müdahil olan devlet yeni bir dava açmış olmamakta, açılmış ve devam eden bir davaya müdahil olarak taraflardan birisini Divan önünde destekleme imkanı bularak kararın kendi lehine olacak şekilde çıkmasını sağlamaya çalışmaktadır. Müdahil olma durumu Divan'ın başvuruyu kabul etmesine bağlıdır. Başvurunun değerlendirilmesi sürecinde Divan, UAD Statüsü'nün 83. maddesi gereği davaya taraf devletlerin de görüşlerini de almaktadır.
Esasen devletler bir davaya UAD Statüsü'ne göre iki madde üzerinden müdahil olma başvurusu yapabilmektedirler. Bunlardan ilki 62. maddededir. Bu hükme göre, "Bir devlet, davadaki karardan etkilenebilecek hukuki nitelikte bir çıkarı olduğunu düşünürse Divan'dan müdahil olmasına izin verilmesini talep edebilir". Dolayısıyla bir üçüncü devlet, Divan'ın söz konusu davada vereceği karardan "hukuki nitelikte bir çıkarı"nın etkileneceğini öne sürerek müdahillik talep edebilmektedir.
Güney Afrika-İsrail Soykırım Davası'na Türkiye'nin bu madde üzerinden müdahillik talep etmesi durumunda dayanılacak hukuki çıkar, genel olarak herhangi bir durumda soykırım suçunun önlenmesinden bütün devletlerin, bu bağlamda Türkiye'nin de çıkarının bulunduğu görüşüne dayanacaktır. Dolayısıyla İsrail'in soykırım gerçekleştirdiği varsayımı ile hareket edildiğinde, bunun önlenmesi esasen Türkiye dahil bütün devletlerin çıkarına ve faydasına olacaktır. Burada Türkiye'nin hukuki çıkarı soykırımın önlenmesi olmaktadır.
UAD önündeki bir davaya müdahilliğin ikinci dayanağı ise 63. maddedir. Divan Statüsü'nün 63. maddesi uyarınca yapılacak müdahillik talebi, uyuşmazlık konusu somut olaydan ziyade, davada yoruma konu olacak sözleşmenin yorumuna dair verilecek kararın sözleşmeye taraf diğer devletlerin de çıkarlarını ilgilendiriyor olmasına dayanacaktır. Bu sebeple müdahil olmak isteyen üçüncü bir devlet, taraf olduğu söz konusu uluslararası sözleşmenin Divan tarafından yorumundan etkileneceğinden, davaya müdahil olma talebinde bulunabilmektedir.
Nitekim Kolombiya müdahillik talebini özellikle Soykırım Sözleşmesi'ne atıfta bulunarak Divan Statüsü'nün 63. maddesi temelinde yapmıştır. Türkiye'nin müdahillik başvurusunu 63. madde temelinde yapması durumunda, Güney Afrika'nın davasına dayanak teşkil eden 1948 tarihli BM Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nin yorumunun yapılacak olmasına ve bunun da bir taraf ülke olarak kendi çıkarlarını ilgilendireceğine dayanması beklenecektir. Divan'ın kararında Soykırım Sözleşmesi'ne ilişin yapacağı yorum, davanın tarafı olan ülkelerin yanı sıra davaya müdahil olan ülkeler açısından da bağlayıcı olacaktır. Zira 63. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, Divan'ın ortaya koyduğu yorum, bu şekilde müdahil olma hakkını kullanan devlet için de aynı derecede bağlayıcı olacaktır.
Türkiye'nin Soykırım Sözleşmesi'ne taraf bir devlet olarak 63. madde bağlamında yapacağı başvurunun kabul edilme durumunun yüksek olduğu söylenebilir. Divan, Ukrayna-Rusya arasında devam eden soykırım davasında, 63. madde kapsamında "müdahillik" başvurusu yapan 33 devletten ABD hariç 32'sinin başvurusunu kabul etmiştir. ABD'nin Soykırım Sözleşmesi'ne taraf olurken getirdiği bazı çekincelerin bu kararda etkili olduğu gözükmektedir. Gambiya-Myanmar arasında UAD önünde halen devam eden benzer davada da 7 devlet 63. madde kapsamında "müdahillik" talebinde bulunmuşlardır.
Sonuç olarak ister 62. isterse 63. madde temelinde olsun, Türkiye Dava'ya müdahil olduktan sonra Dava'ya dair bazı temel bilgi ve belgelerin kopyaları Türkiye'ye iletilecek ve Divan tarafından belirlenecek bir süre içinde yazılı bir beyan sunma hakkı tanınacaktır. Taraflar isterlerse sözlü yargılamadan önce yazılı görüşlerini sunabileceklerdir. Müdahil olan devlet, sözlü yargılama sırasında da müdahalenin konusuna ilişkin gözlemlerini sunma hakkına sahip olacaktır.
Türkiye, Güney Afrika lehine müdahil olmakla her şeyden önce İsrail'e yönelik soykırım suçlamasında ve açılan soykırım davasında duruşunu çok net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu bağlamda İsrail'in 7 Ekim 2023'den bu yana Gazze'de gerçekleştirmekte olduğu eylemlerin soykırım şüphesi yaratacak nitelikte eylemler olduğunu düşündüğünü göstermektedir.
İkinci olarak Türkiye, Güney Afrika lehine müdahil olmakla bu süreçte Güney Afrika'ya Divan önünde hukuki destek verme imkanını da elde etmektedir. Bu süreçte Türkiye bir yandan Dava'nın gidişatına dair temel bilgi ve belgeleri ilk elden edinme imkanı bulabilecekken, diğer yandan Dava konusuna dair kendisinin elde ettiği bilgileri ve delilleri Divan'a sunabilme ve Güney Afrika'nın başvurusuna somut destek verebilme imkanı bulabilecektir. Bu desteğin davacı konumundaki Güney Afrika'ya ve bizzat Dava'ya önemli bir destek olacağı söylenebilir. Zira Türkiye müdahil olmuş ya da olacak herhangi bir devlet değil, belirli imkânlara sahip, Filistin halkı ile yakın bir dayanışma içerisinde olan bir konumdadır ve bu anlamda diğer ülkelerden önemli oranda ayrışmaktadır.