Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

FETÖ kaçacak delik bulamamalı

“FETÖ, ABD’den başka bir ülkeye giderse, o ülkeyi markaja alırız. Asıl önemlisi halkımın bunları tanımış olması. ABD makamlarına 17-25 Aralık’la ilgili 85 koli belge gönderdik. 15 Temmuz ile ilgili yargıda birikenler de gönderiliyor”. "DEAŞ'a karşı koalisyonda 65 ülke var. Bu güçle netice alamamak ancak netice almak istememekle açıklanabilir. Suriye'de DEAŞ'lı sayısı 10 bin kadar. Bir o kadar da Irak'ta var kabul edelim. Bunlarla ABD ve Türkiye başa çıkamıyorsa yazıklar olsun. İmkânlarımızı beraberce ortaya koyarsak, bu işi bitiririz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la her yıl eylül ortasında artık gelenekselleşen New York ziyaretimiz var. Biz derken gazetelerin genel yayın yönetmenleri veya yazarlarından oluşan grubu kastediyorum. Bu yıl TV haber kanallarının temsilcilerinin de katılmasıyla ekibimiz büyüdü. New York derken de BM Genel Kurulu çalışmalarını kastediyorum. Yine her gezinin dönüş yolunda olduğu gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan'la uçakta bir araya gelip New York ziyaretini değerlendirdik.

***

Erdoğan söze BM Genel Kurulu'nda yaptığı ve SABAH'ın "Mazlumların sesi Erdoğan" manşetiyle duyurduğu konuşmasını anlatarak başladı: "BM sisteminin reforme edilmesi konusu bazıları tarafından da dile getirildi ama kimse bizim gibi somut söylemiyor, kaçınıyorlar. 'Dünya beşten büyüktür' tezimi BM Genel Kurulu'nda da, mülteciler zirvesinde de işledim. Dünya gündemine girmeye başladı. İnanıyorum ki, kısa bir süre sonra soyuttan somuta geçecektir. Çünkü 'Dünya beşten büyüktür' tezi, adalet ve hakkaniyetin aranması sebebiyle, özellikle gündemde olan bir konu."

YOĞUN İKİLİ TEMAS TRAFİĞİ...
Ardından ikili temaslarından söz etti: "Katar Emiri, İngiltere, Pakistan, Japonya ve Yunanistan başbakanları, Ukrayna ve Slovenya cumhurbaşkanları, ABD Başkan Yardımcısı Biden, Suudi Arabistan Veliaht Prensi, Dünya Ekonomik Forumu Başkanı, CEO'larla toplantı, Michael Bloomberg'in girişimiyle önde gelen ABD'li işadamlarıyla toplantı, Türk STK'ları ve kanaat önderleriyle buluşma, ABD'deki Musevi toplumu temsilcileriyle görüşme, SETA'nın organizasyonunda konuşma, ABD ajansları ve TV kanallarıyla mülakatlar..." Daha sonra gerek konuşmalarında, gerekse ikili görüşmelerinde başlıca konuyu oluşturan terörle ve FETÖ ile mücadele konusunda yaptığı uyarıları vurguladı: "Terörle mücadele konusunda DEAŞ önemli meselelerden biri. Böyle bir terör örgütünün adlandırılmasında 'İslam' kelimesine yer vermemeliyiz. IŞİD veya DEAŞ kısaltmaları, 'İslam' kelimesini, 'İslam devleti' ifadesini içeriyor, bunu kabul edemeyiz. Zira bunların İslam'la yakından uzaktan ilgileri yok. O 'İslam' ifadesini çıkararak DEAŞ diyoruz bunlara. FETÖ ile ilgili bütün belge ve bilgilerimizi ABD ile paylaştık, paylaşmaya devam ediyoruz. FETÖ konusunda herkes gereken hassasiyeti göstermeli. Bunlar kaçacak delik bulamamalı. Son dönemde enteresan durumlardan biri de, ABD Temsilciler Meclisi'nin 11 Eylül terör saldırısıyla ilgili olarak aldığı karar. 11 Eylül saldırılarında Suudi Arabistan'ın suçlu olduğunu, dolayısıyla tazminat istenebileceğini iddia eden bir karar bu. Suudi Arabistan ciddi olarak rahatsız oldu. Başkan Obama'nın bu kararı onamayabileceği konuşuluyor. Onar veya onamaz ama biz böyle bir kararı asla kabul etmiyoruz. Hukuktan suçların şahsiliği esastır. Farklı bir örnek vereyim: FETÖ'nün elebaşı ABD'de yaşıyor. Türkiye'de yaptığı terör de ortada. Şimdi Meclis'ten bir karar çıkartarak, ABD'den tazminat isteyebilir miyiz?"

'İSTENİRSE DEAŞ BİTER'
Erdoğan sözü Fırat Kalkanı'na ve DEAŞ'la mücadeleye getirdi: "Fırat Kalkanı, sınırlarımızın terörden arındırılmasına yönelik bir adım. Oralar terörden arındırılana kadar da devam edecek. DEAŞ'la mücadele için oluşturulan koalisyonda 65 ülke var. Böyle bir koalisyonla netice alamamak, ancak netice almak istememe mantığıyla mümkün olabilir. Gerçekten netice almak isteniyorsa, ABD ve Türkiye el ele verse bu iş biter. Şu an Suriye'deki DEAŞ'lı sayısı 10 bin. Bir o kadar da Irak'ta olduğunu kabul edelim. Tüm bunlarla ABD ve Türkiye başa çıkamıyorsa, yazıklar olsun. İmkânlarımızı beraber ortaya koyarsak bu işi bitiririz. Bu işin bitmesi için koalisyon ülkelerinin silahlarının benim tanklarıma değil, DEAŞ'la, PYD'ye, YPG'ye yönelmesi lazım. Ama bakıyorsunuz, teröristlerin elinde Almanlar'ın silahı, benim tankımı vuruyor. Dünyada DEAŞ'la en etkin mücadeleyi, yapılan dezenformasyonun tam aksine, Türkiye olarak biz veriyoruz.
***
Ve sıra soru ve yanıtlara geldi...

FETÖ ele başı Gülen'in iadesi konusunda ABD sizce niye direniyor?
Biz iade talebiyle ilgili olarak üzerimize düşeni yapıyoruz. Meseleyi Obama'ya, Biden'a anlattık. ABD makamlarına 17-25 Aralık'la alakalı 85 koli belge gönderdik, 15 Temmuz ve sonrası ile ilgili yargıda birikenler de gönderiliyor. Adalet bakanlıklarımız görüşmeye devam ediyor.

Türkiye'nin uyarılarına rağmen, Savunma Bakanı Ashton Carter, Suriyeli Kürtlere silah verdiklerini ve onları desteklemeyi sürdüreceklerini açıkladı...
Bizim itiraz ettiğimiz husus, terör örgütü olan PYD/YPG'ye silah verilmesidir. Ama o kadar çarpık bir yapı var ki. Biden'a, iki gün önce Kobani'ye iki uçak dolusu silah indirdiklerini söyledim. 'Benim bundan haberim yok' dedi. Ben de, 'Siz öyle diyorsunuz ama benim haberim var' dedim. Bu nasıl bir iştir? Başkan Yardımcısı Biden 'Haberim yok' diyor, ertesi gün de Carter çıkıp 'Silah verdik, vermeye de devam edeceğiz' diyor.

Rakka operasyonunun, ABDTürkiye tarafından birlikte gerçekleştirilebileceğinden söz ettiniz. Bu arada operasyonda PYD/YPG'nin yer alması durumunda Türkiye'nin yer almayacağı da söylendi. Bu konuda bir gelişme var mı?
Başta dışişleri bakanlarımız olmak üzere yetkililerimiz Rakka konusunu görüşüyorlar. Ama ABD'lilerin tavrını henüz net olarak görmediğimiz için şu an bir şey diyemeyiz. Tabii ki ABD Rakka işini PYD ve YPG ile gerçekleştirmek isterse, Türkiye olarak böyle bir operasyonda yer almayız. Ama bu işe PYD ve YPG'yi sokmazlar ise bu mücadeleyi ABD ile birlikte verebiliriz.

PYD Rakka'ya ABD ile kara gücü olarak giderse, biz bu operasyona hava desteği verir miyiz?
Cumhurbaşkanı olarak, ilgili kurumlarımızla istişare yapmadan bu tür konularda bir açıklama yapmam doğru olmaz. Şartların ne olacağı ortaya çıktıktan sonra bir durum değerlendirilmesi yapılır. TSK'nın yaklaşımı, MİT'in yaklaşımı, dışişleri başta olmak üzere hükümetin yaklaşımı ne olacaktır? Gerekli değerlendirmeleri yapar, verilecek cevabı ona göre belirleriz.

'ILIMLI MUHALİFLER, OBÜSLER EŞLİĞİNDE İLERLİYOR'

Firat Kalkanı harekâtı ne durumda?
(Ekrana haritayı yansıtarak) Biliyorsunuz, Cerablus'a girerek başladık. Kimlerle girdik buraya? Eğit donat programı içinde eğittiğimiz 1400 - 1500 ılımlı muhalifle. Biz buraya girince, DEAŞ güneye kaçmaya başladı. Şurada Menbiç var. Nüfusunun yüzde 95'i Arap. Yani burası, PYD ve YPG'lilerin yaşadığı bir yer değil. Ama ABD, buradaki operasyonları, çok önemsediği PYD ve YPG ile yapmak istiyor. Terör koridoru diyebileceğimiz şu şeritte DEAŞ'ın boşalttığı bazı yerlere PYD ve YPG'nin yerleştiğine tanık olduk. DEAŞ'ın Cerablus'u boşaltmak zorunda kalmasının ardından ise, oraya Cerablus sakinleri yerleşti. Şimdi Menbiç'e de geri dönüş başlıyor. Buralar boşalıyor, ayni şekilde el Rai boşaldı. Ilımlı muhalifler, obüslerin desteğinde el Bab'a ilerliyor. Orası da DEAŞ'tan kurtarılacak. Sahiplerine teslim edilecek. Rakka aşağıda. Fırat burası. Azez'den Fırat'a bu arada 90- 95 km. var. El Rai'den güneye doğru Bab'ın aşağısına kadar da 40-45 km var. Burada yaklaşık 4500 kilometre karelik bir güvenli bölge yapalım diyoruz. Gri olarak gördüğünüz yerler DEAŞ'ın kontrolünde. Buranın DEAŞ'tan temizlenmesi lazım. Halledeceğiz inşallah. Yeşil olan bölge ılımlı muhaliflerin kontrolünde. Burası güvenli bölge olarak ilan edilirse, bize de parasal destek verilirse, bu alanda konut yapımına girebiliriz. Hem Suriye'den çıkmaya çalışan mültecilerin hem bizdekilerin yerleşebilecekleri yerel mimariye uygun konutlar yapabiliriz. Ayrıca sınıra yakın bölgelerde biraz daha iç kısımda 10 bin konut yapma hedefimiz var. Suudi Arabistan'la müşterek yapacağız bunu. Hedefimiz, mültecileri çadırkentlerde yaşamaktan kurtarmak.

PYD Menbiç'ten çıktı mı?
Şu anda sadece cüzi olarak varlar. Orası güvence altına alındığında o da gerçekleşir.

'UÇUŞA YASAK BÖLGEDE DEDİĞİMİZE GELECEKLER'

Kerry de uçuşa yasak bölgeden bahsetti?
Gelecekleri yer burasıdır. Biz bunu yıllardır söylüyoruz. Başka seçenek yok. Ben baştan beri 3 şey söylüyorum: Eğit-donat, uçuşa yasak bölge, güvenli bölge. Ama genelde biz söyledik, biz dinledik. Güvenli bölgeyi yapmak için uçuşa yasak bölgeye ihtiyaç var. Bunun kara gücünü oluşturmak için de eğit-donat yöntemiyle yetiştirilmiş bölge sakini ılımlı muhaliflere ihtiyacımız var. Bunlar yapıldı mi, yapıldı. Eğit donata halen devam ediyoruz. Niye? "Biz buraya geliyoruz" dedikleri anda, o insanların güvenliği önemli. Bizim orada milli ordunun hazırlanmasını sağlamamız lazım. Kimlerden oluşacak bu ordu? Ilımlı muhaliflerden... Şu an sayıları 65 bin. Bunlar güçlendikçe halk da onların yanında yer alacak.

"PARİS'TEKİ HASSASİYETİ 15 TEMMUZ'DA GÖREMEDİK"

BM'deki konuşmanızda 'Milletim olmasa burada olmazdım' dediniz. İkili görüşmelerde, yaşananları konuşan oldu mu?
Tabii ki konuşuluyor. Genel itibarıyla itiraflar olumlu, olumsuz itiraf yok. Ama önemli olan söylenilenlerin fiiliyata da yansıtılması. Bu noktadaki eksiklikler konusunda bize hak veriyorlar. Bu süreç içerisinde en samimi yaklaşımı Katar sergiledi. İlk andan itibaren sürekli irtibat halinde olduk. Katar Emiri'nin babası çocukları ile birlikte kısa sürede Türkiye'ye geldi. Aynı şekilde, başbakanı, dışişleri bakanı geldiler. Akabinde Avrupa Konseyi Genel Sekreteri'nin gelmesi de önemliydi. Diğerleri telefonlarla aradılar sordular. Pakistan cumhurbaşkanı, başbakanı, Suudi Arabistan telefonla aradılar. İnsan tabii ki dar günlerde insanların atlayıp gelmesini istiyor. Paris'teki terör eylemi karşısında dayanışma için oraya yürüyüşe gidenler, keşke aynı dayanışmayı darbe girişimi karşısında da sergileselerdi. Zira burada basit bir terör hadisesi yok. Burada bir terör örgütünün, demokrasiye inanmış Türkiye'yi darbeyle yıkma teşebbüsü var.

KANSERLİ HÜCRELER TEMİZLENENE KADAR FETÖ İLE MÜCADELE...

FETÖ ile mücadelede içeride ne durumdayız. Tehlike geçti mi?
Biliyorsunuz, FETÖ konusunda kanser hücresi benzetmesini yaptım. Metastaz yapmış durumda. kanserli hücreler tümüyle ortadan kaldırılmadan, bu işin bittiğini söylersek kendimizi aldatırız. FETÖ ile iltisaklı memurları görevden alma işlemi bu mücadele çerçevesinde gerçekleştiriliyor. Kanserli hücrelere rastlandığı müddetçe de devam edecek. Bu mücadelede ana muhalefet liderinde MHP'deki hassasiyeti görememek üzücü. MHP, bu mücadelede beklenen netice alınana kadar hükümeti destekleyeceğini söylüyor.

OHAL'İN AMACI ETKİN MÜCADELE
OHAL'in amacı da bu mücadelenin en etkin biçimde verilmesi. Bunların pek çok kurumda yuvalandıklarını biliyoruz. 'At izi it izine karışmış' dedim. Bunların izleri doğru biçimde temizlenene kadar bu süreç devam edecek. Mücadelede ciddi mesafe alındı. 17-25 Aralık'ta yargı ve polisteki elemanlarıyla darbeye kalkışmışlardı. Başarılı olamadılar. Sonra TSK içindeki süreci hızlandırarak bunu erkene çektiler. Çünkü ağustos şurasında bir şeyler olacağını tahmin ettiler. Yanlış hesap yaptıkları için yine duvara çarptılar. Milletimizin sağduyusu, bunların karşısına dikilmesi, bunların hesaplarını altüst etti. 241 şehidimiz, 2194 gazimiz oldu. Ama milletimiz gerçekten bir tarih yazdı. Kanserli hücreler tümüyle bertaraf edilene dek, mücadeleyi ayni kararlılıkla devam ettireceğiz.

GİTTİĞİ YERİ MARKAJA ALIRIZ

Fetullah Gülen'in ABD'den başka bir ülkeye gidişi için zemin hazırlandığı şeklinde iddialar var. Sizde bu yönde bir bilgi var mı?
Bu tür iddialar, dedikodular var. Bu tür iddialar bizim aleyhimizde olan şeyler değil. Başka bir ülkeye gitseler de bunlar kaybederler. Bu kez o ülkeye markaj yaparız. Hepsinden önemli olan şey, halkımın bunları artık tanımış olmasıdır. Süreç artık onların lehlerinde değil, onların aleyhlerinde işliyor. İnşallah neticeyi de bir önce görürüz.

Selahattin Demirtaş'ın Kuzey Irak ziyaretini, Barzani ile görüşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunun değerlendirmesini şimdi yapmayalım. Yakın zamanda bizim arkadaşlarımız da Kuzey Irak'a bir heyet gönderecekler. Barzani'yle görüşmeleri olacak. Bizim yaptığımız çalışmalar ile onların çalışmalarını yerinde değerlendirecekler. Ondan sonra gerekli değerlendirmemizi yaparız. Ama Kuzey Irak'a gittiklerinden söz ettiğiniz o kesimler, özellikle son dönemde, Türkiye'de de dünyada da puan kaybettiler. Kendilerince, dışlanmışlıklarını azaltma gayretleri var. Ama artık mümkün değil. Kamuoyu araştırmaları da ne durumda olduklarını net ortaya koyuyor. Ben inanıyorum ki benim Güneydoğu'daki, Doğu'daki, ülke genelindeki Kürt kökenli vatandaşlarım bunlara karşı tavrını netleştirdiği sürece bölücü örgüt Türkiye'de aradığını bulamayacak.

SURİYE'DE GEÇİŞ SÜRECİ

Kamuoyunun belirli kesimindeki anti-Amerikan duygular, Latin Amerika ülkelerinde de var. Hatta oralarda, "Amerika'da niye darbe olmuyor, çünkü Washington' da ABD büyükelçiliği yok!" diyenler bile var. Bu çerçevede, bağlantısızlar hareketi zirvesinde Türkiye konusundaki hava nasıl acaba?
Önemli olan darbeye karşı net bir şekilde demokrasinin yanında yer almaktır. Bağlantısızlar zirvesine dışişleri bakanımız katıldı. Bağlantısızlar bünyesindeki ülkelerin bize bakışı olumlu. İlginçtir, Mısır'daki darbeyi Milli Savunma Bakanı yapıyor. Yani Mursi'nin göreve getirdiği kişi yapıyor. Haremine sokmuş olduğu kişi ona darbe yapıyor. Bu zat, Mursi'nin arkasında namaz da kılarmış. Tezgâh çok çirkin. Şimdi o darbeci, ABD'de hem Trump hem de Clinton ile görüşmüş. Kim demokrat, kim kime sahip çıkıyor görüyoruz. Bir yandan küresel barış konuşuluyor. Diğer yandan ise Ortadoğu adeta kan gölü, Tunus, Libya, Yemen'de yaşananlar ortada.

Suriye'de geçiş süreciyle ilgili olarak Rusya-ABD arasında yakınlaşma var mı?
Dün bir üçlü görüşme oldu dışişleri bakanları arasında. Olumlu netice çıkmadı, ama takip ediyorlar. Bugün de görüşmeleri olacaktı. Temenni ederim ki bu görüşmeler bir netice versin. Biz de netice alınması için gayret göstereceğiz.

'SİPARİŞ ÜZERİNE, KREDİ DERECESİ VERİYORLAR'

New York'ta CEO'larla, iş dünyasıyla temaslarınız nasıl geçti? Kredi derecelendirme kuruluşlarıyla ilgili eleştirel tavrınız devam ediyor mu?
Temaslarımız gayet verimliydi. Türkiye'de yatırım koşullarının kaybından söz eden hiç kimse yok. 'Türkiye'de yatırım koşulları yok olmuştur' diyen tek bir yatırımcıya rastlamadım. Kredi derecelendirme kuruluşlarını pek ciddiye almadığım doğru. Bunu bir televizyon mülakatında da sordular bana. Bunların çoğu kez sipariş üzerine derece verdiklerini, dolayısıyla güvenilir olmadıklarını düşünüyorum. Çünkü bunların bize kendilerince kusur bulurken, batmak üzere olan bir ülkenin durumunu dört derece birden yükselttiklerini gördük. Bunları görüp yaşadığımız için onların değerlendirmelerine de güvenmiyoruz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA