Sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Dünyayı yıkımın eşiğine getirenler, bilimi mürşit belleyenlerdir.
Ne ki ben de Gazi Paşa hazretlerinin "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir" sözüyle büyüdüm.
Gerçi bu sözden önce "Hayatta en hakiki mürşit turşucu Hurşit" şeklindeki şakasına muttali olmuştum. İlk mektep sıralarını çiçeklendirmeye başladığım yıllarda, bunun "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir" sözünden mülhem bir "şaka" olduğunu anlayacaktım.
İşbu şakaya kaynaklık eden sözün "orijinali" şöyleydi: "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir fendir, ilim ve fenden başka yol gösterici aramak gaflettir, dalalettir, cehalettir..."
Daha sonra da bu sözün "orijinal" olmadığını, yani Gazi Paşa'ya atfedildiğini öğrenecektim.
Gelgelelim, Gazi Paşa'nın mezkûr söze indirgenecek konuşmaları da vardı.
***
Yıllar sonra, otuzlu yaşlarımın sonunda Thomas S. Kuhn'un "Bilimsel Devrimlerin Yapısı"nı okuyunca, "Hayatta en hakiki mürşit turşucu Hurşit" şakası bambaşka anlam kazandı.***
Bilimselciler bilimin sınırlarını sorgulamayı "ihanet" telakki ediyorlar. Oysa sınırsız olan bilim değil aptallıktır.
Hayır yani, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yeryüzüne hâkim olan bilim hangi temel sorunu çözdü?
Kusura bakmayın, meramımı tam olarak anlatabilmek için Kafka'nın vülgarize etme yöntemine başvurmak zorundayım:
Tamam, bilim sayesinde insanlar kılıçla kesilmekten kurtuldu. Artık atom bombalarıyla veya yapay zekâlı bilimsel silahlarla öldürme yeteneğine kavuştular.
Bilim ve "insanlık" ters orantılı mı ilerliyor yoksa?
Bilimi rehber/mürşit belleye belleye insanlık nereye vardı? Gazzeli çocukların modern bombalarla paramparça edilmesi veya Gazze'nin soykırımdan geçirilmesini seyretmeye mi?
Lafın burasında, "Bilim amaç belirleyemez, bilimsel bilgi yol gösteremez; bilimsel bilgi sadece nereye gidileceği biliniyorsa faydalı olabilir..." diyen Nietzsche'ye kulak vermenin tam vaktidir.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Salih Tuna | Turşucu Hurşit ve bilim