Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Mesele sadece füze değil ki...

Lamı cimi yok; Türkiye'ye yönelik her tür sistematik saldırılar karşısında verilen mücadelenin adı açıkça; istiklal ve istikbal mücadelesidir. Hadi biraz daha ileri gidelim; tam bağımsızlık mücadelesi de denilebilir. Her tür bağımlılıktan kurtulacak (enerji başta olmak üzere dışa bağımlılığın hepsi), kendi doğal kaynaklarını tam kapasite kullanabilecek, bölgesinde oyun kuran ve bu oyunun kurallarını kendisi koyan Türkiye; kimi rahatsız eder? Bizi rahatsız edecek hali yok elbette. Başta; onlarca yıldır alıştığı "egemen devlet" rolünü artık ona oynatmamakta kararlı olan Türkiye, boyun eğen değil, kendisi egemen devlet olmayı tercih edince, bu durum ABD'nin sinirini bozuyor elbette. Bazen PKK, bazen YPG, bazen FETÖ, isimleri hep değişen ama rolleri hep aynı olan maşalar eliyle de, her tür kumpası ve oyunu oynamaya da devam ediyor bu yüzden. Bazen de bir şeyler uydurup ambargo yoluyla ekonomimizi zora koşmayı denediğini de artık biliyor herkes. Sözde STK'lar ve kredi derecelendirme kuruluşları, ne idüğü belirsiz raporlar yayınlayıp; bırakın genel seçimleri belediye seçimlerimizi bile sorgulama küstahlığında bulunuyor. Ve bunun karşılığında her tür yaptırımı uygulayabilecekleri tehdidini de ileri sürüyorlar.
Son dönemde de S-400 hava savunma füzeleri üzerinden yürütülen politika da malum. Rusya'dan aldığımız füzelerden vazgeçmez isek CAATSA yaptırımlarını uygulayacakları açıklamaları geliyor ama Trump'ın, Başkan Erdoğan ile geçen çarşamba yaptığı telefon görüşmesindeki diyaloğa bakarsak, ABD'nin Kongre ve Başkanı arasında tam bir görüş birliği olmadığı anlaşılıyor. Öncelikle; biz neden aldık bu S-400'leri onu kısaca hatırlatalım: Türkiye coğrafi olarak ve jeo-politik konumu gereği sürekli risk altında bir ülke. Komşularının durumu da ortada. Suriye, Irak, İran'ın kendi iç karışıklığı, Yunanistan ile Ege ve Kıbrıs temelli ilişkilerimizin hassasiyeti, son 40 yıldır PKK terörü ve FETÖ tehdidi ile güney sınırımızdan sürekli devam edegelen dış terör tehditleri bizim savunma konusunda ne kadar elzem durumda olduğumuzu bir kez daha gösteriyor. Patriot füzelerinin satışının siyasi bir koz olarak ileri sürülmesi, bizi Rusya ile S-400 anlaşmasını yapmaya yöneltmiştir. ABD'nin, Rusya'dan alınan füzelere itiraz noktasında haklı tek bir yanı da yoktur. Kaldı ki; konunun geldiği noktaya bakarsak; iş çoktan S-400'ü aşmış, bir güç savaşı noktasına gelmiştir. Yani biz bu saatten sonra S-400 almaktan vazgeçtik desek bile; bunun hiçbir şeyi çözmeyeceği açıktır.
Gelinen noktada; Türkiye, egemen ve tam bağımsız bir devlet olarak önceliğini elbette kendi çıkarlarına verecektir. Hava savunma sistemini almaya karar verdiyse, alacaktır. ABD'nin itirazlarını bir noktaya kadar haklı bulup, gerekli çözüm önerilerini de sıraladı. S-400'lerin F-35'lere etkisiyle ilgili çekincelerine karşın, ortak komisyon kurulması önerisi hâlâ masada. Ay sonunda Japonya'daki G-20 toplantısında yapılması planlanan Erdoğan-Trump görüşmesinde nihai sözün söylenmesi bekleniyor. Sözün özü; Türkiye'ye yönelik mesnetsiz-temelsiz her itiraz noktasına karşı, haklı gerekçelerimizle dik durmaya devam edeceğiz. Bunun başka bir yolu yok...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA