Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Salılar ülkeyi sallıyor!..

Salıları çıkarıp haftayı altı güne indirsek, çok daha mutlu, çok daha huzurlu bir Türkiye'de yaşayacağız. Annelerimizin uğursuz saydıkları "Salı sallar" dedikleri gün gerçekten ülkeyi sallıyor. Altı gün boyu zor kendimize geliyoruz. Sonra bir salı depremi daha.. Haydaa!. Al baştan.. Yıllardır böyle bu..
Ne var salı günlerinde..
Partilerin televizyonlardan naklen yayınlanan Meclis gurubu toplantıları..
Geçiyorlar liderler, teker teker kendi seçtikleri kişilerden oluşan cemaatlerimin karşısına, hafiften hafiften bindirmeye başlıyorlar. Karşılarında gelecekleri konuşan lidere bağlı olan yandaşlar oturuyor. Bu "Yaşa.. Varol.. Senden büyük Allah var" takımı başlıyor alkışa, başlıyor gaza.. Lider tepki aldıkça coşuyor, coştukça sertleşiyor, sertleştikçe önünde hazır metni de bir kenara atıp, irticalen giydirmeye başlıyor. En söylenmeyecek lafları söylüyor..
İşin acıklı yanı, bu konuşmaları televizyonlar naklen yayınlıyor. Millet izliyor.. Milletin de izlediğini bilen lider daha da kontrolü kaybediyor. İş alenen hakarete kadar varıyor.
Ekran başındaki millet sararıyor, kızarıyor, umutsuzlaşıyor, yıkılıyor..
"Bunlar mı el ele verip bu ülkeyi kurtaracak" diyor.. "Birbirlerine zerre sevgi ve saygısı olmayan, birbirlerini bir kaşık suda boğmaya hazır bunlar mı, ülkenin ancak kenetlenirsek çözülebilecek iç ve dış sorunlarına çare bulacak?."
Şimdi başbakan, pazar günü 10, pazartesi 2 şehit daha vermenin üstüne, bu salı sabahı İstanbul'da bomba patlayıp, biri sivil beş kurban daha gelince, AKP Meclis gurubunda konuştu ve başta medya önüne geleni itham etti.
"PKK, bu medyanın yayınlarını izledikçe coşuyor. Bunlar yandaş medya" dedi..
Sayın Başbakana bir önerim var. Kendisine iki saat ayırsın ve lütfen, o salı günü, Meclis çatısı altında guruplarda yapılan konuşmaların yayın bantlarını izlesin. Bir PKK'lıyı bu konuşmalar kadar keyiflendirecek, coşturacak, "Biz en az 30 yıl daha Türkiye'nin başına bela oluruz. Bunlar birbirlerini yemekten dönüp bize bakamazlar" dedirtecek bir yayın daha olmadığını görecektir.
Başbakan çok haklı olarak "Bu birlik olursak, el ele verirsek kazanabileceğimiz bir savaştır" diyor ve hemen ardından, kendisi ve partisi dışındaki herkesi ve her şeyi "Öteki" ilan eden ithamlarına başlıyor.
Peki, bu ulusu ve bu ulusun kurumlarını bir araya kim getirecek?. Çağrıyı kim yapacak, kucağı kim açacak?..
Ben mi?.
Sayın Erdoğan "Efendim ötekiler" demesin sakın. Ötekiler neticede, karar gücü olmayan, göreceli sorumsuz kişiler. Erdoğan hatta tek başına karar verecek durumda ve makamda.. Öyle olunca da, halkın nazarında sorumlu o.. Hesabı o verecek.. O zaman, birlik ve beraberliği sağlamak, eylem ve söylemleri ile milletin içine su serpmek, "Bu işler çözülecek" umudunu vermek görevi en başta ona düşüyor.. Savaşın kazanılmasında en büyük unsur, umut.. Umutsuz insanların başarılı olması mümkün mü?. Umut verme işi de başbakanın. Öfke içinde bağırıp çağıran insan, "Umut" olur mu?.
Şimdi salı günkü tabloya bakın..
AKP gurubunda başbakan coşuyor. Ağzına geleni söylüyor. AKP'li tribün "Yaşa.. Varol" diye alkış tutuyor.
MHP gurubunda Devlet Bahçeli, ağzına gelenden de ötesini konuşuyor. MHP'li tribün de yeri göğü inletiyor..
Şimdi ekran başında bu tabloyu izleyen, zaten endişeli, zaten huzursuz, zaten mutsuz ve umutsuz insanların halini düşünün..
Oysa.. Şimdi olmaz ya.. Hayali senaryomla kendi özlediğim tabloyu yazıyorum..
Durum çok kritik, milletçe en hassas olduğumuz o salı gününde, guruplar değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi toplansaydı..
Kürsüye daha dün Kürt Açılımı yaparak dünyadan alkış alan başbakan çıksaydı ve Meclis'te gurubu olan tüm partileri, tüm milletvekillerini, sevgi ve saygı dolu bir konuşma ile el birliği, iş birliğine davet etseydi.. PKK'ya açtığı kollarını, Meclis'teki muhaliflerine de açsaydı..
"Fikirlerimiz, yöntemlerimiz farklı olabilir. Bunun hesabı sandıkta verilir. Bugün sandık savaşı yapma günü değil. Millet üzgün, millet öfkeli, millet umutsuz.. Buradan umut vermeliyiz.. Çözümün Meclis çatısı altında mutlaka ama mutlaka bulunacağına herkesi inandırmalıyız. Haydi el ele verelim. Kapalı bir toplantı yapalım. Bu toplantıda birbirimize ne diyeceksek diyelim. Ama sonunda kapılar açıldığında tüm ulusu rahatlatacak bir ortak açıklama yapalım, herkese umut ve güven verecek çözüm önerilerimizi anlatalım" deseydi, bugün başbakan olarak, ülke lideri olarak nerde olurdu?.
Diyelim CHP ve MHP liderleri bu çağrıya yanıt vermediler.. Ters ve kavgacı tutumlarını sürdürdüler.. Onlar nerde olurdu, o zaman?.. Millet hangisini izlerdi?.
Recep Tayyip Erdoğan, bu üslubunu sürdürdükçe, bizzat kendi açıkladığı savaşın kazanılmasının şartının, yani "Birlik ve beraberlik ruhu"nun sağlanması, PKK'ya karşı bu ülkenin tüm kişi ve kurumlarının el ele vererek, topyekun savaşa girmesi mümkün değildir.
Her salı Meclis çatısı altından yapılan, bölünme, parçalanma ve milleti birbirine düşürme canlı yayınlarının Kandil'den ne kadar büyük bir keyif ve zevkle izlendiğini, kendi gurupları önünde konuşurken mangalda kül bırakmayan tüm liderler bilmelidir.

* * *

Şimdi bana "Daha fazla siyasi yazı yaz" diyorlar.. İşte yazdım.. Ne olacak?. Bu satırları okuyanların büyük çoğunluğu "Hıncal haklı" diyecekler, adımı bildiğim gibi biliyorum.. Ama ne işe yarayacak haklı olmam.. Gelecek salı gene ekran başında olun ve gene seyredin ve dinleyin liderleri.. Kendi seçtikleri alkışçılar önünde gene gaza gelecekler.. Gene, coştukça coşacaklar.. Gene birbirlerine etmedik hakaret bırakmayacaklar.. Gene milleti paramparça edecek, gene tüm umutları yıkacaklar.
O zaman bu yazı, bu gazetede sayfa işgal etme dışında ne işe yarayacak.. O zaman niye siyaset yazayım söyler misiniz?.
Dün gece izlediğim Bosfor Dans Tiyatrosu'nu anlatsam ve sanatçılara destek olup, moral versem, gazeteci olarak daha fazla işe yaramış olmaz mıydım?.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA