Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

DigiTurk'e Osmanlı tokatı!..

Nasıl becermişlerse, almışlar arkalarına federasyonu, almışlar arkalarını RTÜK'ü, zerre, insaf tanımadan biz futbola meraklı olmaktan başka günahı olmayan milyonlarca insanı, yıllardır "Tekel"leriyle sömürüyorlardı.. Mahkûmduk onlara ya..
DigiTurk'e para veriyorduk. Yetmiyor, LigTV gurubuna ayrı para ödüyorduk maçları izleyebilmek için. Yani çifte paralıydı maçlar ama, aç gözleri doymuyor, o maçları paramızın karşılığı lezzetle izleme keyfimizin içine etmek için ne lazımsa yapıyor, önünü, arkasını, ortasını reklamla doldurdukları yetmiyormuş gibi, bir de canlı yayın üzerine reklamlar bindiriyorlardı.. Maçı anlatan spikerleri, maçı kesip alenen lastik reklamı yapıyor, dizi, program tanıtıyordu..
Bunların hepsi RTÜK'ün kendi hazırladığı reklam yönetmeliğine aykırı idi ama, RTÜK reklamlardan yüzde 5 alıyordu. "Ne ka köfte, o ka ekmek.." Göz yumup geçiyordu..
Bu sezon başlarken, yarım sayfa yalvarma yazısı yazdım.. "Ne olur temiz ekran" diye..
Spor Bakanına yalvardım, Futbol Federasyonu Başkanına yalvardım. RTÜK'e yalvardım. DigiTurk'te dostlarım sandığım adamlara yalvardım..
"Bu kadar paragöz, bu kadar tamahkâr olmayın. Bir İngiliz, bir Fransız, bir Alman, bir İtalyan gibi temiz maç izleme hakkım yok mu benim. Biriniz parası ile rezil olan bana, bize, sporseverlere sahip çıkın" diye.. Hiç birinin kılı kıpırdamadı. Hiç biri bir şey yapmaya, hatta yanıt vermeye tenezzül etmedi. Sezon, geçen yıldan da rezil başladı.. Azdıkça azdılar..
8 nisan salı günü, yani derbinin ardından Sina Koloğlu, hem de o federasyon başkanının sahip olduğu gazetede "Reklam arasında maç izlemeyi sevmedim" başlığı ile yazdı sonunda.. O bile isyan etti, anlayın yani..
Nasıl etmez..
Nasıl bir derbi oynandı gördünüz. Hakem bitiş düdüğünü çalar çalmaz, LigTV yayını kesti, kahrolası, yok olası, Allahın belası reklamlara döndü, anında..
Yahu en hassas maç sonlarından biri.. Sahada neler oluyor, tribünler ne alemde.. En insancıl sahneler bunlar.. Ama insanlık üç kuruşa satılmış.. Sahaya, yayına döndüklerinde, çimler de, tribünler de bomboştu.. Anlayın.. Elimdeki kumandayı ekrana atmamak için, öbür elimle bileğimi yakaladım, düğmeye dokundum, kapadım gitti..
Sina da maçı kalabalık seyretmiş.. Ev ahalisi "Her yerden reklam fırlıyor" diye isyan etmiş. Sina "Reklam eşliğinde izlemeye başlayınca, her an reklam çıkabilir düşüncesiyle maçtan koptum" diyor. Kim kopmadı ki.. Reklamları saymaya başlamış Sina maçtan kopunca..
"Her beş dakikada 7 ile 9 arası değişen reklam, ekranın altından, üstünden, yanından, köşesinden fırlıyordu" diyor. Bir devreye 72, 90 dakikaya 144 reklam almışlar.. Yani canlı yayın üzerine, maç oynanırken, ekranı kirleterek..
Reklam verenlere de soruyor Sina.. "Seyirciyi delirten bu reklamdan fayda olur mu?. Bu reklam o öfke içinde akılda kalır, olumlu etki yapar mı?."
Valla ben, arabamı takoza alır, o reklamdaki lastiği kullanmam.. Evimde o marka çayı yasakladım. Abdullah Kiğılı can dostum olmasa, evimde o marka ne varsa çöpe atacağım, öylesi deliriyorum..
Neyse..
Meydanı boş bulup, kurduğu tekelle canımıza okuyan, bizi televizyondan da, futboldan da nefret eder hale getiren DigiTurk imparatorluğu, patronunun borçları dolayısı ile TMSF kontrolüne, yani devlete geçtiği halde, bu yasa, yasak, hak, hukuk tanımaz uygulamaya kimse "Gık" demedi gene.. "Gık" bir yana, Yıldırım Demirören federasyonu, DigiTurk'un sona ermek üzere olan anlaşmasını, ortada artık yığınla rakip kurum da varken, ihale mihale açmadan, iki yıl daha uzatıverdi. Keyfilik artık tavan yapmıştı ki, Rekabet Kurulu'nun Osmanlı Tokadı, çarşamba günü ortaya bomba gibi düştü.
Rekabet Kurulu "Uzatma sözleşmesini bir şartla onaylıyorum" dedi..
Tokat, o şarttı işte..
"2015-16 sezonundan itibaren, Süper Ligi yayın iznini, alt lisanslarla senin gibi şifreli yayın yapan rakip kurumlara da vereceksin.."
Yani Rekabet Kurulu, bir alt lisans tarifesi belirleyecek. Bu parayı ödeyen her kurum, diyelim mesela DSmart da lig maçlarını yayınlayabilecek.
O zaman seyirci, daha temiz, daha tarafsız, daha dolgun, daha özenli yayın yapanı seçme hakkına sahip olacak. O zaman rekabet ortaya çıkacak. O zaman ekranları kirli yayın yapanların reytingleri sıfıra düşecek. O zaman temiz yayın yapmaya mecbur olacaklar.
O zaman maç sonrası "Yorum" yayınlarını ellerindeki görüntülerin istediklerini kullanıp, istediklerini saklayarak tek taraflı, tuttukları takıma göre yapma şansları kalmayacak. O zaman ayni görüntülere sahip, tarafsız yayın kurumlarının ağırlığı ortaya çıkacak. O zaman eyyamcı Merk yerine, yürekli Toroğlu'nu seçme hakkınız olacak mesela..
O zaman Türkiye'de futbol daha da güzelleşecek..
Ben bugün herkesten, her ilgili ve yetkiliden umudunu kesmiş bir vatandaş olarak, Başbakana açık mektup yazmak "Bizi bu kirli ekrandan kurtarın. Parasını ödediğimiz maçı insan gibi izlememizi sağlayın" demek istiyordum.
Rekabet Kurulu'nun Osmanlı tokadı geldi.
"Şimdi akıllarını başlarına devşirir ve bu tekel sisteminin onlara sağladığı sömürü düzeninden vaz geçer, bizim de insan olduğumuzu hatırlarlar" diye düşünüyor ve 2015 sezonu başlamadan işlerin düzeleceğini umuyorum..
Hayır!.. "Saf" değilim.. İyimser insanım ben.. "İyi"yi beklerim her fırsatta, sonuna dek..
Onun için DigiTurk'u yönetenlerin "Madem iki yılımız kaldı, o zaman doldurabildiğimiz kadar dolduralım kasaları" diyip daha da azıtmaları ihtimalini aklıma bile getirmiyorum!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA