Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Çocuklarımız kime emanet?.. Buyrun!..

Bir ülkenin uygarlık düzeyi, çocuklarına verdiği değerle doğru orantılıdır. İsterseniz uzaya gidin, çocuklarınız göz bebeğiniz değilse, on para etmezsiniz.. Zaten o zaman uzaya da gidemezsiniz ya..
Çocuklarını, ruh hastası servis şoförlerine emanet edebilen bir ülkenin yazarı olarak içim yanıyor. Bu korkunç, bu dehşet, bu iğrenç sorunla kimsenin ilgilenmemesi de içimdeki yangına benzin döküyor..
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kurulduğu, yani bugünkü Cumhuriyetin temeline ilk harcın konduğu günü, Çocuklara armağan eden Mustafa Kemal Atatürk, farkındaydı, "Çocuk"un. Dünyanın da farkında olmasını istedi..
Dahası.. Dünyanın ilk "Çocuk Hakları" mitingi, Türkiye'de, İstanbul'da, Taksim'de yapıldı. Yıl 1930.. Nakiye Öğretmen, Taksim Anıtı önünde dünyanın ilk "Çocuk Hakları Bildirisi"ni okudu..
Gencecik Türkiye Cumhuriyeti, Çocuklara özen konusunda dünyaya örnek oldu..
Sonra Harika Çocuklar Yasası çıktı. Yetenekli çocukları, yurdun her yerinden Milli Eğitim Müfettişleri buldular. Önce Ankara'daki eğitim yuvalarına aldılar. Büyük yetenekleri, dünyanın en iyi okul ve hocalarına, yurt dışına gönderdiler..
Sonra..
Sonra bugüne geldik..

***

Tayfun Timuray adlı okurum, yaşadıklarını yazdı..
"Hani şu karın İstanbul'u felç ettiği gün vardı ya, eve gidemediğimiz ve hatta ertesi gün işe gidemediğimiz. İşte o sabah saat 08.52'de TEM'de Ispartakule- Mahmutbey istikametinde giderken 34 LAM 06 plakalı okul servisi, yolun kaygan ve karlı olmasına aldırmaksızın emniyet şeridinden karları yara yara geçti gitti. Düşünün yarattığı tehlikeyi. Ben en sağ şeritte iken sağımdan geçen ve benden daha sola gitmemi isteyen bir araç.
Bu araç okul servisi. Ben de durumu cep telefonum ile fotoğrafladım. Servis aracının arkasında "153'ü arayın" yazıyordu. Aradım. Telefonu açan beni bir yerlere aktarmaya çalıştı ama nafile. Beni resmen atlattı."
Tayfun, uygar vatandaş. İşin peşini bırakmıyor.
Durumu, ilgili belediye birimine, çektiği fotoğraflarla bildiren bir mail atıyor.
Cevap..
"Başvurunuzda yer alan konu İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetki ve sorumluluk alanında bulunmamaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'na göre; trafiği düzenleme, yol kenarlarına, kaldırım üzerine park eden araçları kaldırma işlemi ve trafiği ilgilendiren her türlü faaliyete müdahale etme yetkisi, Emniyet Müdürlüğü'nün Trafik Uygulama ve Denetleme Daire Başkanlığı'na bağlı trafik polislerinin görev ve yetki sınırları içindedir.
Konu ile ilgili denetim yapılması amacıyla şikayetlerinizi ve ihbarlarınızı 155@iem.gov.tr mail adresine veya 155 numaralı çağrı merkezinden İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne bildirmelisiniz."
Sıyırdı, belediye sorumluluktan..
Tayfun yılmıyor, yorulmuyor..
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne mail yolluyor, inat etti ya..
El cevap..
"EDS sisteminin bahse konu bölgeye kurulmasıyla ilgili girişimlerimiz devam etmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nda yer alan fiilleri ihlal eden sürücülere ve araçların tescil plakasına göre idari para cezası karar tutanağının hangi kurum yetkililerince ve hangi durumlarda düzenlenebileceği aynı Kanunun 5, 6, 114, 116 ve Ek-6' ncı maddelerinde hüküm altına alınmıştır.
Bu tür ihbar veya şikâyet konusu trafik kural ihlali yâda ihlallerinin somut olarak Görevlilerimizce tespiti halinde, uymayanlara kanuni işlem uygulanmaktadır. Bahse konu araç sürücülerinin kural ihlali yaptığının ekiplerimiz tarafından tespit edilmesi halinde gerekli cezai işlemler uygulanacak olup, Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğümüz olarak sorumluluk sahamızda kalan bölgede kontrol ve denetimlerimiz hassasiyetle devam etmektedir."
Bla.. Bla.. Bla.. Yani İl Trafik Müdürlüğü de sorumlu değil.. Ve de vatandaşın fotoğraflı başvurusu on para etmez..
Tayfun, bana ulaşıyor sonunda.. Diyor ki..
"Şimdi sorum şu;
Artık ben de emniyet şeridi ihlali yapabilir miyim? Evet yapabilirim, çünkü öğrendim ki bu güzergahta trafik kameraları yok. Sorumlu kamu kurumu da yok. Yani burası dağbaşı.. O zaman gazlar giderim.."
***

Sevgili Tayfun,
Ferman padişahın, dağlar, yani İstanbul sokakları eşkiyanındır. Bu kent sorumsuz sorumlular tarafından yönetilir.
Bu rezillikten hiç değilse, günde iki kez, aralarında ruh hastalarının da olduğu Okul Servisi şoförlerine emanet ettiğimiz "Çocuklarımız"ı koruyalım, dedik. Sağolsun.. Milli Eğitim Bakanı Nabi Hocam, duruma hemen el koydu.
Okul Servisi şoförlerinin, aklı başında, aile babası, en az 30 yaşında, dengeli insanlardan seçilmesi için yönetmelik hazırlanması emri verdi ama, (Allahtan) seçim yasası yüzünden şu anda görevden ayrılmak zorunda kalan Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan anında yaşı 30'dan 26'ya indirdi ki, bu ülke insanın sırtından dolar milyarderi olan Servis Şirketi sahipleri ve İstanbul Trafiğini piç eden binlerce servis şoförü, seçim öncesi rahatsız olmasın..
Medyadan "Gık" çıkmadı.. Dördüncü güç.. Cart kaba kağıt..
Bu ülkede muhalefet var!.. Var mı?. Onlarda da kafa ayni.. Seçim öncesi Servis şoförleri kızdırılır mı?. Onlar da anında, Üç Maymun!.
Ey Türkiye halkı..
Çocuklarınız.. Eski tas eski hamam!.. Çocuklarımız, ülkemizin geleceği bu ruh hastalarının da aralarında olduğu Okul Servislerine emanet.. Yani Allaha emanet.. Sabah servise bindirin, duaya başlayın ki, akşam, bindirdiğiniz gibi insinler..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA