Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Bir şiirsel gece ki, ömre değer..

"Karşılıklı otursak da ne zaman Masa örtüsünü ikiye bölen ellerimizdi!."
Deyişin güzelliğine bakar mısınız?.
Karşılıklı oturan iki sevgilinin ellerinin masanın üzerinde birleşmesini böyle anlatabiliyorsanız eğer, "Şair" diyorlar size zaten.. Edip Cansever yazmış..
Bugün yazabilir miydi peki?.
Bugün uzanan eller birbirlerine dokunmuyorlar ki, nasıl yazsın?.. O ellerin içinde cep telefonları var. Uzanan ellerde birbirine dokunan telefonlar artık..
Tilbe Saran'dan dinlerken, dizeleri gülümseme sebebim buydu..
İş Sanat'taydık, 13 Şubat gecesi.. Az sonra girecek 14 Şubat Sevgililer Günü'nü, şiirler ve şarkılarla kutlamak için..
Emsalsiz olur Şiir Geceleri İş Sanat'ta.. Ama 14 Şubat dinletileri bir başka olur. Unutulmaz olur..
Kaç defa yaşasanız doyamazsınız..
İşte arkadaki masada loş bir ışıkta, ünlü sopranomuz Deniz Likos, Carmen'in o harika şarkısı, Habenera'yı söylüyor..
Öndeki masada Tilbe Saran, Ümit Yaşar'ı yaşatıyor, İspanyol Meyhanesi'nde..
"Kararmış tahta masamızda bir şişe şarap,
Gecelerden bir gece bezginiz.
Üstelik adamakıllı sarhoşuz.
Ellerin, ellerimde.
İspanyol meyhanesinde bir kadın
Çığlık çığlığa şarkı söylüyor."

Nasıl içten, nasıl yürekten okuyor Tilbe.. Ben anılara dönüyorum.. HaberTurk kanalında TelePazar yapıyoruz, pazar günleri öğleden sonraları, 2 binli yıllar yeni başlamış..
TRT'de yapıyorduk. Yücel Yener Genel Müdürlüğü bırakınca, biz de bırakmış, sonra HaberTurk'ten teklif alınca, ayni ekiple gitmiştik.
Bu İspanyol Meyhanesi sahnesini, gene İş Sanat'ta, gene 14 Şubat gecesinde gene Tilbe Saran'dan izlemiştik, program sorumlumuz Ünal'la (Özüak) ve TelePazar'a aynen almaya karar vermiştik. Tilbe de "Olur" demişti.. Canlı yayın başladı.
Tilbe ortada yok.. Biz meraklanırken telefon etti. "Oyunumuz Bursa'da turnedeydi. Sabah taksiye atladım, geliyorum." Bursa'dan taksiyle geliyor, sözünü tutmak için. Bir şiir okuyacak hepsi.. Yıkmıştı stüdyodaki seyircileri de, programa yetişip..
Gene arkada Carmen tabii.
Deniz Habenera'da finale yaklaşırken Tilbe de, son satırlarını nasıl okudu, şiirin ki, orda olmalıydınız..
"Hey garson!
Sustur su çığlık sesli kadını
Söyle masamıza gelsin, içelim.
Hey garson!
Bütün hesaplar benden bu gece sen de iç.
Kapat kapıları;
Yabancı gelmesin.
İspanyol meyhanesinde olduğumuzu Kimse bilmesin.
Daha içelim, daha içelim."

..Ve İş Sanat bir daha yıkıldı. O seyirciyi, o tümü ayağa fırlamış seyirciyi dakikalarca alkışlar ve "Bravo" diye haykırırken görmeliydiniz. Bitmedi alkışlar. Bitmedi.. Tempoya döndü.. Dakikalarca tempo tuttuk, ellerimiz kızardı, şişti..
Böyle müzik.. Böyle dizeler ve böyle yaşama ve yaşatma..
Olmaz böyle şey..
Atilla ve Mehmet Birkiye kardeşlerin hazırladığı gecede harika şiirleri Tilbe Saran, Hümay Güldağ, Metin Belgin, Hakan Gerçek, şarkıları Serdar Yalçın'ın piyanosu eşliğinde Deniz ve Hüseyin Likos söylediler..
Nazım'la başladı gece..
"Sende, ben, imkansızlığı, seviyorum Fakat asla ümitsizliği değil.." dedi Metin.. Güzelliğine bakar mısınız aşkın.. İmkansız ama umutsuz değil.. Nasıl mı oluyor?.
Onu Nazım'a sormak gerek..
Tilbe'nin yardımı ile cevabı arayın bakalım..
"Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil
Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil."
Aşk, şiir olur da Cahit Sıtkı olmaz mı?.
"Desem ki" olmaz mı?:: Ve Hakan gerçek nasıl muhteşem..
"Desem ki vakitlerden bir
Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi fark edemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbe de,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum."
..Ve ben hatırlıyorum.. Bir 14 Şubat günü doğan Sevgili Orhan'ı hatırlıyorum.. Mizanoğlu Orhan'ı..
Bir 14 Şubat gecesi onunla İş Sanat'taydık.. Gene bu Tarancı vardı.. Bana baktı Orhan, şiir biterken.. Unutmadım can dostum benim.. Mahşer günü ortalığa düşüp arayacağım seni, söz..
Hakan bitti, Hüseyin girdi, o harika Azeri, Yalgızam'a ve çınlattı salonu..
Metin, Ziya Osman Saba'ya getirdi sözü..
"Sonra bir gün, kalabalık Beyoğlu Girdiğimiz dükkanlar, güler yüzlü satıcı.
İkimizi yanyana oturtup Resmimizi çeken fotoğrafçı." Gel de hatırlama, selfisiz o güzel günleri.. Beyoğlu'nda poz verenlere ne imrenirdim, "Ben de bir gün sevgilimle insem de resim çektirsem" diye..
Sonra.. Oktay Rifat ve Metin..
"Elmanın yarısı sen yarısı ben Günümüz gecemiz evimiz barkımız bir Mutluluk bir çimendir bastığın yerde biter Yalnızlık gittiğin yolda gelir." Yani "Mutluluk" bastığın yerde biten çimen midir, yoksa biten çimen mi?.
Hadi çözün bakalım, Usta'yı..
Hümay'ın şirinliğine bakar mısınız?.
"Bu şiirin ilk mısraı
Senin için yazıldı
İkincisini söylerken
Bilinmez kimi düşüneceğim
Gel de inan şimdi sen
Aşk şiirine.."
Hadi bakalım inanın geceyi dolduran tüm bu şiirlere..
Güzel be dostlar.. Yalan da olsa güzeldir aşk şiirleri..
..Bu arada Hüseyin Tosca'nın ünlü aryasını söylüyor..
Atatürküm'ün en sevdiği aryayı.. "e Lucevan le stelle" Salon çılgına dönüyor gene..
Attila İlhan'sız "Aşk Şiirleri" gecesi olur mu?.
Onları ezberledik artık Kaptan.. Pia:. Ben Sana Mecburum.. Üçüncü Adamın Şiiri..
Ben zaten gençlik, çapkınlık yıllarımda satır satır bilirdim hepsini. birbirinden güzel kulaklara fısıldamak için..
Şiir gecelerinin Cemal Süreya ile kapanması adet.. Hakan açtı kapıyı "Sayım" diye.. Nasıl müthiş, nasıl erotiktir, Süreya'nın aşkı..
"Ayışığında oturduk
Bileğinden öptüm seni
Sonra ayakta öptüm
Dudağından öptüm seni
Kapı aralığında öptüm
Soluğundan öptüm seni
Bahçede çocuklar vardı
Çocuğundan öptüm seni
Evime götürdüm yatağımda
Kasığından öptüm seni
Başka evlerde karşılaştık İliğinden öptüm seni
En sonunda caddelere çıkardım
Kaynağından öptüm seni.."
..ve tabii final Metin'den.. Tilbe kalkıp giderken, arkasından seslenir..
"Şimdi sen kalkıp gidiyorsun.. Git"
diye başlar, o enfes adı üstünde "Aşk" şiiri.. O dizelerle şiiri de, geceyi de bitirir. Bitirmez, unutulmaz anılara bir tane daha ekler..
"Seni bir kere öpsem
ikinin hatırı kalıyordu
Iki kere öpeyim desem
üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı..
Sonra Sonrası iyilik, güzellik!."

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA