Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Adalet reformu ciddi ve acil bir iştir!..

Yani ne kadar ciddi, ne kadar acil olduğunu görmek, anlamak için, herhangi bir gazetenin, mesela bizim, Hürriyet'in, Posta, Sözcü, her ne ise onun, herhangi bir sayısının, birinci ve üçüncü sayfalarına şöyle bir göz atmanız ve başlıklara bakmanız yeterli!.
Bu ülkenin en büyük derdi terör değil mi?. Siz öyle sanın.. Pisi pisine, sırf ihmal, sırf aldırışsızlıktan ölenlere, bir de trafik kazalarında gidenleri ekleyin, terör kurbanlarını katlarlar..
Pisi pisine ölüyoruz, her gün..
İşte bu sabahki Sabah'tan bir haber..
"Kerpiç ev çöktü. 2'si çocuk 3 ölü" İki çocuk!. İki gelecek.. İki yarın!.
Niye ölmüşler..
Efendim iki katlı bir kerpiç evde yaşıyorlarmış Konya'nın bir ilçesinde. Ev eski..
Öyle eski ki, "Konya Kültür Varlıklarını Koruma Müdürlüğü" bu döküntü binayı "Kültür Varlığı" ilan etmiş. Yani dokunamazsın..
Tamam.. Tamam da, o binanın kapısı niçin mühürlenmemiş?. Nasıl izin verilmiş insanların içinde oturmasına..
Enkaz altından canlı çıkarılan köpek, Konya Hayvan Barınağı'na teslim edilmiş.
Yani Konya'da, döküntü, çöküntü evleri koruyan kurum da var, sahipleri ölen hayvanı korumaya alan kurum da..
Ama insana, çocuğa aldırış eden yok!.
Koskoca Konya ilinde bir yağmurda çökecek tavanın altında insanların yaşamasına izin veren, görmezden gelenler kim?.
Köpeğin korumaya alındığını söyleyen Belediye ve Vilayet, "Bu üç ölümün sorumluları araştırılacaktır" demiş mi?.
Diyelim dediler.. Diyelim suçlu bulundu mahkemeye verildi?.
Ne olacak?.
Güldürmeyin beni..

***

Dünkü, yani salının Sabah'ı..
"Küçük Hasan indiği servisin altında kaldı." Bir çocuk daha.. Bir gelecek daha.. Bir yarın daha söndü gene pisi pisine..
4 yaşında çocuk, kreşten servisle evine dönüyor. Servis minibüs şöförü, onun evinin karşısında indiriyor.
Ev karşıda.. İnen minik yavru, karşıya evine koşarken, indiği minibüs eziyor, iyi mi?.
Bu kazanın, Amerika, İngiltere, Fransa'da olması mümkün mü?.
Olmaz.. Çünkü orada kurallar kesindir. Nettir..
Okul taşıtı kutsaldır. Okul taşıtı durdu mu, orada trafik durur. Okul taşıtını kullanan sürücü, indirdiği çocuğun kaldırıma çıktığını ve onu bekleyen annesi, ya da bir başka aile büyüğünün elini tuttuğunu görmeden hareket etmez. Sade o değil, o sokaktaki hiçbir araç da hareket etmez.
E- de- mez!.
Şimdi minik Hasan'ın servisinde bir de "Koruyucu abla" var, görevli.. Sorumlu..
Güldürmeyin beni..
Abla da, sürücü de göz altına alınmış.. Fikri takip yapan tek gazete çıkmaz bu ülkede.. Ama çıksa.. Biri takip etse de, yazsa.. Minik Hasan'ı öldürenler (Çünkü bu kaza değil, cinayet) kaç gün içerde kalıp tutuksuz yargılandılar ve sonunda nasıl minnacık bir ceza ile sıyırdılar görsek..
Tıpkı Konya'da enkaz altında kalanlar gibi, bu ülkede çocuk canının on paralık değerinin olmadığını görsek..

***

Bunların hepsinin sebebi, bu ülkenin adeta "Ceza vermemek" için yapılmış yasaları..
Adalet reformu dediğim o!.
Cezanın sebebi, bedel ödetmek değil, engel olmaktır..
Öyle ağır cezalar koyarsın ki, o servis arabasının sürücüsü "4 yaşındaki Hasan'ın burnu kanarsa, hayatım kayar" der ve öyle üzerine titrer ki, böyle bir kaza mümkün olmaz..
Önlerine gelen kağıda imza atan, önlerinden geçtikleri rezilliğe göz yumanlar "Bu bina çöker de altında biri kalırsa, benim anamı ağlatırlar" diye bilse, o imzayı atar, o gözü yumar mı?.

***

Bu ülkede cezalar komik Adalet Bakanım Sayın Abdulhamit Gül!. Bu ülkede cezalar asla engelleyici değil..
Türk Ceza Kanunu (TCK), suç işlemeyi önleyecek cezalarla yenilenmezse, bu pisi pisine ölümler sürer gider..
24 saat arayla pisi pisine ezilerek ölen üç miniğin kanı yerde kaldı, Sayın Bakanım..
Suçlu da hiçbir şeyi önleyemeyen TCK!.

***


Taş yağacak!..

Valla başımıza taş yağmazsa iyi!. Ali Koç'un askerleri, gece yarısı meşalelerle Sabah'ı basıp, Erman Toroğlu'nu en ağır sinkaflı küfürlerle aşağı çağırdıklarında, haber bile yapmayan spor sayfamız, dün birden baktım, ayni Ali Koç'a, manşetler ve yorumlarla giydiriyor. Sadece Ali Koç olsa iyi.. Federasyon Başkanı Nihat Özdemir, Ali Koç ve Merkez Hakem Komitesi Başkanı Zekeriya Alp ile, kendi özel ofisinde (Dikkat Federasyonda değil) gizlice buluşmakla itham ediliyor.. Sabahspor, Federasyona ve Fenerbahçe'ye hem de pervasızca karşı, bu defa!. Valla bu Türk spor tarihinde bir devrim..
Federasyon ve Fener Başkanını bu gazetede böyle "Vurucu" eleştirmeyi göze alanlar arkadaşlarımı yürekten kutlarım.

***

İnanmak, başarmanın yarısıdır

Avrupa Şampiyonası finallerine dair konuştu Milli Takım Teknik Direktörü Şenol Güneş. "Galler ve İsviçre'yi yenerek, altı puanla gruptan çıkacağımızı düşünüyorum" dedi hoca. Ya İtalya ile finallerin açılışında, Roma'da oynayacağımız maç?
Belli ki Şenol Hoca, İtalya'ya kendi evinde yenileceğimizi düşünüyor.
Mantıklı olabilir ama futbol mantık oyunu olduğu kadar duygu ve inanç oyunu da...
İlginç tesadüf, aynı gece Galatasaray kendi evinde Tuzlaspor'a 2-0 mağlup oldu.
Futbola mantıkla bakarsanız, Tuzla'nın hiç maça gidip masraf etmeden, 3-0 hükmen mağlubiyeti kabul etmesi gerekirdi.
Şenol Hocam, önce sen inan, sonra da bizi inandır İtalya maçına.
En azından mağlubiyeti peşinen kabul edip, "Altı puanla gruptan çıkarız" demek yerine, en az altı puan alırız de ki hocam, İtalya ile berabere kalabileceğimizi falan düşünelim.

***

Okuduğunuz yazı benim değil, ama altına imzamı attım, Milliyet'teki kardeşim Özay Şendir'in satırlarının. İstedim ki, sizler de okuyun, dün sabah "Fatih Terim PSG'ye karşı Muslera'yı oynatmasın.
Adamlar arabayla gol atacaklar, kalecimizin morali bozulmasın" diye anladığım satırları yazan Bülent Timurlenk kardeşim de okusun.

***


Ayni anda iki yerde olabilseydim!..

Lisede okuduğumuz Newton Fiziğine göre bir cisim ayni anda iki yerde birden olamıyor. Bir ara Einstein "Olabilir" dedi ve araştırmalara başladı.. Sonra "Tanrı evrenle kumar oynamaz" deyip vazgeçti. Ama Newton'u yok etmek üzere ortaya çıkan kuantumcular "Bal gibi olabilir" iddialarından caymadılar..
Derinleştiler.. Merak başımın belası ya.. Ben de kuantum fiziğine merak sardım.. Ne bulursam okuyorum ya..
Yani az kaldı.. Ayni anda iki ayrı yerde olabilmemize az kaldı.
Benim ömrüm yeter mi bilmem ama, olacak.. Öyle görünüyor.
Şimdi sabah sabah bu da nerden çıktı, derseniz?.
İki davet aldım. Biri Bodrum'da yaşayan Sevgili dost, müzisyen kültür sanat adamı Numan Pekdemir'den..
Tam benlik bir konser düzenlemişler.. Damdaki Kemancı'dan, My Fair Lady'ye, West Side Story'den Evita'ya müzikallerden, Şen Dul'dan, Don Kişot'a, operetlere en güzel şarkılar. Bodrum Pekdemiz Kültür Sanat ve İzmir Operası işbirliği yapmış.
Nasıl eğleneceğimi tahmin ediyorum, Heredot Kültür Merkezi'nde..
Bir davet de gene sevgili dostum Aram Kuran'dan..
Aram dedin mi, benim çok sevdiğim, bayıldığım Maral Müzik ve Dans Topluluğu'ndan haber var demektir. Aynen öyle..
Maral, 40. Yılını Özel Gösteriyle kutluyor, İstanbul Kongre Merkezi'nde.. Lütfi Kırdar'ın altı..
Bayılırım Maral Korosu şarkılarına ve danslarına.. Kan çekiyor bir defa.. Bizim Çerkezlerle, Ermeniler yüzlerce yıl yan yana, iç içe yaşamışlar, ayni bölgede.. Zevkleri, lezzetleri, eğlendikleri, sevdikleri birbirine karışmış.
Dansları, kıyafetlerine kadar çok yakındır. O dansları ne keyifle, heyecanla izlerim yıllardır.. Maral "Sarı Gelin" söyleyecek de ben ölmeyeceğim.. Mümkün mü?.
İşte tam benlik bir gece de o..
Amma velakin!.
Yahu kuantum fizikçileri, elinizi çabuk tutsaydınız da, pazar akşamı ben hem Bodrum Heredot, hem de İstanbul Kongre Merkezlerinde olabilseydim ya..
Ne yazık ki, ancak İstanbul'da, Maral'da olabileceğim, Newton Yasaları hâlâ geçerli olduğu için..
Benim yerime, Bodrum'daki harika geceyi izlemek, sonra da bana nispet yapmak isteyen varsa..
Bilet satış: İmge Kitabevi Tel: 0252 317 05 93 Bilgi: Pekdemir Kültür Sanat Tel: 0532 233 98 10

***

Beş ödül aldım!..

E fendim, 5 ödül birden aldım..
1. Köşe yazarlığı Ömür Boyu Onur Ödülü.
2. En iyi spor yazısı ödülü.
3. En iyi sinema yazısı ödülü.
4. En iyi tiyatro yazısı ödülü.
5. En iyi kısa fıkra ödülü.
Daha da alacaktım ama, utandım "Yeter" dedim..
Kime dedim?. Bana!.
Ben verdim ödülleri çünkü.. Adı "Hıncal'ın Yeri Ödülleri!." Yani, Milliyet Gazetesi'nin ayda bir çıkan ve bugüne dek, sadece 2 (İki) kez yayınlanan "Favori Lezzetler" eki ödül düzenliyor ve hemen hepsini Milliyet'in bağlı olduğu Demirören gurubu gazete ve TV çalışanlarına dağıtıyorsa..
Ödül töreninin haberi koca koca fotoğraflarla Hürriyet ve Milliyet başta, birinci sayfalardan anons edilerek koca koca resimlerle yayınlanıyorsa, 1990'dan beri haftanın 6 günü, binlerce kez yayınlanan "Hıncal'ın Yeri" niye ödül düzenlemesin?.
Favori Lezzetler Green Park Merter'de tören düzenleyip, mesela Kanal D anahaber sunucusu Buket Aydın'ı ne bileyim "Yılın Favori Lezzeti" seçerse oluyor da, Hıncal'ın Yeri kurucusuna "Mekanın sahibi" ödülü niye olmasın?.
Yahu "Ödülsüz" haftamız geçmez oldu. Ödül almayanımız da kalmadı.
Adını duyurmak isteyen ödül töreni düzenleyip işgal ettiği gazete sayfalarını santim sütuna vursan milyonlar edecek reklamları bedavaya getiriyor.
Okurlarım bilir..
Yıllar önce "Bana ödül vermeyin" diye ilan ettim.. "Vermeyin.. Gelmem ve almam" dedim..
Yani suyu çıkan işin benimle alakası yok!.

***


Tebessüm
8 niye düşerse kalkamaz?. Onun düşmesi sonsuz olur da, ondan..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA