Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Koronavirüse en iyi çare... İyilik yapın!..

Geçen hafta cuma günü, dünyaca ünlü Cornell Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Psikiyatri Profesörü Richard A. Friedman'ın The New York Times'taki baş makalesini nakletmiştim..
"Panik değil, Altruizm" diyordu büyük uzman.. Türkçesi özetle şöyle..
"Panik yok!. Başkalarına iyilik yapın.."
Bugün köşemde ayrıntıları okuyacaksınız. Amerika'da, "Dr. Oz Show" adıyla yaptığı Reality programları reyting rekorları kıran ve "Televizyon Oscarı" diye tarif edebileceğimiz Emmy ödülünü kazanan Türk Doktor, Mehmet Öz, gene reyting rekorları kıran, gene Emmy Ödüllü Jimmy Fallon Show'a çıktı ve koronavirüsten korunmanın bir numaralı yolunu söyledi.
"Başkalarına iyilik yapın.."
Birisi ruh doktoru, öteki cerrah iki dünyaca ünlü ve saygın iki tıp adamının birleştiği noktaya iyi bakın..
"Koronavirüsle savaşmak istiyorsan birine bir iyilik yap.."
Neden?. Çünkü birine yapılan iyilik, insanı rahatlatıyor. Beyin rahatlık ve mutluluk veren hormonlar salgılıyor..
Oysa, panik ve korku duygusunun yarattığı, çağımızın hastalığı "Stress" koronavirüsle savaşta bir numaralı savunmamız, bağışıklık sistemini harap ediyor.
Yani, paniklememek, korku ve dehşete düşmemek ve de "Birisine iyilik yapmak, başkaları için bir şey yapmak, yani Altruizm" bağışıklık sistemini en yukarda tutuyor.
Peki biz ne yapıyoruz.. Bütün gazetelerimiz, bütün kanallarımızla..
Halkı dehşete düşürmek, halkı korku ve umutsuzluğa, paniğe sevk etmek için elimizden ne gelirse onu..
Durmadan dehşet, durmadan, felaket haberleri yayıyoruz..
Koronavirüs, hâlâ bilinemediği, hâlâ çözülemediği için korku ve dehşet veriyor zaten. Bu en kötü yanı.. Ama iyi olan şeyler de var.. Onları büyütmüyor, manşete çekmiyoruz..
Mesela, salgının başladığı Çin'de yayılmanın nerdeyse durduğu, Çin'de bugüne dek, 100 bine yakın hastanın iyileşerek taburcu edildiğini, genç ölümlere nerdeyse hiç rastlanmadığını büyütmüyor da, en kötü haberleri seçip onları ilk haber, manşet yapıyoruz. Kırmızı yazılar sadece dehşet saçıyor..
Neden?.
Sebep açık..
Reyting ve tiraj..
En kötü haber en çok ilgi çekiyor. Çünkü insanın en güçlü duyusu korku.. Korkuttun mu, sosyal medyadaki palavra haberleri bile okuyor..
Gene iğneyi kendimize batırıyorum.
Cumartesi.. Hafta sonu.. Hemen herkes mecbur kalmadıkça zaten evinde.. Onlar için keyif verici şeyler hazırlamamız lazım. Tatil gününü ev hapsinde geçirenlere yardım etmemiz lazım..
Gazeteyi geçin. Eğlence olsun diye yaptığımız Günaydın ekinin birinci sayfası eşek kadar "Sorumsuzlar" manşeti ile çıkmış. Etrafına da halkın en sevdiği kişilerin resimleri dizilmiş..
Efendim yurt dışından gelmişler de kendilerini karantinaya almamışlar.. Peki, Cumhurbaşkanı 5 Mart'ta yurt dışına Rusya'ya gitti. Putin'le çok ama çok kritik bir görüşme yapmaya.. Yanında geniş bir heyetle.
Peki Başkan'ın yanındakiler ve gazeteciler, dönüşlerinde 14 günlük karantinaya alındılar mı?.
Hayır!.
Çünkü, yurt dışından gelenlerin karantinaya alınması konusunda bir "Zorunluluk" kararı yok.. Tavsiye var.. Yani karar insanların kendilerine bırakılmış.
O zaman bunu hem de bir tatil günü büyütmek, sevilen kişiler üzerine nefret toplamak ne oluyor?.
Koronavirüs, hemen tüm dünyada birbirlerinden en nefret edenleri birleştirirken, bu virüse karşı dünyaya örnek bir savunma gerçekleştiren Türkiye'de, "Gurur, övünme" yazılarıyla mutluluk ve umut saçacağımıza, köşelerimizde hâlâ öfke, kin, nefret saçıyoruz.
Yahu, deprem.. Yahu İdlib.. Yahu koronavirüs..
Ne zaman bir, beraber olacağız, ne zaman kucaklaşacağız biz "Sorumlu" (!) gazeteciler?. Tabii gerçek anlamda kucaklaşma vakti değil şimdi. Ben moral kucaklaşmadan söz ediyorum. Ama ondan da vazgeçtim. Sövmekten, kin ve nefret yaymaktan hiç değilse, şu salgın sonuna dek vazgeçsek..
Okurlar her sabah mutlu, umutlu, iyi şeyler okusalar da, bağışıklıkları güçlense, koronavirüsle savaşa daha sağlam çıksalar!.
Ayrıca.. Güzel, hoş, mutluluk ve umut veren şeyler yazarsak, başkalarına iyilik yapmış oluruz. Yani kendimizi iyi hissederiz ve koronavirüs bağışıklığımız artar.

***

Dr. Mehmet Öz ve Jimmy Fallon Şov!..

Jimmy Fallon'un konuğu bizim doktor Mehmet Öz'le konuşmasını kaydettim ve iki defa izledim. Şimdi, dünyaca ünlü doktorumuzun koronavirüs salgınıyla ilgili fikirlerinden önemli bölümler nakledeceğim..
Sözlerine, "Öncelikle şunu söyleyeyim. Cerrah olarak kariyerimde şunu öğrendim: İnsanlara doğruyu söylersen canları biraz yanabilir. Ama buna hazırlanırlar. Gerçeği söylemek sorun olmaz yani. Çok güzel haberler var.. Ama aldığımız bazı bilgiler korkutucu. İki taraftan da anlatacağım" diye başladı, doktor..
Sonra salgının artık hepimizin ezber bildiği kötü yanlarını özetledi.
Ardından iyi haberlere geçti.
"Çok şükür gençleri hiç etkilemiyor gibi. 60 yaş altı kitle pek sıkıntı yaşamayacak. 10 yaşının altında çocuklarda ölümlü vaka görülmedi.. Hamile kadınlara da çok zarar vermiyor. Sigara içiyorsanız lütfen bırakın. Bu çok iyi bir bahane oldu."
Fallon sordu..
"İnsanlar ne yaparak paniğe kapılmaz?"
Dr. Öz "İki şekilde kapılmaz. Bir , başkalarına yardım ederek. Daima işe yarar. İnsanlara iyilik yaparsanız, üzerinizdeki baskı da azalır. İki.. Gerçekleri bilirseniz, ki en çok anlamadığımız şeylerden korkarız. Yapabileceğiniz şeyler olursa aklınızda bunları tekrarlarsınız, olan biten üzerine kafa patlatırsınız. Düzenli uyumak ve spor yapmak gibi hayat tarzıyla alakalı şeyler var. Hijyen anlamında yapmanız gereken şeyler var. Ellerinizi yıkadığınızda.. Çoğu insan ellerini doğru yıkamıyor" dedi ve Fallon'a o sordu bu defa..
"Ellerini nasıl yıkadığını göstersene!"..
Gösterdi Fallon..
"Rezalet" dedi Doktor ve "Şimdi sana bir cerrah ellerini nasıl yıkar onu göstereceğim" dedi..
Gösterdi. "Bu Türk usulü el yıkamaktır" diye gösterdi. "Bilekler ve elin üstü önemli değil. Suratına parmakların değiyor. Ellerini sabunladıktan sonra böyle el içlerini ovalayacaksın. Parmaklarını ovacaksın. Sonra baş parmaklarını teker teker ovacaksın. Bunu tıp fakültesinde öğrendik. Biliyorum. Bu yıkama 20 saniye sürer. Ellerini yıka, musluğu kapatmak için kağıt havlu kullan. Kapıyı aç ve çık. Böylece koranavirüse yakalanma ihtimalin yarıya inecektir."
Fallon şaşırdı. "Sadece ellerimi yıkayarak mı"
"Evet" dedi Doktor. "Sadece el yıkayarak, risk yüzde 50 azalır.. O kadar."
Sonra öteki önlemleri sıraladı..
"Spor da yapmalı. İki günde bir yarım saat. Doğru gıdaları yemelisiniz. D vitamini olan gıdalar.."
Dr. Öz ardından şu ana dek tıbbın ne yaptığından söz etti.
"Bulduğumuz tedaviler konusunda çok iyimserim. Bağışıklık sistemini artırma çalışmaları iyi ilerliyor. Bunlar güzel haberler ama, tavsiyelerimize dikkat ederek, devletin isteklerine uyarak bize zaman kazandırmak zorundasınız. Unutmayın en başta, başkalarına iyilik yapmayı unutmayın.. Kimse sizin yerinize bunu yapamaz!"

***

En süper maç!..

İzlemeyenler, belki de, Türkiye Süper Ligi'nde belki de ilk kez oynanan bir süper maçı kaçırdılar..
Antalyaspor-Sivas maçının daha 7'nci dakikası dolmadan, Galatasaray- Beşiktaş derbisinin tamamında toplam görebildiğimiz pozisyonlar ve güzellikler gerçekleşti.
Sebep!.
Tamer Tuna ve Rıza Çalımbay hocalara yürekten teşekkür ederim. İkisi de tribünde olmasa da, ekran başındaki seyircileri düşünmüşlerdi. İkisi de takımlarını sahaya futbol oynamak için çıkarmışlardı.
Sivas da, Antalya da, rakibe oynatmamak değil, kendileri oynamak için seçilmiş ve hazırlanmışlardı.
İkisi de gol atmayı düşünen ve oynayan iki takımı en son ne zaman izledik, hatırlayan var mı?.
Antalya daha iyiydi o ayrı.. Siz 1-0'lık skora bakmayın.. Seyre doyduk, futbola doyduk.. Nasıl eğlendik, Caner'le..
Pardon bir de Çarşı ile.. Çarşı, Caner'in sokakta bulup getirdiği bir minik yavru. Çok iyi Beşiktaşlı Caner, bu siyah beyaz yavrunun adını Çarşı koydu.
Pazar günü, önce Trabzon-Başakşehir, sonra Galatasaray- Beşiktaş derbileri oynanırken, divanda yanımda uzanıp uyuyan Çarşı'yı Antalya-Sivas maçının nasıl dirilttiğinin resmidir, gördüğünüz..
Yanımda otururken fırladı.. Önce gitti, önüne oturdu ekranın. Sonra da, içine girmeye, oyuna katılmaya heveslendi, iki ayağının üzerine kalkıp..
Skora değil, oynanan futbola meraklı Çarşı, bazılarına örnek olsun!.

***

Yavuz!.. Hep Yavuz!..

Yavuz Donat'la ayni gazetede çalıştığım için gurur duyuyorum. İki gündür muhteşem gene Yavuz..
İkisi de tarihsel Türk sağının en önde gelen, ama en sağduyulu iki adamı, Köksal Toptan ve Cemil Çiçek'i yanına alıp, Türk solunun liderlerinden, "1974' Ecevit/ Erbakan Tarihsel Barışı"nın kurucularından Deniz Baykal'ı ziyaret etmişler.. Tam da bu kin, öfke ve nefret günlerinde..
İki gündür ne tatlı anlatıyor, o harika, o sıcak, o şirin, o örnek, o ibret (Hele bu koronavirüs günlerinde ne ibret) buluşmayı, Yavuz..
Anılar nakledilmiş.. 1980 darbesinden sonra, sağcısı, solcusu hep beraber sürgün edildikleri Zincirbozan anıları başta tabii.
9 Eylül 1983 sabahı bütün CHP'liler en şık kılıklarıyla odalarından çıkınca Adalet Partililer "Hayrola" demişler.. CHP'li Celal Doğan takılmış.. "Askerler bizi bırakıyorlar, gidiyoruz da, ondan.."
Oysa, 9 Eylül CHP'nin kuruluş yıldönümü..
Demirel tüm kendi tayfasına talimat vermiş.. "Siz de takım elbiselerinizi giyin. Kimde çörek, börek varsa getirsin. CHP'nin kuruluş yıldönümünü paylaşacağız. Sürgünde bile bir partinin kuruluş günü kutlanıyorsa, Türkiye'nin aydınlık geleceğinden de, demokrasinin yüceliğinden de kimse şüphe etmesin."
Yavuz'u internetten bulun okuyun mutlak..

***

Tebessüm

Fatih Terim "Maç seyircisiz oynandığı için Beşiktaş'ı yenemedik" demiş. Hocam fena halde yanılıyor. Tam tersine seyirci yüzünden yenemediler.
İki "Seyirci" yüzünden.
Kenardan Fatih Terim!.
İçerden Younes Belhanda!.

***

Sevdiğim Laflar

"Bilginin en büyük düşmanı cehalet değildir, Bildiğini zannetme sanısıdır."
Stephen Hawking

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA