Aşkı, evliliği, çocuk sahibi olmayı, ihaneti, boşanmayı kamuoyu önünde yaşadılar... Şimdi de boşanmış olmalarına rağmen günün neredeyse her saatini birlikte geçirmeleri yadırganıyor. Bu kadar skandal yaşadılar. Neden hâlâ görüşüyorlar? Neden birbirlerine beş dakikalık mesafede yaşıyorlar? Bu kadar yakın oturacaklarına neden aynı evi paylaşmıyorlar? Başkalarının hayatını kurcalarken, kendi derinliklerimize inmeyi düşünmek nedense zor gelir. Bu yüzden anlamak ve hissetmek zordur başkalarını... Arzu Balkan ve Tamer Karadağlı'nın anlattıklarını okurken, kendi derinliklerin
TAMER KARADAĞLI
Öyle affedilmeyi istemiş, dizlerine kapanmış gibi bir durumum yok. Kimseden özür dilemiyorum. Telafi etmek için Arzu'yla ikimiz karşılıklı adımlar attık. Ben ayna gibiyim. Bana bir gülücük atarsan koca bir gülücük atabilirim sana. Boşandığımız zaman bile, bütün o sıkıntılı dönemlerde Arzu, Zeyno'yu bana karşı bir silah olarak kullanmadı. Bir araya gelmekten kasıt aynı evde oturmaksa, bence herkesin böyle bir zamana ihtiyacı var. Aynı evde olduğun zaman, canın da sıkılsa mecbursun o an orada olmaya. Ben bu eve gelirken mecbur olduğum için gelmiyorum, istediğim için geliyorum.
ARZU BALKAN
2010'da kalıplarımdan kurtulmaya çalışacağım. Evlenmek bana göre imza atıp bir ortaklık kurmak demek. Biz o ortaklığı bozduk, ilişkimizi bozmadık ki... O boşanma döneminden sonra ikimiz de külahımızı önümüze alıp düşündük. Çünkü o gürültü içerisinde ne söylerseniz söyleyin, kayboluyor. Benim çok büyük aşklarım vardı. Tamer'e gelene kadar... Çoğuyla da hâlâ görüşüyorum. Büyük aşk ne demek bilmiyorum ama Tamer ilk aşkım değil. İlk aşk, en büyük aşktır bence. Ben de sürekli âşık olan bir insan değilim. Herkesin doğrusu farklı. Şu an böyle yaşamaktan mutluyuz. Yarın belki mutlu olmadığımızda başka yola gideceğiz. Belki birlikte oturacağız, belki tamamen ayrılacağız.
- Dip dibe oturuyorsunuz burada.
- A.B: Evet yürüyerek beş dakika mesafedeyiz.
- Memnun musunuz?
- A.B: Kendim için memnunum ama Zeyno için daha çok memnunum. Bazen evde olmuyorum, Zeyno'yu Tamer okuldan alıyor. Lojistik olarak çok kolay oldu. Kendi adıma da mutluyum, çünkü hayatım kolaylaşıyor bu anlamda. Tamer ile çok vakit geçiriyoruz, başka yerlerde buluşmamıza gerek kalmıyor.
- Ne kadar sıklıkla görüşüyorsunuz?
- A.B: Her gün görüşüyoruz. Bir kere her gün Zeyno'yu okula ya Tamer ya da ben bırakıyorum.
- T.K: Kim bırakacak kavgası yapıyoruz. Arzu bırakmak istiyor, ben bırakmak istiyorum...
- A.B: Bazen birlikte bırakıp, birlikte alıyoruz. Zeyno o yönden şanslı bir çocuk. Okula gitmediği günler Zeyno'yu tiyatroya, sinemaya götürüyoruz. Hep birlikte vakit geçirmekten mutluyuz.
TAMER'LE KÜS KALAMAZDIM
- İlişkiniz garip bir evrim geçirdi sanki?
- T.K: Her şey evrim geçirmiyor mu? İnsan yapıları değişebiliyor, hepimiz değişiyoruz ve pozitife doğru değişiyoruz bence. Belki yaşımız ilerledikçe biraz daha yumuşak, daha sakin oluyoruz.
- 'İyi ki boşanmışım,' diyor musunuz?
- A.B: O zaman için doğru olanı yaptım. Boşanmak, ilişkiyi mi bitirmek? Evliliği mi bitirmek? Bir ilişkiye girdiğinizde evli mi sayılıyorsunuz? Bir arkadaşlık, dostluk yürütüyorsunuz, bir şeyler paylaşıyorsunuz ama evlilik değil. Evlilik nedir? O işin resmiyete dökülmesi, imza atıp bir ortaklık kurmak. Biz o ortaklığı bozduk. İlişkimizi bozmadık ki... Hâlâ eskisi gibi dostuz, eskisi gibi birçok şeyi paylaşıyoruz. Çok sohbet ediyor, konuşuyoruz, zaman zaman da eskisi gibi kavga ediyoruz.
- Birbirinize öfkeniz tamamıyla geçti mi yani?
- A.B: Bağırdık çağırdık tabii. Kavga ettik, kapıları çarpıp çıktık ama birbirimize saldırmadık. Öyle şeyler olmadı.
- T.K: Çirkinleşmedik.
- Her şeyi affettiniz mi Arzu Balkan?
- T.K: Öyle affedilmeyi istemiş, dizlerine kapanmış gibi bir durumum yok. Kimseden özür dilemiyorum. Telafi etmek için Arzu'yla ikimiz karşılıklı adımlar attık. Ben ayna gibiyim. Bana bir gülücük atarsan koca bir gülücük atabilirim sana. Kaşlarını çatarsan senden çok daha fazla çatabilirim kaşlarımı.
- A.B: İşte orada ben biraz daha alttan alan taraf oldum. Çünkü her ikimiz de inat edip birbirimize sırtımızı dönmüş olsaydık, bugün bu dostluğu yakalayamazdık. Şu an burada bunu konuşuyor olamazdık. Kızımız için de çok kötü olurdu. İnsanlarla kötü ilişkiler içinde olmayı sevmem. Tamer'le ayrıldıktan sonra onunla küs kalamazdım. Hâlâ birbirimize çok kızgın olsaydık da, o küslüğü sürdürmeye çalışmak beni daha çok rahatsız ederdi. O yapıda bir insan değilim. Ne olursa olsun, bir şekilde barış sağlanması gerektiğine inanırım. Daha mesafeli olursun ama yine de barış olur.
- T.K: Arzu'nun o pozitif tavrına ben ekstra pozitif bir şekilde yaklaştım. Arzu'nun hakkını vermem gerekiyor. Boşandığımız zaman bile, bütün o sıkıntılı dönemlerde, Zeyno'yu bana karşı silah olarak kullanmadı. Bu çok önemli bir şey.
- A.B: 10 aylıktı Zeyno...
- T.K: O, bütün her şeyin bir düğüme dönmesine sebep olabilirdi. Ama Arzu hiçbir zaman 'Pazar günleri 12.00'den 17.00'ye kadar görebilirsin' gibi kısıtlamalarda bulunmadı.
- A.B: Mahkemenin verdiği kararları çok esnettik.
- Güzel bir uzlaşma sağlamışsınız...
- T.K: Kamuoyunun gözü önünde yaşadık birçok şeyi ama her şeyi kamuoyu bilmiyordu ki... Dört duvar arasında yaşadıklarımızı biz biliriz. Birbirimize hiç hakaret etmedik. Merak eden Google'a girer bakar. Arzu'yu incitecek hiçbir şey söylemedim. Kimseyi incitecek bir şey söylemedim. Benim derdim kişilerle ise gider onu birebir hallederim. Kimseye basın yoluyla haber yollamam. Kırılmış olabiliriz ama ikimizde de 'Kol kırılır yen içinde kalır' anlayışı vardı. Artık internet çağı. Çocuğumuz yarın öbür gün anne babasının birbirine ne söylediğine internetten bakabilir.