- Bir daha çocuk yapmaya karar verirseniz evlenir misiniz?
- T.K: Evet, bir daha çocuk yapmak istersek evleniriz. Evlilik dışı bir çocuk yapmaya ben karşıyım. Türkiye'nin buna hazır olduğuna inanmıyorum.
- A.B: Türkiye sadece İstanbul değil. Bunun, ileride başka sorunlar çıkarabileceğini düşünüyorum.
- İki durumu da yaşayan bir çift olarak hangisini önerirsiniz? Ayrı evlerde yaşamak mı, aynı evi paylaşmak mı?
- A.B: Bir kere boşanmayı savunan bir insan değilim. Ama Tamer'le yaşadıklarımızın sonucunda boşanmamız gerekiyordu. Boşanmasak kangren olacaktı. Çok fazla gürültü vardı etrafımızda. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Dolayısıyla boşanmak, bunları durdurmanın yoluydu. Normalde biraz daha muhafazakâr düşünüyorum, ben sağlıklı ailelerin kurulması gerektiğine inanıyorum. Sağlıklı aileler olmazsa sağlıklı toplum da olamaz. Ama biz boşanmasaydık, her şey daha zor olacaktı. İkimiz de külahımızı önümüze alıp düşündük. Bu sessizlik iyi geldi. Çünkü o gürültü içinde ne söylerseniz, kayboluyor. Başka sesleri duymaktan birbirinizi duyamıyorsunuz... Sonra ikimiz de küçük küçük adımlarla başladık ve birbirimizle gerçekten iletişime geçebildiğimizi gördük.
- Psikolojik destek aldınız mı?
- A.B: Tabii, kendimiz ve Zeyno için zaman zaman görüştüğümüz bir psikolog oldu. Tekrar bir araya gelmek gerçekten çok güç. Çaba ve özveri istiyor.
- Ne zaman bir araya geleceksiniz?
- T.K: Bir araya gelmekten kasıt aynı evde oturmaksa, bence herkesin böyle bir zamana ihtiyacı var. Aynı evde olduğun zaman, canın da sıkılsa mecbursun o an orada olmaya. Ben bu eve gelirken mecbur olduğum için gelmiyorum, istediğim için geliyorum.
- A.B: Zeyno da şimdilik böyle bir eksiklik hissetmiyor. Tamer bizim evde yatıp kalkmıyor belki ama sabahları Zeyno'yu okula bırakıyor, akşam okuldan alıyor. Şu ana kadar öyle bir sorun yaşamadık, ama yarın öbür gün yaşarsak, dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışırız herhalde. Zaman ne gösterir bilemeyiz. Belki tamamen ayrılırız, belki başka başka semtlerde otururuz, belki de aynı evde oturmaya başlarız.