İstanbul Moda Haftası açılışını bu yıl bir film ile yaptı. Defilelerin yapıldığı Karaköy'deki Antrepo 4'te hazırlanan podyumda Gucci ile
Vogue dergisinin işbirliğiyle
The Director/ Yönetici isimli kısa film gösterildi, Türk tasarımcıların koleksiyonlarından önce. Popüler kültürün en etkileyici aktörlerinden James Franco'nun yönetmenliğini üstlendiği film, 10 yıldır Gucci'nin kreatif direktör koltuğunda oturan İtalyan Frida Giannini üzerine kurulu. Gucci'nin efsane kreatif direktörü Tom Ford'un ardından göreve getirildiğinde hazırladığı ilk koleksiyonla eleştiri yağmuruna tutulan fakat aradan geçen yıllarda markaya kazandırdığı ticari başarı ve saygınlıkla alkışlanan Frida Giannini ve yüzlerce kişiden oluşan takımının hikayesi. Filmde Moda Tasarımcıları Derneği Başkanı, tasarımcı Mehtap Elaidi bir yanımda, İstanbul Moda Haftası Direktörü Banu Bölen diğer tarafımda oturuyordu. Geçtiğimiz yaz sezonunun koleksiyonlarının hazırlanması, defile süreçleri ve kreatif hazırlıkların işlendiği filmde ben özel hayatı hakkında pek az şey bilinen Giannini'nin sadeliğine odaklanmıştım. Nasıl olsa daha önceden gördüğüm bir koleksiyon ve tanıdığım bir markayla ilgiliydi olup bitenler. Ben Giannini'nin sade hayatı, çalışanları ile kurduğu samimi ilişki, ne istediğini bilen yapısı ve sıfırdan ortaya çıkarttıklarını hayranlıkla izlerken Elaidi olaya bir tasarımcı gözüyle bakıyordu. Giannini'nin elindeki ekibe, kullanabildiği materyallerin sınırsızlığına ve üretim aşamasında bile vazgeçebilme hakkının olmasına odaklanmıştı. 'Giannini tasarımcıysa, biz ne yapıyoruz?' diyordu Elaidi. Hakikaten milyar dolarlık bir endüstrinin en büyük oyuncularından biri olan Gucci profesyonel bir yaklaşımla yönetiliyor. Ne yazık ki kısıtlı imkanlar yüzünden Türkiye'deki modacılar hem tasarımcı, hem müdür, hem PR, hem terzi, hem de markaları adına satış elemanı olarak çalışırken, dünyanın en büyük lüks holdinglerinden biri olan PPR bünyesindeki Gucci'de kreatif takım ile yönetim tamamen birbirinden ayrılmış durumda. Hatta filmde Giannini'nin Gucci'nin CEO'su Patrizio Di Marco ile ilişkisinden bir kız çocuk dünyaya getirmesinin müjdesini alıyoruz. Belgesel nitelikli filmde bir sezonda Gucci'nin yaptığı bir erkek, bir kadın, bir de karma Uzakdoğu defilesi ve bunların ön hazırlıkları gösterilirken bu sefer Banu Bölen dikkat kesildi. İstanbul Moda Haftası altında senede iki kez 60'a yakın tasarımcı için defile organize eden Bölen de global dünyadaki akranlarının bütçelerine ve organizasyonel kurumsallıklarına şaşırıyordu. Gucci erkek defilesinde hazırlanan metrelerce uzunluktaki çiçeklerin 'içe sinmeyip' kaldırılması, promosyona ayrılan bütçeler, iş bölümü ve Uzakdoğu defilesine özel olarak dünyanın dört bir yanından taşınan modeller Bölen'in çalışma şartlarına çok ama çok uzak. Banu Bölen bu koskoca organizasyonu neredeyse yalnız başına kotarıyor. Ama imkansızlıklar yüzünden biz burada hâlâ İstanbul Moda Haftası'nda podyuma çıkacak modellerin en selülitsizlerinden seçilmesi için harcanan çabaları izliyoruz. Sektör dışındakiler için izlemesi zevkli, pırıltılı ve bol moda içerikli film, Türk moda endüstrisi için tek bir anlam ifade ediyor: Ne kadar köfte, o kadar ekmek. Yürüyecek daha çok yolumuz var.