Sevgili okuyucular, dün AK Parti'nin 2002 Genel Seçimleri'ni kazanıp tek başına iktidara gelmesinin onuncu yılıydı. AK Parti, bundan sonra, 22 Temmuz 2007'de ve 12 Haziran 2011'de yapılan Genel Seçimleri de kazanarak tek başına iktidarını devam ettirdi; hem de her defasında oy oranını arttırarak... Bu, Türk siyaset ve demokrasi tarihinde ilk defa meydana gelen çok önemli bir başarıydı...
2 Kasım 2002'de iktidara geldiğinde, AK Parti henüz bir yıl önce kurulmuştu. Siyaset ve devlet tecrübesi olan kadrolarının sayısı sınırlıydı. 2009'da yazdığım bir yazımda, iktidarın başarılı icraatını anlattıktan sonra önemli hatalarını ve noksanlarını da şöyle sıralamıştım: Gücü önceden ayarlamadan girişilen teşebbüsler; siyasî kriz yönetiminde aksamalar; siyaset ve idarede dar kadrolaşma; deneme-yanılma yönteminin kullanılması; liderin etrafında gerekli koordinasyonun sağlanamayışı ve Yeni Anayasa'nın hazırlanmasının gecikmesi...
Bu saydıklarımın büyük çoğunluğu, lider, kadro ve iktidar tecrübe kazandıktan sonra telafi edilmiştir.
Bugün, AK Parti İktidarı'na çeşitli açılardan eleştiriler yöneltilmektedir. Sırasıyla sayarsak; terör saldırılarının ve şehit sayısının artması; geçim sıkıntısı ve son zamlar; dış politikadaki bazı gerginlikler gösterilecektir. İlk bakışta belki bazı eleştirileri doğru bulabilirsiniz. Lâkin derinlemesine ve âdil ölçüler içinde yapılan bir değerlendirmede, bu sıkıntıların altındaki gerçek durumu hemen görebilmek mümkündür.
Bu dönemde, Türkiye'de ilk olarak her türlü kurum ve kuralları ile işleyen demokratik rejim kurulmuş; yarım asırdan beri devam eden 'militarist vesayet' tasfiye edilmiştir. Kim ne derse desin, demokratikleşme yolunda en önemli adımlar bu dönemde atılmış ve Türkiye, bir 'demokratik dönüşüm' gerçekleştirmiştir.
Yassıada Mahkemesi kepazeliğinden beri devam eden siyasallaştırılmış yargı ve 'jüristokrasi' tamamen tasfiye edilmiştir.
Ekonomide âdeta bir 'Türk Mûcizesi' gerçekleştirilmiş; ABD ve Avrupa ülkeleri dâhil bütün dünya, tarihin en önemli ekonomik krizinde bocalarken Türk ekonomisi olağanüstü başarılı olmuştur. Türkiye, dünyanın en hızlı büyüme oranını gerçekleştiren bir ülke haline gelmiş, kişi başına gelir ve GSMH reel fiyatlarla 4 misli artış göstermiş, ihracatta ve her türlü ekonomik göstergede rekorlar kırılmıştır.
Sosyal bakımdan, düşük gelir gruplarındaki vatandaşlar, daha önce hiçbir dönemde görülmedik ölçüde desteklenmiş ve sosyal adaletin sağlanması için çok çeşitli sübvansiyonlar uygulanmıştır.
Dış politikada adeta bir devrim yapılmış; pasif dış politika yerine aktif, vizyon sahibi, iddialı bir büyük devlet politikası uygulanarak Türkiye bir küresel aktör haline getirilmiştir.
Çeyrek asırlık terörle mücadele döneminde ilk defa terör örgütü tamamen imha edilme durumuna getirilmiştir. Önümüzdeki kısa bir dönem içinde terör olayları asgariye indirilmiş olacaktır.