Sevgili okuyucular, bu Pazar size hep ihmal ettiğimiz, unuttuğumuz kardeşlerimizden 'Suriye Türkmenleri'nden bahsetmek istiyorum. 7. asırdan itibaren Müslüman Oğuz Boyları, yani Türkmenler, Irak ve Suriye'ye gelmeye başlamışlar ve 10. ve 11. yüzyıllarda Orta Doğu'ya yoğun 'Türk Göçleri' gerçekleşmiştir. Bugün, Suriye, Irak, Lübnan, Ürdün, Filistin ve İran haricindeki Orta Doğu ülkelerinde 10 milyon civarında Türkmen yaşamaktadır. Bunların tamamı da eski Osmanlı tebaasıdır.
Ne yazık ki, Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye'nin, burnunun dibindeki Türkmen gardaşlarına gereken ilgiyi gösterdiği söylenemez. Halbuki, Orta Doğu'daki, bilhassa Irak ve Suriye'deki Türkmenler bizim en büyük siyasî kozumuzdur. Küresel güç olma iddiasındaki ve Orta Doğu'nun merkez ülkesi durumundaki Türkiye'nin, kendi soydaşlarına karşı bu ilgisizliğini anlamak mümkün değildir.
Türkmenlerin bekası ciddî şekilde risk altındadır. Türkmen askerî birlikleri güçlendirilmemiştir.
PYD, Cepe-t El-Nusa ve Devlet-ül İslâm gibi grupların Türkiye ile sınır bölgelerini ele geçirmeleri, danışıklı dövüşleri neticesinde, Halep, Rakka ve Lazkiye Türkmenleri ve Türkmen bölgeleri yok edilmekte; Türkiye sınırı Türkiye düşmanı grupların kontrolüne geçmektedir.
Türkiye'de, Türkmen dâvâsını sahiplenen ve bu dâvâyla dertlenen tecrübeli, bürokrasi ve siyaseti bilen kişilerden oluşacak bir masanın teşkili ve desteklenmesi gerekmektedir.
Bu yapı, siyasî, askerî ve sivil bütün çalışma alanları için uygun projeler ve stratejiler geliştirip Türkmen teşkilâtlarını sağlıklı şekilde örgütlemeli ve doğru yönlendirmelerde bulunmalıdır.
Türkmenlere ait güçlü, Türkiye ve Suriye'de etikli basın kuruluşları oluşturulmalıdır.
Bayır-Bucak Türkmen bölgesinin Esad rejiminin kontrolünden çıkarılması elzemdir.
Suriye'de bölünme olması hâlinde, Ankara Antlaşması gereği Türk Ordusu Türkmen bölgelerini kendi kontrolü altına almalıdır.