Geçen yıl karar vermiştim. Bu yüzden, İstanbul Film Festivali daha başlamadan, SABAH gazetesinin yazarı, konunun uzmanı Atilla Dorsay'a danışarak bir liste hazırladım. Şimdilik Lübnan'ın 2008'deki Oscar adayı "Karamel" ile ABD-İngiliz yapımı "Yitirdiğimiz Şeyler"i ve Claudia Cardinale'in "Leopar"ını seyrettim. "Boleyn Kızı", "Aşkın Peşinde", "Goya'nın Hayaletleri" ve "İkiye Bölünen Kız" isimli filmlere de gitmeyi planlıyorum. Çok methini işittim, sizlere de tavsiye ederim.
"Karamel"in yönetmeni, genç ve güzel Lübnanlı bir kadın, Nadine Labaki. Labaki, savaş gerginliğinin dışında, gündelik hayatı yansıtmış. Gülümseyen, seven, kıskanan, dertlenen güzel ve genç kadınları anlatıyor. O filmde, Türk kadınlarından da çizgiler buldum. "Yitirdiğimiz Şeyler" ise, bir hayatın yeniden kurulabileceğini gösteriyor; duygusallık içinde umut aşılıyor.
Yıllar var, Emek Sineması'nın kapısından içeri girmemiştim. Balkonu da olan koca sinemalar dönemi kapandı artık. Zaten, böyle büyük mekânları seyirciyle doldurmak da mümkün değil. Ama, festival meraklılarının katıldığı gösterimde, salon doluydu ve kaliteli bir müşteri kitlesi vardı. Bize birbirinden güzel filmleri seyretme fırsatı veren İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Başkanı Şakir Eczacıbaşı'na ve değerli ekibine teşekkür borçluyum.