Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de cinsel suçlar çok yaygın. Mağdurlar genellikle susmayı tercih ediyorlar. Buna rağmen mahkemelere yansıyan rakamlar bile sorunun büyüklüğünü ortaya koyuyor. Bu suçların gizli kalması suçluları ya da suça eğilimlileri cesaretlendirirken mağdurların hayatını daha da zorlaştırıyor.
Cinsel suç dosyalarına bakan Yargıtay 5. Ceza Dairesi Başkanı Ahmet Ceylani Tuğrul, "Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar ve Ensest" konulu bir kitap yazdı. Kitapta Ensest, cinsel taciz, cinsel saldırı ve cinsel istismar olarak sınıflandırılan suçlar ve cezaları örnek davalardan yola çıkılarak çözümleniyor ve anlaşılır bir hâlde okuyucuya aktarılıyor. Tuğrul'un kitabından öğreniyoruz ki; cinsel suçların kapsamı çok geniş ve cezaları gerçekten çok ağır. Öyle ki yeri geldiğinde; edilen tek bir laf, bir yetişkinin ya da çocuğun elinden tutmak da cinsel suç kapsamında değerlendirilebilir. Bir evlilik içinde de cinsel suç işlenebilir ve şikâyet olursa koca cezalandırılır hatta hapis cezası alır.
18 yaşından küçüklere karşı işlenen suçlar daha da ağır. Hele bir de adli tıp "ruhsal sağlığı bozulmuştur" diye rapor verirse sanığın cezası iyice artıyor. Cinsel suçların mağdurları genellikle kadın ve çocuklar ama erkek mağdurlar da olabiliyor. Ahmet Ceylani Tuğrul tam da bu nedenlerle bu kitabı yazdığını söylüyor: "Bizim dairemiz cinsel suçlarla da ilgileniyor. Bizim dairemize intikal eden suçlar içinde yüzde 30 ile en büyük oran bu suçlara ait, ki tüm suçlar yargıya intikal etmiyor. Bu suçlar toplumda yaşanan; her zaman her yerde işlenebilen suçlardır. Ve cezaları çok ağırdır. Fakat vatandaş bunu bilmiyor. Ya suç işliyor ya da mağdur oluyor. Kitabı hem hukukçulara hem de vatandaşa faydalı olsun diye yazdım. Sonuçta bu davalar bizim de canımızı yakıyor."
Kitaptaki örnekler gerçekten korkutucu, aynı zaman da caydırıcı. Zira yargıya intikal eden cinsel suçlar en ağır şekilde cezalandırılıyor. Ahmet Ceylani Tuğrul mağdurları korumayı amaçladığı kadar bu tür suçlara bulaşmamış kişileri korumayı da amaçlıyor: "Yöreden yöreye değişir ama bir genç kıza sokakta laf atılması bir cinayetle sonuçlanabilir. Ben bu vesile ile tüm vatandaşları bir kere daha uyarma gereği duydum; tüm kurumlar bu işi gündeme almalılar. Toplum olarak eğitilmemiz gerekiyor. Geçenlerde bir arkadaşım aradı, kitabı okumuş, diyor ki; 'Kitabı okuduktan sonra yolda yürürken kadınlara bakmaya korkar oldum.' Neden? Çünkü çok ağır cezalar var! Bu kitabı yazmamım önemli nedenlerinden biri de kişiler suçtan caysın!"
Türk toplumunda genel eğilim sanki cinsel suçların üstünü kapatmak yönünde. Sadece kişiler değil kurumların eğilimi de bu yönde gibi. Ahmet Ceylani Tuğrul bu durumu şöyle açıklıyor: "Üst kapatmak diye bir şey söz konusu değil aslında. Ama cinsel içerik söz konusu olunca insanlar utanıyor, dile getiremiyorlar. Bir de cinsel suçlar kapalı ortamlarda işlenen, dışarıya hiç yansıtılmayan eylemler. Bu suçlar o kadar çok ki… El atılması gereken önemli konulardan bir tanesi…"
Bu noktada söz insanların adını bile ağızlarına almaktan çekindiği ensest suçuna geliyor: "Mağdurlar genellikle henüz kendi kabuğunu kırmamış, içine kapalı kimseler. Ekonomik olarak kısıtlı ailelerde yaşanıyor. Bir örnek vereyim; kadın temizliğe gidiyor. 13 yaşındaki kızını evde bırakıyor. Baba evde, işsiz ve sürekli içiyor, alkolik. Eşi çalışmaya gidince kızına sarkıntılık ediyor. Sonra başkalarına söyleme diye çocuğu korkutuyor. Üç
yıl sonunda kızın canına tak edince savcıya gidiyor." Bütün bunlar ağır cinsel suçlar. Fakat basit taciz diye tanımlayabileceğimiz vakalar da ciddi bir şekilde cezalandırılıyor. Örneğin bir kadının gözlerinin içine bakarak gül koklamak da, laf atmak da cinsel suçlar arasında. İşin içine bedensel temas girince durum daha da vahimleşiyor.
Ahmet Tuğrul hemen bir örnek veriyor: "Olay İstanbul'da yaşandı. Sanık üniversiteden birincilikle mezun olmuş bir mühendis. İş çıkış saatlerinde yani insanların toplu taşıma araçlarını yoğun olarak kullandığı bir zaman diliminde bindiği bir otobüste 15 yaşlarında bir genç kızı halk arasında 'fortçuluk' denilen şekilde, sürtünerek rahatsız ediyor. Şikâyet oluyor. Genç kız için 'ruhsal sağlığı bozulmuştur' raporu da adli tıp tarafından verilmiş. Sanık 12 yıl 8 ay ceza aldı." Şaşkınlıkla gerçekten bu kadar yatacak mı diye soruyoruz: "Ne zannettiniz tabii ki yatacak! Bunlar çok ciddi suçlar. Ben bu kitabı neden yazdım? Bu o kadar hafif bir şey değil. Bir genç kıza dokunulması, yaş itibariyle ya üç yıldan ya iki yıldan başlar. Hele hele ruh sağlığı bozulmuştur diye rapor verilmişse adli tıpta; mahkûmiyet yetişkin mağdurlar için 10 yıldan, 18 yaşından küçükler için 12 yıldan başlıyor."
Evlilik içinde de cinsel suçlar meydana geliyor. Eş tecavüzü diye tanımlanan olaylar gündeme gelebiliyor. Kocasının tecavüzüne maruz kalan kadınlar çaresiz değil, tek yapacakları şikâyet etmek: "Evli, karısıyla zorla ilişkiye girmiş olmasından dolayı mahkûm ettik adamı. Kadın şikâyetçi oldu; 'bana tecavüz ediyor' diye. Artık eskiden olduğu gibi değil. Beyler heveslenmesin; 'biz evlendik mal benim, istediğimi yaparım' diye bir şey yok! Ama kadının şikâyet etmesi lazım. Cezası yedi yıldan başlıyor." Yargıtay 5. Ceza Dairesi Başkanı Ahmet Ceylani Tuğrul son olarak tüm toplumu tekrar uyarıyor: "Toplumun eğitilmesi lazım. Her eylemin bir sonucunun olduğu ve bunun cezai yönden çok ağır sonuçlar doğurduğunu herkes bilmeli. Vatandaş bunu bilmiyor, basit bir şey zannediyor! İnsanlarımızın bu konuda hassas olmasını istiyorum. Basının ilgilenmesi önemlidir. En azından suç işlememiş olanlar başlarına neler geleceğini bilsinler. Ayrıca mağdurun toplumdaki durumunu düşünün. Aşağılanır, itilir, kakılır, kötü gözle bakılır. Mağdur, hayatı boyunca bu ezikliği yaşar. Bunu yaşatmamamız lazım. Suçlu bunu bir anlık zevk için yapmıştır. Eylemi karşılığında 20-25 sene mahkûmiyet var, buna değer mi?"
Necla Bayraktar