Iİlginç bir hikâyesi var Rabia C. Brodbeck'in. İsviçre'nin Basel şehrinde doğmuş. 12 yaşında bale eğitimi almaya başlamış.
Londra'da bale ve modern dans eğitimi görmüş. Tek başına sergilediği performanslarla dünyaca ünlü dansçılar arasına girmiş ve ödüllere layık bulunmuş. Kariyerinin zirvesindeyken performans sergilemek için geldiği New York'ta arkadaşlarının yaşadığı sokakta yürürken bir mescide rast gelmiş. Yanındaki iki arkadaşıyla mescide girdiklerinde kalplerinden vurulmuşlar. Müslüman olup olmama fikrini düşünmeden kendilerini tasavvuf yolculuğunda bulmuşlar. Rabia hanımın deyişiyle "aşka düşmüşler". Rabia hanım tasavvuf yolculuğuna İstanbul'a yerleşerek devam etmiş. "Fakra Övgü" ve "Hz. İnsan" gibi kitaplara imza atmış. Geçtiğimiz haftalarda ise "Velayet; Aşk Mesleği" kitabıyla ruhani yolculuğunun izlerini sevenleriyle paylaştı. Rabia hanım yolculuğunu ve yol halini Aktüel okuyucularına anlattı.
İslam kültürüyle tanışmanız nasıl oldu?
O güne kadar Allah'ı hiç düşünmemiştim, manevi anlamda arayış içinde değildim. Dinle ilgili bir meşguliyetim bile yoktu.
36 yaşında modern dansta kariyerimin zirvesindeyken New York'a arkadaşlarımla gösteriye gitmiştim. Ne olduysa bu ziyaret sonrasında oldu. İslam'la hiç düşünülmeyen, planlanmayan bir tanışma imkânı doğdu.
Nasıl bir tanışma oldu?..
Biz üç arkadaştık; diğer arkadaşlarım New York'ta doğmuşlardı, 20 yıldır yaşadıkları sokaktan geçerken bir yapı fark ettiler. Mekanı onlarca sene sonra fark etmeleri onlarda hayret uyandırmıştı. Olağanüstü bir renge sahip yapı ne dükkan ne de evdi. Ne olabilir? diyerek hemen kapısına gittik.
Kapısı açıktı. Etraftaki kapıların hepsi kilitliyken bu mekanın kapısının açık olması da ilginçti… Burası bir mescitti.
Başka bir aleme misafir olmak
Sizi etkileyen ne oldu?
Bütün hayatım boyunca hasretini çektiğim bir atmosfer içinde hissettim kendimi. Pozitif elektroşok yaşadım diyebilirim.
İki katlı olan Türk mescidinde alt katta namaz kılıyorlardı.
Üst kata çıktığımızda bize neler yaptıklarını anlattılar. Bize sanki kendi ailelerinin bir ferdi gibi samimi ve sıcak davrandılar.
İmam son derece akıllı, güçlü ve Doğulu; son derece ruhu zengin biriydi… Daha sonra buranın "İnsan-ı Kamil" yetiştirdiğini ve "Cerrahiler"in tekkesi olduğunu öğrendim.
İsviçre'de hiç Müslümanlarla karşılaşmadınız mı?
İsviçre'de tanıdığım Müslüman Türkler vardı fakat onlardan ilham aldığımı söyleyemem. Oysaki mescitte rastladığım zatı çok sevmiştim. Onunla tanıştığımda bana aşk gelmiş. O zatın içi ve dışı aynıydı, tıpkı Mevlana Hazretleri'nin "Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi" ol sözü gibi… ?
Diğer arkadaşlarınız da bu karşılaşmadan etkilendiler mi?
Evet, üçümüz de Müslüman olduk. Aslına bakarsanız biz Müslüman olmadık aşka düştük. Ben İslam'a resmi kapıdan girmedim.
Hani sahnede yıldızları görürsünüz ve onlara ulaşmak istersiniz. Allah bana samimi kapıyı nasip ederek direkt kulise girmeyi nasip etti ve beni bir evliya ile tanıştırdı. İsviçre'de değil Türkiye'de Müslüman oldum. Mescitte bir bardak hayat suyu içtim. İstanbul'da vahdet denizi buldum. ?
Dini vecibelerle ilgili size "Şunları yapmanız" gerek dediler mi?
Sadece İslam dinini anlattılar. Üç arkadaş da düşünmeden "namaz kılmalıyız" dedik.
Sahne hayatınız bitti mi?
Eğer gerçekleri görebilirsek dünyanın ilahi bir sahne olduğunu fark edebiliriz. Hayatımızın hedefi de bu olmalı. Dünyaya sonuç olarak ahrete gitmek için geldiğimizi keşfettim. Şimdi geçmişe dönüp baktığımda kariyerim boyunca "namaz"ı prova etmişim. Dansta vücudunuzu hassaslaştırmanız ve her noktasını kontrol altına almayı öğrenmeniz gerekiyor. Ben solo dans eden biriydim. Yüzlerce kişinin önünde dans etmek zor bir sanat. Anlıyorum ki Allah huzurunda doğru durabilmek için ve o enerjiyi hissetmek için yıllarca eğitilmişim. Zaten ilk namazımda vecde geldim. ?
Müslümanlığı bir nimet olarak yorumluyorsunuz. Peki, bu nimetin verilmesine neden olan hangi davranışınız?
Bale hayatımda zor beğenen, yeni koreografiler bulmaya çalışan biriydim. Duygularımı karşı tarafa geçirmek için çok çaba sarf ediyordum. Hareketlerime hakiki bir ifade vermek için büyük gayretler gösteriyordum.
Dansla insanlarla konuşmayı beceriyordum. Belki de bu hakikat arayışım benim tasavvufla tanışmama vesile oldu. Kalpten kalbe cereyan olduğunu düşünürsek izleyicilerle bunun provalarını da yaptığımı görüyorum. Hazır olduğumda yani 36 yaşında Müslüman oldum.
DANS VE İLAHİ AŞK
Dansa bakışınız nedir?
İnsan bayramında, kutlamalarında dans eder. Demek ki sevinçli olduğumuz durumlarda dans etmek fıtratta yaşayan bir şey. Türkiye'de dans konusuna çok dar bir açıdan bakılıyor. Bunun için "Sanat ve tasavvuf" üzerine seminerler veriyorum. Sanatı ise Hz. Mevlana'dan öğrendim. Müslüman olduktan sonra da dans ettim. Bu dansta ilahi aşka ifade verme imkanı yakaladım. Karşılığında şuur ve aşk kazandım.