Kadın-erkek ilişkileri, özellikle evlilik sorunları, bütün toplumların en çok saçmalamasına yol açan konulardır. Hemen her yerde boşanmak zor, evlenmek kolaydır. Şaşılacak kadar kolay! Bakın, otomobil ya da motosiklet sürmek için ehliyet edinmek isteseniz önce eğitilmeniz, sonra testler ve sınavlardan geçmeniz, birçok yerden izinler almanız gerekir. "Devlet ne karışıyor, araba sürmem toplumu ilgilendirmeyen özel işimdir," diyemezsiniz. Ama evlenmeye kalkarsanız, bir hekim raporuyla bir başvuru dilekçesi yeter. Peki, bir başka vatandaşla sürekli yaşam bağı kurmak, aile oluşturmak, çocuk yetiştirmek toplumu ilgilendirmeyen özel işler midir? Değildir ama devlet karışmaz konunun o tarafına. "Dur bakalım, aile yönetip çocuk yetiştirmek araba sürmekten çok daha karmaşık hünerler gerektirir, iyi sonuç alamazsan toplum sürgit olumsuz etkilenir, benim uzmanlarım senin durumunu incelesin, mahkeme uygunluk kararı versin, ondan sonra evlen," demez. İyi sonuç alınamaz da (ki çoğu zaman alınamıyor) boşanmak kaçınılmaz olursa aynı devlet kaşlarını çatıp bütün heybetiyle devreye girer "Acele etme bakalım, mahkeme kararı getir," diye. Ondan sonra gelsin avukatlar, duruşmalar, yapay gerekçeler, uyduruk kanıtlar, yalancı tanıklar... Zaman, para, enerji, duygu kayıpları... Suçlusu kim bu tersliğin? Devlet mi? Devlet somut bir varlık değil, bireylerin ürettiği bir kavramdır. Onu da, kadın-erkek kargaşasını da insanlar yaratır.
BU PROFESÖRLERDEN KİME HAYIR GELİR?
Her ülkede kişisel ilişkilerin en tehlikeli olayıdır boşanma. Başka birlikteliklerde iftiralar çürütülebilir. Eski şirket ortağınız sizi yolsuzlukla suçlarsa hesapları inceletir, temize çıkarsınız. Ama evlilik kapalı kutudur. Boşanma duruşmasında eşiniz sizin için "Amuda kalkarak sevişmek isterdi," dese nasıl kanıtlarsınız tersini? Bu tehlikeli olay bizde nedense çoğu kez büsbütün çirkin yaşanıyor. Ayrılanlar birbirlerine inanılmaz şeyler söylüyor ve yapıyorlar. Kimse de önlerini kesip sormuyor: "Yahu, eşin öylesine berbat biriyse, sen nasıl insansın ki onu beğendin, aldın, bir zaman yanında yaşadın?" Bu rezaletlerin son örneği önceki gün koca koca başlıklarla sayfalara yansıdı. Haberi özellikle çarpıcı yapan, taraflardan ikisinin de profesör oluşu. Evliler. Ama konuyu mahkemeye taşıyan olay alışıldığı gibi 'geçimsizlik' ve boşanma isteği değil. Karşılıklı yaralama iddiası. Evet, kesin yargıç kararından anlaşıldığı gibi, sayın profesörler dövmüşler birbirlerini. (Hukuk diliyle 'darp' etmişler.) Erkek "Eşimin tırnak izleri iki yıldır iyileşmedi," diyor. (Hanım leopar gibi bir hatun anlaşılan.) Kadın ise yaralandığını kanıtlayan raporları sunuyor mahkemeye. Ve yargıç iki tarafı da yaralamadan suçlu bularak 3 biner lira ceza veriyor. Mecruhlara geçmiş olsun diyelim ama toplumu ilgilendiren bir soru havada kalıyor tabii: Bu profesörlerin eğittiği gençler insan ilişkilerinde ne kadar başarılı olacak? Hele hele evlendiklerinde...