Paul Watson, İngiliz bir futbol yazarıydı. Ülkesindeki yerel gazetelere telif karşılığında haberler yapan Watson, bir gün çılgınca bir şey yapmaya karar verdi. Her futbol aşığının aklının köşesinde asılı duran 'Acaba küçük bir ülkede doğmuş olsaydım, futbolcu olup, milli takıma kadar yükselebilir miydim?' sorusuna cevap aramak için yollara düştü. Şansını önce San Marino'da arayan ancak başarısız olan Watson, aradığı mutluluğu dünyanın en kötü milli takımına sahip ülkesinde buldu: Ponphei!
Watson'ın 2009 yılında başlayan macerası, onu futbolcu yapamadı ama Ponphei'de bir takım kurup, bağlı bulunduğu Mikronezya'nın milli takımına hoca olmasını sağladı. Yaşadıklarını 'Ayağa Oyna Ponphei' adlı kitapla anlatan Watson'ın hikâyesinin bir benzerini de Galatasaray'ın UEFA Avrupa Ligi 2. Ön Eleme Turunda rakibi Östersunds'un hocası Graham Potter yazdı.
HEM OKUDU HEM OYNADI
Eski bir futbolcu olan Potter, kariyerinde Southampton, Northampton Town, Reading, York City, Boston United ve Macclesfield Town formaları giydi. Henüz 30 yaşındayken futbol oynamayı bırakan Potter alışılmışın dışında ama fark yaratacak bir yol çizdi. "Artık futbol oynamaktan keyif almıyordum." diyerek sahalardan uzaklaşan Potter, futbolculuk döneminde de sürdürdüğü eğitimini birkaç adım daha ileriye taşımaya karar verdi. Futbola devam ederken 'Open University'de Sosyal Bilimler bölümünü derece ile bitirmişti. Kramponlarını astıktan sonra kâğıdı kalemi yeniden eline aldı ve Hull University'nin yolunu tuttu. Burada bir yandan derslere girerken bir yandan da okulun futbol yapılanmasında görev aldı. Östersunds'da yapacaklarının provasına, Hull'da çıkıyordu aslında; sadece farkında değildi.
Kısa bir 'Gana Kadın Milli Takımı' tecrübesinin ardından Potter, bu sefer de Leeds Metropolitan University'nin kapısında belirdi. Birçok teknik direktörün doğuştan sahip olduğunu sandığı 'liderlik ve duygusal zekâ' alanında yüksek lisans yaptı. Bu eğitimin, Östersunds'daki 12 farklı ülkeden bir araya gelen takımın idaresinde Potter'a büyük yardımı dokunacaktı.
İSVEÇ'TEN GELEN O TELEFON!
Bir yandan alt seviyelerde antrenörlük yapıp, diğer yandan da akademik çalışmalarını sürdüren Potter'ın hayatı 2011 yılında aldığı bir telefonla değişti. Ahizenin ucundaki ses İsveç'ten geliyordu. Jamtland bölgesindeki ormanlık arazilerin arasında bulunan, 40 bin kişinin yaşadığı Östersund'daki kişi, şehrin pek de ilgi çekmeyen takımı Östersunds'un başkanıydı. Potter'ın 4. Ligde bulunan bu takımın başına geçmesi için hiçbir mantıklı sebebi bulunmuyordu. Avrupa'nın en soğuk ülkelerinden birinde, bilinen en önemli şehir Stockholm'e uçakla 6 saatlik uzaklıkta, ormanlık alanlarla çevrili bir kentin, maçlarını 500 kişinin bile izlemediği takımına teknik direktör olmak… Kulağa 'saçma' geliyordu ve Potter da telefonun ucundaki İsveçli adama kendinden emin bir şekilde cevap verdi: "Teklifinizi kabul ediyorum"
Böylece Potter'ın unutulmaz futbol hikâyeleri arasında yer edinecek macerası başladı. "Buraya geldiğimizde, insanlar bize ne yaptığımızı soruyordu. Onlara futbol takımını çalıştırmak için geldiğimi söylediğimde ise bana ve eşime, 'siz delisiniz' diyorlardı" sözleri ile ilk günlerini anlatan Potter, aradan geçen 6 yılda yaptıkları sayesinde şimdilerde şehrin en sevilen adamı. 2011 yılında 4. Ligden aldığı Östersunds'u, 2017 yılında Avrupa Kupalarında boy gösterecek bir takım haline getirdi. Geçen sezon İsveç Kupasını takımına kazandıran Potter, ülkede yılın teknik direktörü seçildi. Tüm bunların dışında, futbolun f'siyle bile ilgilenmeyen Östersund halkına yeni bir kültür aşıladı.
ÇOCUKLARA FUTBOLU SEVDİRDİ
Potter, Östersund'a geldiğinde maçları izlemeye bile gitmeyen yerel halk, şimdi sokaklarda formalarla geziyor. En önemli spor hala kayak ama çocuklar arasında futbolcu olmak isteyenlerin sayısı ciddi şekilde artış göstermiş. Hatta futbol oynayan çocukların hayali, Östersunds ile Şampiyonlar Ligi şampiyonu olmak; tam olarak Şampiyonlar Liginin ne olduğunu bilmeseler de… Potter sadece iyi bir taktisyen ya da antrenör değil, aynı zaman bir lider. Aldığı eğitimler sayesinde küçük bir Birleşmiş Milletler olan takımını, gerçek bir takım yapabildi. Komorlar'dan Norveç'e, Yunanistan'dan Nijerya'ya kadar 12 farklı ülkeden futbolcusu var. Takımın forveti İsveç vatandaşı bir İranlı, yıldızları İngiliz; kaptanları ise Iraklı bir Kürt. Bu kadar farklı kültürü harmanlamak için gereken tutkalın 'futbol' olduğunu bulmakta pek de zorlanmamış Potter.
SEZON SONUNDA KUĞU GÖLÜ BALESİ!
"Akademik eğitime dair tecrübelerim olmadan bu işi yapamazdım. Aldığım eğitimler bana daha bütünsel bir yaklaşım öğretti ve İngiltere dışında çalışabilmem için hazırladı." sözleriyle eğitimin önemine dikkat çeken Potter, oyuncuları için bir teknik adamdan çok daha fazlası. 6 yıldır kulübün değişmez bir parçası olan genç hoca, yeni transferlerin kalacağı evlerin bulunmasından, ülkesinde iç savaş yaşanan Afrikalı futbolcusunun psikolojisini düzeltmeye kadar ne zaman ona ihtiyaç duysalar, yanlarında. Tüm bunların ötesinde şehrin bambaşka bir futbol tecrübesi deneyimlemesini sağlıyor; mesela sezon sonunda düzenlediği gösteride futbolcuları ile birlikte Çaykovski'nin Kuğu Gölü Balesi'ni sergileyerek!
Ülkedeki mültecilerin topluma entegrasyonunda önemli bir sosyal hizmet görevi bulunan Östersunds takımı, saha içinde yaptıklarından çok, saha dışında ve Potter önderliğinde yazdığı hikâye ile takdire şayan. Galatasaray karşısında ne kadar şansları var tartışılır ama futbol denen şarkının en hoş melodisi olmayı çoktan başardılar. Bize de keyifle dinlemek düşüyor...