Fed'in projeksiyonlarında Trump belirsizliği sürüyor. Küresel piyasalarda gözler 29 Ocak'ta açıklanacak olan yılın ilk Fed faiz kararına çevrilmişken, Wall Street ekonomistlerinden konuya ilişkin peş peşe açıklamalar geldi. Peki ekonomistlerin beklentisi ne yönde? Trump'ın uygulayacağı gümrük vergileri ABD'de enflasyonu nasıl etkileyecek? Fed'in 2025 yılı faiz patikası nasıl olacak? Sabahattin Zaim Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Toprak, tüm merak edilenleri Sabah.com.tr'ye cevapladı.
FED YILIN İLK TOPLANTISINDA FAİZİ İNDİRECEK Mİ?
Fed, 2024 yılına 23 yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 5,25-5,50 aralığında bir politika faizi ile başladı. Eylül ayına kadar faizi sabit tutan Fed, eylülde 4 yılın aradan sonra ilk kez faiz indirimine giderek, "jumbo" bir faiz indirimiyle gevşeme döngüsünü başlattı. Böylece 2024 yılında; eylülde 50 baz puan, kasımda 25 baz puan, aralıkta 25 baz puan olmak üzere toplamda 100 baz puanlık faiz indirimine gitmiş oldu. Ancak ABD başkanlık seçimlerini Donald Trump'ın kazanmasıyla beklentiler değişti. Trump'ın uygulayacağı ekonomik politikaların enflasyona sebep olma riski banka üyelerini ve piyasa oyuncularını endişelendiriyor. Sabahattin Zaim Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Toprak, konuya ilişkin merak edilenleri yanıtladı.
Fed'in projeksiyonlarında bir Trump belirsizliği var. Son yayımlanan Fed Bej Kitap raporu ve FOMC tutanaklarında, Trump yönetimindeki politikaların fiyatları yükseltme potansiyeline ilişkin bir dizi endişeler olduğunu gördük. Geçtiğimiz günlerde de Trump'ın ekibi, enflasyonda ani bir yükselişten kaçınmak için gümrük vergilerini kademeli arttırmayı düşündüklerini açıkladı. Peki bu ne kadar faydalı olur? Trump'ın ekonomi politikaları Fed'in faiz patikasını nasıl etkileyecek sizce?
Trump yönetimindeki ekonomi politikalarının, ABD ulusal ekonomik çıkarlarını 4 yıllık iktidar döneminde önceleyen, etkisini bu dönemde gösterecek, ABD'nin kendine yeterlik düzeyini pekiştirecek ve dolayısıyla üretim ve sanayi ekonomisi görünümünü pekiştirecek nitelikte olması hedefleniyor. ABD'nin ithalat yaptığı ülkelere bir nevi anti damping vergiler uygulamasının iki ters yönlü etkisi olacaktır. İlk olarak, Çin başta olmak üzere bu ülkeler pazar büyüklüğünden ötürü ihracat fiyatlarını düşürmek zorunda kalacaklardır. İkinci olarak, ilave vergiler nedeniyle ithal edilen malların yurtiçi fiyatları artacağı için, yurtiçi fiyat düzeyi artacaktır. Ne var ki, artan ithal fiyatları bir taraftan da ikame yurtiçi malların üretimini teşvik edebilir ve vergiler öncesi karlı olmayan malların üretim ve satışı karlı hale gelecektir. Trump'ın önce Amerika sloganı, ulusal parayı güçlendiren bir süreç başlatmıştır. ABD doları, Trump'ın seçiminden bugüne avro karşısında sürekli bir değer kazanma trendine girmiştir.
GÜMRÜK VERGİLERİNDE KADEMELİ ARTIŞIN ENFLASYONA ETKİSİ
Trump yönetimi gümrük vergilerini kademeli olarak artırmayı düşünüyor; dolayısıyla deneme-yanılma ile artışların etkisini süreç içinde görmek mümkün olacağı için, artışların niyetlenmeyen veya arzulanmayan etkileri hızla telafi edilebilir. ABD ekonomisi otarşik (kendine yetme) özelliği en bariz gelişmiş ülkedir. Bol alternatifli ithal ürünlerinden dolayı, artan ithalat vergilerinin fiyat artışlarına (enflasyon) orta vadede yüksek bir şekilde yansıması beklenmemektedir. Ancak bir yıl ve altı kısa vadelerde, firmaların ve tüketicilerin uyum sağlaması zaman alabilir ve arz zincirindeki ani şokların etkisi fiyatlarda sınırlı etkiye yol açabilir.
TRUMP'IN POLİTİKALARI FED'İN FAİZ PATİKASINI NASIL ETKİLEYECEK?
Artan gümrük vergileri ve ithalatı sınırlayıcı politikalar, ithal mal fiyatlarındaki artış ve daralan arz yönüyle artan yurtiçi fiyatlar yoluyla enflasyonu yükselterek Fed'in daha sıkı bir para politikası izlemesini zorlayabilir. Bu durumda Fed hedef enflasyonu belirlerken, vergi politikalarındaki değişikliklerin etkisini daha fazla dikkate alacak şekilde ekonomik analizlerinin çerçeve ve muhtevasını yeniden şekillendirmek durumunda kalabilir.
Artan dış ticaret vergileri ve dış ticareti sınırlayıcı politikaların ekonomik büyümeyi iki ters yönde etkileme ihtimali bulunuyor. Zayıf bir olasılık, artan belirsizliklerin ve ticaret savaşlarının büyümeyi yavaşlatmasıdır. Bu durumda Fed, enflasyon artsa dahi daha "güvercin" bir duruş sergileyerek faiz artışlarını erteleyebilir. İkinci ve daha güçlü olasılık, Amerikan ekonomisinin üretim altyapısının giderek daha fazla güçlenmesi ve Amerikan firmalarının uluslararası yatırımlarını Amerika'ya taşıması, Amerika'nın yurtiçi talebinin daha çok güçlenmesi ve dolayısıyla ekonomik büyümenin daha dirençli hale gelmesi ile sonuçlanır. Bu da geniş toplum kesimlerine yansıyan bir refah genişlemesi olarak kendini gösterecektir. Fed, bu ikinci senaryoya göre artan büyüme nedeniyle enflasyonu kontrolde sıkı para politikasını daha rahat bir şekilde uygulayabilir.
"TRUMP, AMERİKALILARIN REFAHINI ARTIRIP BUNU DA DİĞER ÜLKELERE ÖDETMEYİ AMAÇLIYOR"
Uluslararası kurumlara yönelik Trump'ın hasmane veya en hafif tabiriyle kuşkucu tutumu, uluslararası finansal piyasalarda belirsizlik ve volatilite olarak kendini gösterebilir. Bu durumda Fed'in daha temkinli bir politika izlemesi ve sıkı para politikası izleyerek ekonomik büyümeyi baskı altında tutması muhtemeldir; ancak bu zayıf bir ihtimaldir. Amerikan ekonomisi dünyanın rakamsal olarak dörtte birinden daha fazlasına karşılık gelmesine rağmen, küresel jandarma konumu nedeniyle büyük bir düzenleyici ve denetleyici işlev görmektedir. Bu nedenle, bütün ulusal ve uluslararası finansal piyasalar kendilerini Amerikan ekonomi politikasına göre yeniden konumlandırmak ve tasarlamak durumunda kalacaktır. Fed başkanının görevine devam edip etmemesinin, Trump gibi güçlü ve net politikaları olan ve bunu bir önceki dört yıllık yönetiminde açıkça sergilemiş bir yönetim bakımından sonuçları etkileme bakımından çok da bir etkisi olmayacaktır.
Trump yurtiçi vergileri indirme yoluyla ekonomik faaliyetleri canlandırma ve ithalat vergilerini artırarak dış ticareti sınırlamayı ve vergi artışını geriye doğru yabancı üreticilere yansıtmayı hedefleyerek net bir şekilde Amerikan üretici ve tüketicisini korumayı ve refahlarını artırarak bunu da diğer ülkelere ödetmeyi amaçlıyor. Yurtiçindeki vergi indirimlerinin talebi artırmasının enflasyonu yükseltmesi zayıf bir olasılıktır; çünkü üretim ve ticaret üzerindeki vergi indirimleri de ekonomiyi canlandıracağı için karşılıklı etkiler birbirini dengeleyecektir.
Aralık ayı tarım dışı istihdam verisi güçlü geldi. Veri sonrası Wall Street ekonomistleri görüşlerini revize etti. Goldman Sachs, Morgan Stanley, JP Morgan ve Barclays faiz indirimi beklentilerini azaltırken aralarında en umutlusu Citi Group; en umutsuzu ise BofA oldu. Bu yıl iki kez 25 baz puanlık faiz indirimi bekleyen BofA artık hiç beklemediğini açıkladı. Üstelik bir sonraki kararda bir artış olma riskinden bile bahsetti. Siz bir artış olasılığı görüyor musunuz?
Aralık ayı tarım dışı istihdam verisi ABD ekonomisinin son üç yılda büyüme trendini koruduğunu ve bunun iş gücü piyasasında da doğal olarak karşılık bulduğunu gösteriyor. Trump'ın Amerikan ekonomisini güçlendirmeye ve Amerikan toplumunu yükseltmeye vurgu yapan açıklamaları büyümenin ve istihdamın, Trump'ın yeni döneminde de güçlü olarak süreceğine işaret ediyor. Bu durum, Fed'in karar mercilerini enflasyon riskleri karşısında daha temkinli bir duruşa itebilir. Wall Street ekonomistlerinin tahminlerini revize etmeleri, piyasanın Fed'in enflasyonu kontrol kararlarında daha aktif bir olasılığı değerlendirdiğine işaret ediyor.
"PİYASALARIN TEPKİSİ, FED'İN OCAK TOPLANTISINDA FAİZİ SABİT TUTMA BEKLENTİSİNİ ORTAYA KOYUYOR"
Trump'ın ilk birkaç aylık yönetiminde, Fed'in gidişatla ilgili daha net bir tavır geliştireceği öngörülebilir. Amerikan ekonomisinde pozitif reel faizin düşük oranlarda sürdürüleceği, negatif reel faiz için henüz alarm veren bir ekonomik daralma potansiyelinin bulunmadığı yönünde analizler yapılıyor. Goldman Sachs, Morgan Stanley, JP Morgan ve Barclays, faiz indirimi beklentilerini azaltırken, Citi Group ve Bank of America mevcut faiz oranı seviyesinin korunacağını ve hatta enflasyonist risklerden dolayı yükseltilme olasılığına da vurgu yaptılar. Dolayısıyla, piyasadaki büyük oyuncuların raporları, piyasalarda dikkat çekici bir düzeltme furyası başlattı. Piyasaların tepkisi, Fed'in Ocak toplantısında faizi sabit tutma beklentisini ortaya koyuyor.
Benim de kanaatim, iç piyasayı güçlendirmeye odaklanmış bir iktidar yönetiminde, faizi artırma yönünde bir politika çok da makul görünmüyor. Amerikan ekonomisi için henüz bir enflasyon riski görünmüyor. Faizlerin birkaç ay sabit tutulması, yeni hükümetin ulusal ve uluslararası kurumlarla ilişkisinin netleşmesi bakımından daha rasyonel görünüyor.
"ÇEKİRDEK ENFLASYONDAKİ DÜŞÜŞ HIZI YAVAŞLARSA, FED YENİDEN SIKILAŞTIRICI BİR POLİTİKA İZLEMEYİ DÜŞÜNEBİLİR"
Fed'in %2 enflasyon hedefi halihazırda yakalanabilmiş değildir. 2024 Eylül ayından itibaren küçük oranlarda da olsa artan enflasyon, Fed'in bir miktar tereddütlü davranmasına ve politika faizini indirmede daha temkinli davranmasına neden olmuştur. Enflasyon hedefi, ekonomik büyüme ve işsizlik oranı üçlüsü, Fed'in politika faizini belirlemede birlikte etkili olmaktadır. Bu çerçevede Fed'in Ocak ayında politika faizini 25 baz puan düşürmesi mümkündür ve piyasa üzerinde bariz bir etki oluşturmayacak ve piyasa kayda değer bir tepki de vermeyecektir. Çünkü halihazırdaki %4,5'lik faiz oranı enflasyon dikkate alındığında gevşek bir para politikasının işareti olarak alınmayabilir. Ancak, Fed'in faiz artırımına gitmesi durumunda, piyasa Fed'in izleyeceği politika konusunda daha kapsamlı bir değerlendirme yapma durumunda kalacaktır. Ekonomik büyüme %3,1, enflasyon oranı %2,9, işsizlik oranı %4,1 ve politika faizi %4,5 iken, bu politika almaşığında değişiklik gerektirecek yapısal bir motivasyonun ortaya çıkmasını beklemek en rasyonel davranış olacaktır.
"BOFA'NIN UYARISI, GENİŞLETİCİ BİR MALİYE POLİTİKASI İZLENECEĞİ SENARYOSUNA DAYANIYOR"
Finansal koşullar ve belirsizlikler Fed'in kararlarında oldukça etkilidir. Piyasalarda sıkılaşma (örneğin, kredi koşullarının daralması) gözlemlenirse, bu, Fed'in daha ihtiyatlı bir yaklaşım benimsemesine neden olabilir. Ancak, eğer finansal koşullar beklenenden daha gevşek kalırsa, bu da bir artış ihtimalini güçlendirebilir. BofA'nın faiz artış olasılığı uyarısı yapması, genişletici bir maliye politikası izleneceği senaryosuna dayanıyor. Ancak şimdilik bu senaryonun kısa dönemde uygulama etkilerini beklemek çok gerçekçi görünmüyor.
ABD'de ekonomik veriler daha güçlü gelirken enflasyon rakamları istenenden daha yüksek çıktı. Aralık ayında tüketici enflasyonu aylık bazda beklentileri aşarken, yıllık bazda ise piyasa beklentilerine paralel geldi. Çekirdek ve manşet enflasyon verileri beklentilere paralel gerçekleşti ancak manşet enflasyonda 3-4 aydır bir yükseliş eğilimi var. Bu verileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
ABD'deki enflasyon verileri, piyasalar ve piyasa oyuncuları ve iktisatçılar için oldukça önemli. Aralık ayındaki enflasyon verileri, tüketici enflasyonunun aylık bazda yüzde 0,4 artarak beklentileri aşarken, yıllık bazda yüzde 2,9 seviyesinde gerçekleşti. Bu, piyasa beklentilerine paralel bir seyir gösterdi. Çekirdek enflasyon verileri ise aylık bazda yüzde 0,2 artarak beklentilerden düşük bir performans sergiledi.
Aylık bazda, tüketici fiyatları 2024 Mart ayından bu yana en yüksek artışı yaşadı (%0,4), beklenti %0,3'tü. Aylık artıştaki temel etki enerjiden geldi (%2,6). Aylık enflasyonun %40'ından fazlası enerji kaynaklı, nitekim motorlu araç yakıt fiyatlarındaki artış %4,4 oldu. Enerjide baz etkisi de dikkate alındığında, manşet enflasyon veya enerji enflasyonu faktörlerinin genel fiyat hareketleri bakımından uzun süreli bir yapısal ilişkiyi göstermekten ziyade konjonktürel gelişmeleri yansıttığı söylenebilir. Bu da Fed'in bekle-gör politika izlemesinin daha akılcı olacağına işaret eder.
ABD 10 yıllık tahvil faizlerinde çok hızlı bir yükseliş var. Morgan Stanley'den konuyla ilgili, "Amerikan hisse senetlerini önümüzdeki 6 ay için zorlu bir süreç bekliyor" şeklinde bir uyarı geldi hatta. Dolar endeksi güçlü seyirde ve bu durum tahvil faizlerindeki yükselişi de destekliyor. Söz konusu yükseliş Fed'i de rahatsız ediyor. Bu noktada Fed'den ne tür adımlar göreceğiz sizce?
2020 yılında %1'in altında seyreden 10 yıllık tahvil faiz oranları zaman içinde küçük dalgalanmalar gösterse de 2024 Aralık ayında %4,64 düzeyine gelmiş durumdadır. Tahvil faizlerindeki yükseliş, yatırımcının enflasyonun gelecekte yükseleceğine dair beklentisini yansıtıyor. Yüksek enflasyon beklentisi, Fed'in sıkılaştırıcı politika uygulayacağının bir işareti sayıldığı için, tahvil fiyatlarına yansıma bu kanaldan oluyor. Yine ekonomik büyümedeki ve istihdamdaki güçlü görünüm, büyüme ve enflasyon beklentilerini artırdığı için finansman maliyetini gösteren tahvil faizleri de yükselmiş oluyor. Doların avro karşısında değer kazanması Ekim başından itibaren hızlanmıştır. Trump'ın ulusal ekonomiye vurgusu, dünya piyasaları için risk oluşturabilecek beyanları, kaygıları artırmış ve küresel düzenin işleyişine yönelik eleştirileri 'belirsizlik' olarak kendini göstermiştir. Doların güçlenmesi, küresel yatırımcıların Amerikan tahvillerine olan talebin artmasına, bu da tahvil faizlerinin yükselmesine yol açmaktadır.
FED NASIL BİR YOL İZLEYECEK?
Tahvil faizlerindeki yükseliş, finansal koşulların sıkılaştığına yönelik açık bir göstergedir. Piyasa koşulları sıkılaşınca, Fed de kendi politikasını bu koşullarla uyumlu hale getirme durumunda kalıyor. Diğer taraftan artan finansal sıkılaşma, büyüme ve istihdam üzerinde ters etkilere yol açıp bu alanlardaki performansı düşürür. Dolayısıyla Fed'in ekonomik büyüme ve istihdamı bir kefede, enflasyon kontrolünü ve ekonomik faaliyetlerin uygun finansmanını diğer kefede dengeli olarak yürütmesi gerekiyor.
Büyüme ve İstihdam Riski: Yüksek faizler, ekonomik büyümeyi yavaşlatabilir ve işsizlik oranını artırabilir. Fed, bu riskleri dengede tutmak zorunda.
TAHVİL FAİZLERİNDEKİ YÜKSELİŞİN HİSSE SENEDİ BORSASINA YANSIMALARI
Tahvil piyasasının cazibeli olması, fonların hisse senedi piyasasını daha az tercih etmesiyle sonuçlanır. Amerikan ekonomisinin finansmanında öz kaynak (hisse senedi) yoluyla finansman ciddi bir rol oynar. Morgan Stanley'in uyarısı doğrultusunda, özellikle büyüme odaklı teknoloji şirketlerinin hisse senetleri yüksel tahvil faizleri nedeniyle olumsuz etkilenebilir. ABD tahvil faizlerindeki yükseliş, küresel piyasalar için de risk oluşturuyor, özellikle gelişmekte olan ülkelerin borçlanma maliyetlerini artmaktadır. Sonuç olarak Amerikan ekonomisindeki oynaklıkların artması, sadece Amerikan ekonomisini değil en çok da gelişmekte olan ekonomiler dahil bütün ülkelerde volatiliteyi artıracak etkiye sahiptir. Ancak, şu andaki yüksek tahvil faizleri ve güçlü doların, enflasyonu dizginlemekle birlikte ekonomik büyümeyi zorlaştırdığı açıktır.