Ünlü sunucu Nursel Ergin, 3 Mart Pazartesi gününden itibaren hafta içi her gün 14.00'de Mutfak Bahane'nin sunucusu olarak ATV izleyicisi ile buluşacak. Peki, bir süredir neden ekranlardan uzaktı? Bu süreçte neler yaşadı? Rahim ve meme kanseri ile mücadele eden Ergin, yeni programı öncesi Sabah Günaydın TV'de Yasemİnce İtiraflar programında Yasemin Döngel'in konuğu oldu. Kanser sürecini, yaşadığı zorlukları ve yeni programına dair merak edilenlerini ilk kez paylaştı. İşte Nursel Ergin'in o açıklamaları…
ÖNCE RAHİM, SONRA MEME KANSERİ OLDUM! BİR KADIN OLARAK BUNUNLA YÜZLEŞMEK ÇOK ZORMUŞ
-Görüşmeyeli 2 yılı aşkın bir süre oldu. Nasılsın, iyi misin?
Gerçeği söylersem çok iyi değilim. İyileşmeye çalıştığım bir dönemdeyim. Senden sonra çok şey değişti. Zikretmesi de çok kolay değil… Mayıs ayında işte bir programım vardı başka bir kanalda biliyorsun. Onu bitirdim. Aslında bitmeden önce de iki kere rahim ameliyatı oldum. Üçüncüsünde rahmimin tamamen alınması gerekti. Kanser olduğum için. Önce rahim kanseri oldum. Rahmimi aldılar. Onun bir şokunu yaşadım.
Sonra Yasemin, bir kadın olarak bununla yüzleşmek çok zormuş. "Tamam, tamam sıradaki, zaten çocuk doğurmayacağım ben. Ne olacak ki? Regli olmasam da olur artık." diye kendimi böyle telkin ederken inanılmaz bir zayıflama sürecine girdim. O kadar zayıflayınca banyoda fark ettim ki mememde de bir kitle var. Rahim için kontrole gittiğim hastanede bavullarımı koydum arabaya. Dedim "Tamam, program bitti, ağlamak yok artık. Tamam Nursel, ne olmuş ki rahmin gittiyse?" diye böyle kendimi telkin ederken bavullarım arabada tatil hayali kurarken dedim ki "Bir de mamografi de çektireyim." Hiç çektirmemiştim daha önce.
NEREDEYSE KEMİĞE SIÇRIYORMUŞ, ÇOK GEÇ KALIYORMUŞUZ…
-Kendin aynada fark ettin onu aslında...
Banyoda fark ettim. Çok aşırı zayıfladım. Böyle sol mememde böyle bayağı taş gibi bir şey böyle. Sonra mamografiye bir girdim. Mamografiye, ultrason bir daha hastaneden hiç çıkamadım. Bana böyle gözüme baka baka doktor dedi ki, üçüncü evre metastaz yapmış bir meme kanseriyle karşılaştım Yasemin. Neredeyse kemiğe sıçrıyormuş, neredeyse çok geç kalıyormuşuz. İlk öğrendiğimde şey oldum. "Tamam" dedim ama dedim de, hayatımda ilk defa böyle nefesim kesildi aslında. Hatta Murat'a bile demiştim ki "Sen arabada bekle, ben iki dakika çekilip çıkacağım" dedim.
ÇOK HAKSIZLIĞA UĞRADIM, BUNU KENDİME YAPTIĞIM İÇİN ÇOK ÜZGÜNÜM
-Sonuç hemen çıktı mı o anda?
Muayenede zaten hemen doktorun gözleri açıldı. Oradan beni mamografiye, oradan ultrasona aldılar. Şeyi yaşadın mı hayatında hiç bilmiyorum, hiç kıpırdamadan yüzüstü beni ultrason makinesine aldılar. Hiç kıpırdamaman gerekiyor onu yaparken. Ben böyle ağlarsam çok özür dilerim, böyle çok salya sümük ağlayan biriyim. Hiç kıpırdamam gerekiyor. Ağlarken için için böyle sümüğümle makine birleşti biliyor musun? Böyle nefesimi tuttum ve geçecek, geçecek, tamam. Ama tam boyutunu da bilmiyorum.
Sonra duyduklarım daha da zordu. İşte üçüncü evre olduğu, neredeyse dördüncü evre kemiklere sıçrayacak olduğu. Yani aslında programın içinde ben o hastalığa yakalanmışım ve yoğunluktan da ihmal etmişim. Hep de şunu derdim "Burama bir taş oturdu." Öyle canım, kalbim acıyordu ki, mutsuzdum ki "Burama bir taş oturdu. Burama bir taş oturdu." Gerçekten burama bir taş oturmuş. Büyükçe de bir taş olmuş.
Şimdi artık olmuş bitmiş geçmiş, herkes ne yaptığını çok iyi biliyor. Ben de böyle çok arkadan konuşan biri değilim ama sonuç ortada. Bana çok şey yapıldı. Çok haksızlığa uğradım. İçin, için, için, için kendimi yedim bitirdim. Çok yanlışmış, çok üzgünüm bunu kendime yaptığım için.
-Sen programdayken mi hasta olduğunu öğrendin?
Programdayken zaten iki kere programın içinde rahim ameliyatı oldum.
KENDİMİ YALNIZLIĞA MAHKUM ETTİM
-Sonra bir de devam ettin ona rağmen…
Programa devam ettim. Programın bitmesini bekledim. "Rahimini almamız gerekiyor" dediklerinde. Mayıs ayında program bitti. Haziran'ın başında rahmim alındı. 2-2,5 ay falan bir süreç sonra da artık öyle bir kitle geliyordu ki elime. Ay buna da baktırayım dedim. Orada da meme kanseri olduğunu öğrendim. Allah o kadar büyük ki Yasemin neye ağladıysam, ne haksızlığa uğradıysam bana on katı güzelini şu an verdi. İnanamıyorum. Bu ilahi güç karşısında böyle nutkum tutuldu. 8 ay kendimi eve kapattım ben. Hiçbir yerde bunu kullanmak da istemedim. Kendimin bile çok zor hazmettiğim bir süreç. Evde kendimi yalnızlığa mahkum ettim. Sosyal medyamı kapattım. Bana ne oluyor, neden oldu? Bunları çok özümsemeye çalıştım. Ya ben kendiyle yüzleşmeyi çok seven biriyim. Vallahi hep böyle sosyal medyamda şey paylaşırdım; "İçim Galata Kulesi gibi, taş taş üstünde" diye çok sık söylediğim bir tabir vardı. Bu süreçte ne yaptım biliyor musun? Bütün o taşları kaldırdım. Her taşın altını kaldırdım. Kim bana ne yapmış? Ben nerede ne hata yapmışım? Neden hasta olmuşum? Nasıl bunu kendime yapmışım? Ben bu kadar hayatı severken nasıl bu kadar hayata küsmüşüm? Hepsiyle yüzleştim. Bu çok derin ve çok zor ama çok güzel bir yüzleşmeydi.
ÖLECEĞİMİ DÜŞÜNDÜM, BİR DAHA ASLA HAYAT ENERJİMİN OLMAYACAĞINI DÜŞÜNDÜM
-Araya girmek istemedim. Aslında çok sorum var bir yandan. Öncelikle çok geçmiş olsun diyeyim…
Ben de ilk defa anlatıyorum. Anlatabiliyor muyum bilmiyorum. Ben de çok şaşkınım. Ne kadar anlatmam gerekiyor, ne yapmam gerekiyor ben de bilemiyorum. Ama bu süreci yaşayanlar için biraz daha sanki özümsedikten sonra… Şu an hala saçım yok. Ve saçımda peruk var. Külkedisi gibi saçımı çıkardığım anda aynaya baktığım kişiyle yüzleştiğimde ben de hala çok şoktayım. Yavaş yavaş aslında bütün o açılımlarımı paylaşmayı düşünüyorum insanlarla. Çünkü kendime bir kere daha hayran oldum ben. Öyle bir düştüm ki, hani bir tane laf var ya "Ne biliyorsun dünyanın altının üstünden daha iyi olmadığını?" Öyleymiş. O en dibe çöktüğüm yer benim gerçekten yeniden doğuşummuş meğerse. Bunları şu an böyle konuşabiliyor olmak benim için mucize gibi. Öleceğimi düşündüm. Bir daha asla hayat enerjimin olmayacağını düşündüm. Ama hayat çok güzel. Benim içimdeki Nursel'ler çok güzelmiş. Gerçekten çok güçlüymüşüm.
ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA KENDİMİ YENİDEN DOĞURDUM
-Dost/düşman böyle günlerde belli olur derler ya, bu zor günlerinde hayatından çıkardığın birileri oldu mu?
Ben hiç öyle bir arayışta biri değilim. "Bakalım kim iyiymiş, kim kötüymüş" değil. Zaten neredeyse hiçbir arkadaşıma söylemedim. Arkadaşlarıma dahi söylemedim. Ben 9 aydır çok ciddi şeylerle savaşıyorum. Kendi kendime kalmayı çok tercih ettim. "İstemiyorum kimseyi. Bana iyi gelmiyorsunuz, istemiyorum ben. Bırakın beni tek başıma." Çok yalnızım diye çok ağladım. Bilmiyorum Yasemin ama o yalnızlık beni yeniden doğdurdu. İstedim yani bağıra bağıra hani böyle doğum yapan kadınlar olur ya yerlerde yattım. Öyle ağrılarım oldu ki o kadar zor bir şeymiş ki kemoterapi. Bağıra çağıra çığlık çığlığa kendimi yeniden doğurdum.
"YAŞAMAK İSTEMİYORUM, ALLAH'IM AL CANIMI" DEDİM
-En büyük motivasyon kaynağın ne oldu bu süreçte?
Aslında çok motivasyon kaynağım olmadı. Umduğumdan çok zor ve kötü geçirdiğim süreci. Kendime de çok şaşırdım. Hayatımda hiç böyle hissetmemiştim. Bitsin istedim hayat. Bitsin istedim, böyle intihar gibi değil ama. Böyle hani Allah'la konuşup; hayat bana hep mi zor olacak? Yani ben neden sürekli bir şey yaşıyorum? Bir şey öğrenmek için sürekli bunu mu yaşamak zorundayım? "Ben oynamıyorum" dedim. Ben oynamak istemiyorum. Ben yaşamak istemiyorum. Artık hiçbir hevesim kalmadı. Hep kendimle aynalarla çok konuştum. Kaçan heves geri gelir mi diye çok sorguladım.
En büyük motivasyon kaynağım çocukluk fotoğrafım oldu. Sana bir atarım o fotoğrafı, burada gözüksün çok isterim. Şöyle bakan bir Nursel var. Yuvadaki bir fotoğrafım var. Eğer bırakırsam kendimi salarsam onlara çok haksızlık olacağını düşündüm. Çünkü o küçücük Nursel'ler asıl yalnızdı. Asıl çaresiz olan onlardı. Ben artık kocaman kadınım. Kendine gel o Nursel'lerini topla, taşları kaldır. Bir baktım bir dağda o Nursel'i bırakmışım, bir denizde öbürünü bırakmışım. O kadar çok hayat yaşamışım ve hep "Acımadı ki, acımadı ki, acımadı ki yok bir şey, yok bir şey, yok bir şey" diye dolaşmışım ki. Kendimi o kadar kandırmışım ki "Acımadı ki, acımadı ki" diye. Nereye acımadı? Hepsi bende taşlaşmış. Onları fark ettim. Her kaldırdığım taşın altından başka bir Nursel buldum. Ve onlar için, onlara ablalık yapmak için, onlara annelik yapmak için ayağa kalkmam gerektiğini gördüm. E süreç de geçiyor. Her şey geçiyormuş. Hiç geçmeyecek zannediyordum. O kemoterapi hiç bitmeyecek "Allah'ım al canımı" falan diye böyle bağırırken hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor ama her şey bitiyor. Bak gülüyorum şu an. Gayet makyaj yapıyorum. Monitörde kendime bakıyorum. İnanamıyorum, geçmiş. Evet, saçım yok ama böyle çıkmaya başladı şu an. Hem de daha güzeli çıkmaya başladı. Tek motivasyon kaynağım küçük Nursel'lerime haksızlık yapmamak oldu. Onlar çok daha zorunu başarmıştı çünkü.
ŞÜKREDER Mİ İNSAN KANSER OLDUĞU İÇİN? EDİYORMUŞ! İYİ Kİ KANSER OLMUŞUM…
-İnsan böyle zamanlarda hayatı sorgular ya, "Keşke" der mesela. Senin "Keşke" dediğin oldu mu?
Hastalık sürecinde keşkem hiç olmadı. Yani hayatımda en kendimi beğenmediğim ruh halimdeydim. Vazgeçen bir Nursel vardı ilk defa. O Nursel'i hiç sevmedim. Yani şunu görüyorum. Ben ya varım ya yokum. Grim yok. Ya hayatı çok seven bir Nursel var, ya da okey tamam teşekkürler. Hani böyle bir çizgi filmlerde oluyor ya böyle; bir çıkış olsa bana seçenek sunulsa ben bu hayattan gitmeyi tercih ettim, ilk defa. Ve bu beni çok korkuttu. Çok hazırdım. Okey dedim. İstemiyorum. Bir de ayağa kalkmak da istemiyorum. İstemedim devam etmek.
Ya öyle bir şey ki bu, seni kimse anlamıyor aslında. Yani o kemoterapiyi ancak şu an gözlerinin içine bakayım, o kemoterapiyi alan bilir onu. Yani o nasıl bir şeye sokuyor. O saçların dökülmesi, o saçların eline gelmesi, o saçlarımın kazınma anı, o yüzümün değişimi… Hani güzellik bir sivilceye bakar. Ben zaten güzelliğimle hiç övünen biri değildim ama onunla yüzleşmek çok ağırmış bir kadın olarak. Rahmim gitti, memem gitti. Bir kadın olarak yüzleşmek zorunda olduğum ve başa çıkmak zorunda kaldığım şeyler çok ağırdı. Ve kavga ettim resmen. Bunun bedeli bu olmamalı. Ben bir şey öğreneceksem de bunun bedeli mi olmalı? Ama şu anda o yüzeye çıkan Nursel şükreder mi insan kanser olduğu için? Ediyormuş. İyi ki kanser olmuşum. Hayatımda kendimi kandırmayı bıraktığım bir dönem artık başladı. Asla kendimi kandırmıyorum, kandırmayacağım. Asla ağladığım bir yerde kalmayacağım. İlişki olsun, iş olsun, çocuk olsun. Anladım ki beni benden başka kimse kurtaramaz bu hayatta.
"SELAMIMI BİLE ALDILAR BENDEN" DİYE AĞLAMAKTAN İÇİM ÇIKTI
-Şu an iyisin değil mi?
Bilmiyorum. İşte radyoterapime çok az kaldı. Bu arada çekimler başladı. Mart'ın 3'ünde yayındayız. Bu da çok zor oldu. Çekime başlamak... Her sabah radyoterapiye gidiyorum sabah 7'de. Radyoterapi de çok ağır bir şey. En kendimle gurur duyduğum dönemlerden biri radyoterapiden çıkıp gücümü toplayıp ekranına gülümseyip merhaba demek. Ya bilmiyorum. Şu an iyi miyim bilmiyorum. Çünkü 3 ay sonra PET çekilecek, radyoterapi bittikten sonra. Sonra da 5 yıl hormon tedavisi diyorlar. Yani tedavim hala 5 yılda devam edecek. Çok ciddi bir şey atlatmışım. Çok geç kalmışım. Kolumu kaldıramadım. Bir de ameliyat olduğumun ilk haftası Amerika'ya gitmek zorundaydım. Kızımla birlikte gittim. Orada çok kızımı hissettim biliyor musun? Kolunu bile kaldıramıyorsun olanlar bilir. Metastaz yapınca alıyorlar lenfleri. Kolum kalkmıyor ve ben ekranda benim bir selamım vardır. Ağla ağla içim çıktı. Selamımı bile aldılar benden falan diye. Ve sonra YouTube'da bir sürü bu hastalığı atlatanları gördüm. Eğer o kolumu çalıştırmazsam kaldırmazsam öyle kalacağını gördüm. "Hayır!" dedim. "Hayır! Ben devam ediyorsam bu kol kalkacak." Bağıra bağıra bu kolu açtım. Yaptım ya. Çıktım yani. Şu anda peruğumu takıyorum. Makyajımı takıyorum. Akşam eve gidip o makyaj çıkınca külkedisi gibiyim. Çok yorgun vücudum hala. Hemen yatağıma giriyorum. Ağlamam varsa ağlıyorum. Kendimi takdir ediyorum. Seviyorum. Aferin diyorum. Ertesi gün tekrar işe geliyorum.
YILLAR SONRA EVE GİDİP MUTLULUKTAN AĞLIYORUM
-Çok güçlü birisin…
Öyleymişim. Öyle diyordum. Ama hep o çocuğun ekmeğini yemişim ben. Şu anda çok güçsüzmüşüm. Yani hayat beni çok güçsüzlendirmiş. Vazgeçtim ben ilk defa. İlk defa. İstemedim yaşamak. Ama sonra "Hayır" dedim. Tabii ki yaşayacağım. Bu yaşam benim hakkım. Hasta olduysam birilerini suçlamayı bıraktım. Orada mağdur olduğum konuları, şikayeti bıraktım. O bana bunu yapmış. Bu bana bunu... Evet yaptılar. Evet, çok kötü günler yaşadım. Ama onun yapılmasına izin veren benmişim. Ben onları çok kale almışım. "Ben neden sabah akşama ağlamışım? Ne kadar salakmışım" diye diye motive oldum. Yani ben kendimi hasta etmişim. O kadar önem vermişim ki kendimden vazgeçmişim. Ne münasebet. Bu benim hatam.
Sonra ne oldu biliyor musun? Ben programdan çıktığım anda bir kere beni aramayan kanal kalmadı. Ama kimse süreci bilmiyor. Kimseye de söylemedim. Öyle bir gururum var. Tek bir telefon bu son bir ay önce. Tek bir telefon "Allah'ım çok büyüksün" dedirtti bana. Benim şu hayatta sunucu olarak tek istediğim bir yer vardı Yasemin. ATV'deki bu Saat. Bu saat benim 10 küsur yıldır dileğim. "Duygu (Köksal-menajeri). Ben çok hak eden bir sunucuyum ya. Muhteşem bir yer burası. Keşke benim olsa. Keşke benim olsa" falan dediğim yıllardır bir yerdi. Sevgili Mehmet Çam'ın telefonu da yoktu bende. Cevapsız aramaların hiçbirine dönmüyorum ya. Çünkü inanılmaz telefon aldım, iş teklifleri aldım. Gözüm hiç iş görmedi. Öyle bir sağlık problemi yaşıyorum ki. Sonra Mehmet Çam bana mesaj atmış. "Merhaba ben Mehmet Çam, ATV." Hani o içim ölüydü ya. "Duygu! Beni kim aradı biliyor musun? Mehmet Çam aradı. İşte benimle toplantı istiyor." Böyle içimi coşturan tek telefon oydu gerçekten. "Çalışabilirim, evet yapabilirim. Burayı zaten ben istiyordum. Bak Allah beni mükafatlandırdı." Hep böyle motive oldum. Sonrası daha mucizevi. Ben 18 yıldır sektördeyim. Sultan şu an yapımcım. Hayatımda hiç bu kadar sunuculuk hakkım verilmedi bana. Öyle nereye oturtacağını şaşırıyorlar ki beni. Bana öyle değer veriyorlar, benim yeteneğime öyle saygı duyuyorlar ki... Ben bunu hiç yaşamadım ya. Hiç yaşamadım. Sektörü bırakmaya karar verdim bu hastalıkla birlikte. "Yok, ben bu sektör için fazla insanım." dedim. Hayır, galiba ben yapamıyorum. Çünkü ben herkes gibi olamıyorum. "Evet Nursel'ciğim artık sanırım bu sektörü bırakmalısın" dedim. Ama ikinci mucizem yapımcım Sultan'ım oldu. Sultanım diyorum ona. Yani şu son bir ayda biraz kendime geldiysem ATV'nin telefonuyla başlayan sonra Sultan'la tanışmam ve onun ekibinin profesyonelliği. Sunucu gibiyim şu an. Sadece sunuculuk yapıyorum.
KİMSE TUTAMAZ BENİ BUNDAN SONRA
-Biz görüşmeyeli neredeyse 2,5 yıl kadar olmuş. Neler yaptın bu süreçte diyecektim fakat o kadar çok şey sığdırmışsın ki… 2,5 yılı sormayayım, hastalığı öğrendikten sonra nasıl günler geçirdiğini sorayım. Nasıl bir 7-8 aydı senin için?
Bitti dediğim bir süreçti. Her şeyin bittiğini düşündüğüm, yaşam hevesiminin kaçtığı. 44 yıldır ilk defa böyle cümleler kurdum. Her gün aynalarla konuştum Yasemin. O beni çok kurtardı. Her gün, her halimle. Ağlarken, gülerken… Mesela aynaya bakıyorum, başlıyorum ağlamaya. Sonra motive etmem gerektiğini biliyorum ya kendimi. Kendini güldürürsen nasıl davranırsan öyle oluyormuş ya. Hani beni bir kamera çekseydi, aha kafayı yemiş bu kız derdi. Ağlıyorum ama böyle, böyle bağıra çağıra ağlamak. Hiç öyle ağlamamıştım çocukken bile. İçim çıkana kadar isyan. Ama sonra içten içe "Hayır, bunu yapmamalıyım" deyip aynaya bakıp kendimi böyle güldürmeye çalıştığım bir dönem. Ay diyordum delirdim galiba, deliriyorum galiba. Çok böyle meditasyon, yoga yaptım. Her günümü yazdım. İlk defa böyle bir şey yaptım. Bütün dürüstlüğümle, ne hissediyorsam. Kime ne kızdıysam. Ne hissettiysem. Çocukluk travmalarım, o taşların altından kaldırdıklarımda ne çıktıysa. Öyle şeyler yazdım ki ben bile şok oldum. Emin değilim o yazdıklarımı ne yapacağımı. Neden yazdım, kime yazdım? Biri okusun diye mi yazdım? Hiçbir fikrim yok. Kendime yazdım. Biliyor musun iki gün önce okudum. Sanki başka biri yazmış gibi. Ağzımı kapatamadım. Ben neler yaşamışım, nerelerden döndürmüşüm. Kendime sarılıyorum şu an. O kadar sarılıyorum ki. Helal olsun bana. Aslan Nursel. Gerçekten böyle dolu dolu söylüyorum. Kimse tutamaz beni bundan sonra. Ölürüz kalırız. Hayat bu. Bir daha çıkabilir. Üç ay sonra başka bir şey de çıkabilir. Ama ben görüyorum ki bana kimse bir şey yapamaz ben izin vermezsem. Bir daha da vermeyeceğim. Öyle bir çıkacağım ki şimdi ben susacağım, herkes seyredecek.
-Çok güzel bir transfer oldu bu arada, sabırsızlıkla bekliyoruz. Neler bekliyor bu sezonda seyirciyi?
Ramazan bölümleri çekiyoruz şu anda. Mart'ın 3'ünde yayındayız. Benim de radyoterapime çok az kaldı. Hatta zil falan çalacağız ve onu da programda yayınlayacağız. Program biraz benimle daha da değişti. Benim yemek tecrübem çok fazla. Tadımlar değişti, müziğimiz değişti. Programın adı değişti. Yani bilmiyorum hayatımda ilk defa doğru koltukta hissediyorum. İlk defa en doğru direksiyonda hissediyorum kendimi. Hiç böyle hissetmedim. Çok hak ettiğim ve beni çok hak eden bir yerdeyim. Ben çok iyi bir sunucuyum.
KISA SORULAR
-Hayata karşı sizi güçlü kıldığına inandığınız bir sloganınız var mı?
Kendin için yaşamak. Kendin için, sadece kendin için yaşamak gerekiyor. Sadece. Kimseden yardım beklemeden. Yani o düştüğünde sağa sola bakıp "Niye beni kaldırmıyor?" derseniz orada kalırsınız. Kendin kalkacaksın.
-"Kendimi en çok bu konuda eleştiririm" dediğiniz şey nedir?
Çokbilmişim. Maalesef hayat da bana bunu yapmış yani. Her şeyi o kadar yapmak zorunda kalmışım ki. İş hayatımda da kamera arkasını da çok biliyorum, ışığı da çok biliyorum. Aman işte ilişkileri de çok biliyorum. Bazen şey görüyorum; Nursel fazla konuşuyorsun fazla müdahale ediyorsun. Daha sakin. Sana ne? Sana ne?
-Biraz aslan burcundan geliyor olabilir mi?
Bilmiyorum öyle mi? Ama bazen hayır ya böyle olmak istemiyorum diyorum. Mesela Sultan da aslan burcu. "Sen benim yaşlanmış versiyonum gibisin. Ben senin gibi olmak istemiyorum. Bu kadar başkaları için kendimi paralamak istemiyorum artık. Hayır, hayır. Hayır, hayır" diyorum. Daha sakin, daha relaks yaşlanmak istiyorum. Çok bilmek istemiyorum.
-Çok keşkeleriniz var mıdır hayatta?
Hayır, hiç keşkem yok. Her zaman bununla yaşıyorum. Hiçbir şey için, yani beni bu hale getirenler için bile hiç keşkem yok. Ne oluyorsa olması gerektiği için oluyor. Benim dünyamda bir sürü travmam vardı aslında o değersizlik hissiyle ilgili. Hep böyle kendini sevdirme çabam, asker olma çabam, en iyisini yapma çabam, tamam yaparım yaparım. Yok ya, kendi değerini bilmezsen karşıdaki de biliniyor. Biraz da çekmek gerekiyormuş kendini. Asla keşkem yok. İyi ki böyleyim.
-Gamsız biri misiniz?
Asla değilim. Asla değilim. Aşırı duygusal, herkesi kendimden daha fazla düşünen biriyim. Herkesi kendimden daha çok düşünüyorum. Bu huyumu biraz sevmiyorum.
-En son ne zaman ağladınız?
Son 3 yıldır her gün ağladım. Her gün. Ama böyle anıra anıra ağladım. Şu an mutluluktan ağladım 2 gün önce. Öyle güzel bir bölüm çektik ki, alışıyoruz ekiple de birbirimize. Onlar o kadar işi biliyor ki eve gittim mutluluktan Duygu'yu aradım. Çıldırarak böyle ağladım. Bunlar ne? Bunlar ekipse onlar neydi? Ben ne yaşamışım kaç yıl… Mutluluktan hüngür hüngür ağladım.