"Sıfır Bir-Bir Zamanlar Adana'da" ve "Sokağın Çocukları" dizilerinin sevilen oyuncusu Onur Akbay, Sabah TV'de birbirinden çarpıcı itiraflarda bulundu. "Sokağı ilk kez biz gösterdik" diyen Akbay, "'Adana'yı kötü tanıtıyorlar' diye tepki gördük" diyerek sitemde bulundu. Şiddet sahnelerinin yoğunlukta olması ve bunları çocukların izlemesi üzerine gelen eleştirilere de yanıt veren oyuncu, "Ahlak dışı diziler de var, çocuklar onları da izliyor" çıkışını yaptı. İşte röportajın tüm detayları…
-Neler yapıyorsun, biraz ondan bahsederek başlayalım…
Bu ara kendime vakit ayırıyorum. Oyunculuk eğitimleri alıyorum. Senaryolar geliyor, senaryo okuyoruz.
-Seni biraz daha yakından tanımak adına sormak isterim; nasıl bir çocukluk geçirdin, çocukluğuna dair anıların keyifli mi, hüzünlü mü?
Çok keyifli. 1989'da Diyarbakır'da doğdum. 18-19 yaşıma kadar Diyarbakır'da büyüdüm. Güzel bir çocukluğum oldu benim.
"GİTMEK İSTİYORUM" DEDİM
-Diyarbakır'da başlayan yolculuğun, Adana'da devam etmiş…
Evet, üniversite için Adana'yı kazandım. İlk başta iki yıllık bir bölüm kazandım Adana'da. Ailem çok gitmemi istemiyordu ama ben "gideceğim, gitmek istiyorum" dedim.
AİLEMİN BENİ GÖNDERMEME HASTALIĞI VARDI
-Neden gitmeni istemiyorlardı?
Gözlerinin önünden ayırmak istemiyorlardı beni aslında. Biz biraz bağlı bir aileyiz. Ben basketbol da oynuyordum, amatörlükten profesyonelliğe geçecektim mesela ona izin vermediler, göndermediler. Çok iyi bir takıma transferim olacaktı. Halk oyunlarında baya iyiydim, şehir dışı yarışmalar vardı bölge şampiyonlukları için gidilmesi gereken, onlara da göndermediler. Beni sürekli bir göndermeme hastalıkları vardı yani (gülüyor).
-Sonra koptunuz sonunda…
Sonra "bana müsaade" dedim artık. "Ben Adana'ya gidiyorum" dedim. Aslında hiç aklımın ucundan geçmiyordu Adana. Çok farklı bir aurası var Adana'nın, insanı içine çeken. İklimlendirme Soğutma diye bir bölüm okuyordum, sonra ben tekrar harıl harıl çalıştım. Sırf Diyarbakır'dan çıkmak için yazdığım bir bölümdü. O işi yapacağım diye yazdığım bir bölüm değildi. ÖSS'de Maden Mühendisliği geldi. Yine Adana çıktı tercihlerimde.
OYUNCULUK İÇİN MÜHENDİSLİĞİ BIRAKTIM
-Kader ağlarını ördü sizin için…
Aynen. Bir de 4 yıllık Maden Mühendisliği hayatım oldu. Okuduğum dönemde özel bir şirkette de reklam tanıtım işi yapıyordum. Sürekli şehir dışına gidiyordum falan filan. Hem üniversite bitti, hem o işte terfi vermediler. Ailem dedi ki, "sen ne yapıyorsun Adana'da? Boşuna masraf yapıyorsun, geri gel." Ben kara kara düşünmeye başladım. Bir yandan haklılar, bir yandan düşünsene tek başınasın, dışarıdasın, tekrar aileye dönmek filan biraz zor olacak. Döndüm Diyarbakır'a, 2 ay kaldım. Benim için zor bir iki aydı. Sonra bir iş teklifi geldi, mühendislik, güzel bir şirketten. Onun için Mersin'e gittim bu sefer. Orada da bir 8 ay deneyimim oldu, Mühendislik yaptığım zamanlarda "Sıfır Bir-Bir Zamanlar Adana'da" muhabbeti ortaya çıktı. Orada radikal bir karar aldım ve mühendisliği bıraktım.
-Gerçekten büyük bir karar. Aklınızda oyunculuk var mıydı ki?
Çocukken yapardım böyle taklitler filan. Sonra üniversiteye gittiğim ilk senelerde bir arkadaşım vardı, o Sinema-Televizyon okuyordu. "Benim bitirme ödevim var kısa filmim, oynar mısın?" dedi. Hiç deneyimim yoktu ama "olur" dedim. İlk tecrübem oydu. Sonra "Sıfır Bir"deki rol arkadaşım Savaş'ın bir kısa film isteği vardı, onda rol aldım filan. Sonra "ya sen bir cast ajansına başvursana, iyi olur, tipin de var, gidersin" filan. O zaman ATV'ye "Beyaz Gelincik" çekiliyordu Adana'da. O dönem bir girişimim oldu ama devamı olmadı. Yine ailenin bir engeli oldu. O aldığım radikal kararda da engelleri oldu ama sonrasında anlayışla karşıladılar.
-Zor bir süreç oldu yani…
Biraz zor oldu ama onların yanında benimle fotoğraf çekilen insanları görünce, gazetede röportajlarımı okuyunca, bir de gittikleri yerlerde bakıyorlar babama Burhan Akbay, "Onur Akbay'ın nesi oluyorsunuz?" falan deyince artık bizimkiler "tamam" dediler.
HAYALİM FİZİK TEDAVİ OKUMAKTI
-Sonunda kabul ettirdiniz. Peki hayalinizdeki iş oldu mu bu meslek?
Aslında oldu. Bir gün oyunculuk da yapabilirim diyordum. Aslında benim hayalim hep fizik tedavi okumaktı (gülüyor). Ama olmadı oyunculuk oldu. Annem de sağlıkçıydı benim oradan bir sağlığa dair hevesim olmuştu.
İLK DEFA SOKAĞI GÖSTERDİK, MERAK UYANDIRDI
-Diyarbakır'dan Adana'ya uzanıyoruz… "Sıfır Bir" ile başlayan bir kariyer… Özellikle genç yaştaki erkek kitlenin büyük dikkatini çekti. Bu tarz şiddet içeren, silahlı çatışmaların bol olduğu içerikler neden büyük ilgi görüyor? Neden bu kadar seviliyor?
Bu tarz yapımlar çok seviliyor evet. İnsanlar bir şeyi ilk defa gördüğü zaman o onun ilgisini çekiyor. Biz Sıfır Bir'de ilk defa sokağı gösterdik. İlk defa mahalle kültürünü, ilk defa sokak kültürünü… Bu yüzden insanlarda merak uyandırdı. Bence insanlar kendilerinden bir şey bağdaştırdılar, bizimle öyle bağ kurdular. O yüzden bu iş tutuldu, o yüzden bu kadar ses getirdi. Şiddet konusu da… Biz aslında vereceğimiz mesajı şiddet üzerinden anlattık. Biz bir mesaj verdik. Uyuşturucu içersen ölürsün, şunu yaparsan cezaevine girersin, hayatın biter yani yapma kardeşim. Çoğu kesim o mesajı anladı, bir kesim de her şeyi eleştirmek için eleştiren bir kesim var. "Çok şiddet içeriyor" vs. ama biz bir mesaj vermeye çalıştık.
AHLAK DIŞI DİZİLER DE VAR, ÇOCUKLAR ONLARI DA İZLİYOR
-En çok eleştiri şuna geliyor sanırım; çocuklar izliyor, özendiriyorsunuz.
Ama biz zaten dijitaldeyiz. O çocuk 6 yaşında onu izlemezse 13-14 yaşına geldiğinde dijitalde zaten açıp izleyecek yani. Açıp izlemeyi geçtik, sürekli sosyal medya var. Sürekli dizilerden bir kesitler görüyorlar. Eleştiren kesimden olmayayım da, ahlak dışı diziler de var yani. Toplum ahlakından uzak diziler de var. Çocuklar onları da izliyor.
-Eleştireceksek hepsini eleştirelim diyorsunuz.
Aynen öyle.
-Dev bütçeli olmadan da projelerin dikkat çekebileceğinin kanıtı gibi "Sıfır Bir" dizisi. Bu da seyircinin dikkatini çeken özelliklerden biri mi oldu sence?
Bu aslında inanmayla alakalı. Biz inandık. Ben işimden istifa ettim, bir arkadaşımız İstanbul'da düzenini bırakıp geldi. Biz çok küçük şeylerle çok mutlu olduk o zaman. Bir hedefimiz vardı sinema filmi, onu da yaptık. İnananlar ordusu olduğu zaman maddiyatın hiçbir önemi olmuyor. Önemli olan inanmak.
"ADANA'YI KÖTÜ TANITIYORLAR" DİYE TEPKİ GÖRDÜK
-Bu arada Adana'yı da tanıtmış oldunuz diziyle, nasıl tepkiler aldınız sokakta?
Her şehrin bir gettosu var. Adana'nın da mahalleleri var. Adana'daki bir kesim orayı görmezden geliyor, ama hayır bu senin gerçeğin. Orada da insanlar yaşıyor. Evet tepki gördük bazı kesimlerden, "Adana'yı kötü tanıtıyor" diye. Ama biz bir hikaye anlattık. Biz Adana belgeseli çekmedik, biz "Sıfır Bir-Bir Zamanlar Adana'da" diye bir dizi çektik sadece.
-"Sıfır Bir" dizisinin ve filminin ardından "Sokağın Çocukları" geliyor. Ve okuduğum yorumlara göre oradaki performansınız daha çok beğenilmiş…
İşte gelişimle alakalı (gülüyor). İmaj değiştirdim bir de; biraz daha şive değişti, tipoloji değişti, kilo alındı filan. Baya bir kilo aldım o dönem. 106 kiloya filan çıktım.
106 KİLOYA ÇIKTIM, ONUN PSİKOLOJİSİYLE UĞRAŞTIM
-Rol için 106 kiloya mı çıktınız?
Tabii tabii. Veremedim sonra (gülüyor). Bir süre veremedim, onun psikolojisiyle uğraştım. Şimdi çok şükür.
-Mesela 150 kiloya çık deseler çıkar mısınız?
Benim işim bu tabii ki de. Oyuncu için zor olmamalı kilo alıp vermek. İşin bu senin. Bunu sağlıklı bir şekilde yaparsan bir sıkıntı olmuyor. Ama 150 kilo şimdi bilemedim (gülüyor). Çünkü 106'ları gördüm şimdi ekranda kendimi 106 kiloyken görüyorum filan "yok artık" diyorum. Ekranın da bir 5 kilo koyması var.
CİHANGİR'İ GÖRDÜĞÜM ZAMAN GURURLANIYORUM
-Diziden sonra herkes belli bir üne kavuştu ama özellikle Cihangir Ceyhan ekranlardaki birçok popüler işte yer aldı ve oynamaya devam ediyor. Sence şanslı mıydı, daha mı yetenekliydi?
O konuda bir şey söyleyemem şans mı yetenek mi diye. Tabii ki de Cihangir yetenekli bir arkadaşımızdı. Çok iyi de projelerde yer aldı. Ben şahsen gördüğüm zaman gururlanıyorum çünkü "Sıfır Bir"den çıkıp da buralara gelmek… Hangi arkadaşımı görürsem göreyim, ben gurur duyuyorum.
-Geçmişe yönelik kırgınlığınız var mı kariyer öykünüzde?
E tabii ki. İş yapıyoruz neticede. Kırgınlıklar, küslükler oluyor. İş açısından değil de, insani açıdan kırgınlıklar oluyor.
-Bunları affetmeyi mi tercih ediyorsunuz, kabullenmeyi mi?
İlk başta olay tazeyken öfke kin duyuyorsun ama zaman geçtikçe olsa ne olur, olmasa ne olur diyorsun ya.
-Peki hep kariyer konuştuk, biraz da özel olarak tanımak isterim seni… Mesela aşkı kendi dünyanda nasıl tanımlarsın, inanır mısın?
Aşk güzel bir şey, ruhu besleyen bir şey. İyi hissediyorsun kendini. Güzel hissediyorsun. Hayata tekrar tutunuyorsun. "Bu aşk için de yaşamalıyım" diyorsun.
AŞK BİR KERELİK DEĞİLDİR
-Aşk bir kere midir, birden fazla kez hissedilebilir mi?
Birden fazla kez olabilir. Aşk bir kerelik değil bence.
KISA SORULAR
O SORU HAYATIMI DEĞİŞTİRDİ
-Hayatımı değiştirdi dediğin bir olay, bir söz ya da bir nasihat var mı?
Dizi başladığında ben hem işe gidiyordum, hem sete geliyordum. Sonra bana dediler ki, "biz ikinci sezonda seni farklı düşünüyoruz. Senin de bir işin var, işine mani olmak istemiyoruz. İşin mi, burası mı? Bir tercih yapıp iki gün içerisinde söylersen seviniriz." Bu konuşmayı yaptık, bir gecem vardı. Bir beyaz kağıt aldım önüme. Yazdım; mühendislik, ikiye ayırdım kağıdı ve oyunculuk diye. Artı eksi, artı eksi işaretledim. Oyunculuk daha ağır bastı. Aslında mühendisliğin bir tane artısı daha fazlaydı ama yine oyunculuk ağır bastı. İnsanın hayatında bir söz insanı değiştirir ya, benim de o cümle. Orası benim için bir dönüm noktası.
İSTANBUL'A GELİNCE ANKSİYETE BAŞLADI
-Günlük yaşantında totemlerin var mıdır?
Park yeri için totem yaparım. "Orada boş yer vardır. Kesin vardır, kesin vardır" diye düşünüp totem yaparım. Bu anksiyete İstanbul'a gelince başladı maalesef (gülüyor).