Oyuncu Cemre Arda, Sabah Günaydın TV'de 'Yasemİnce İtiraflar' programında Yasemin Döngel'in konuğu oldu. "Rüzgarlı Tepe" dizisinden ve partnerinden bahseden Arda, "Hikayemiz çok güzel. Gelişerek ilerliyor, her bölümde de bir sonraki bölümü merak ettiriyor. Gökberk ile bizim de uyumlu olan o kimyamız sanırım işin böyle güzel olmasına sebep oluyor." dedi. Başta uyumsuz olduklarına dair olumsuz yorumlar aldıklarını belirten oyuncu, "İlk teaser'ımız çıktığında okuduk birkaç tane 'uyumsuzsunuz' yorumu. Sonra hiç olmadı" ifadelerini kullandı. Program sonunda "İlk kez duyacaklar" diyerek bir de itirafta bulundu, "Aldığım en büyük risk sanırım buydu. Çok utanıyorum, özür dilerim" sözleriyle dikkatleri üzerine çekti. İşte röportajın tüm detayları...
-Nasılsın, neler yapıyorsun?
Çok iyiyim. 2. sezon çekimlerine başladık. Yoğun bir tempoda başladık, yayına girmeden bol stoklu gitmek istiyoruz çünkü.
-Nasıl geçirdin yazı?
Çok sakin geçirdim ben aslında yazı. Ailemi ziyarete gittim. Denizli'de benim ailem, onlarla vakit geçirdim. Binicilik eğitimi aldım. Onu geliştirmek istedim. Onun dışında bir iki ufak tatil yaptım, bir de ev taşıdım. Ev taşıma yazımı biraz doldurmuş oldu. Zaten demeye kalmadan 2. sezona başladık. Ama sıkıldım yani yazın gerçekten çalışmak istedim.
-Sen de oyunculuğu aşkla yapanlardansın o zaman…
Evet evet işimi yapayım ve sonra akşam eve gideyim. Ondan ibaret neredeyse hayatım.
-Ailem Denizli'de yaşıyor dedin. Sen de mi orada doğdun büyüdün?
Orada doğdum. 2020-2021'de İstanbul'a geldim üniversite için.
-Denizli'de yaşamak nasıldı? Buraya gelince neler değişti hayatında?
Benim anne tarafım Ankara'da ve İstanbul'da yaşıyordu. O yüzden hep buralara gelip gidiyordum. Yabancılık çekmedim ama Denizli'de büyümenin şöyle güzel bir yanı var; küçük bir şehir. Çocukluğumu yaşayarak büyüyebildiğim bir şehir. O iyi tabii, rahat. Ailen güvenebiliyor. Küçük ortam olunca sıcak.
-Nasıl bir çocukluk geçirdin, oyuncu olmaya nasıl karar verdin?
Çocukluğumu yaşadım. Sokakta oyun da oynadım, arkadaşlarım da vardı, ergenliğimi de yaşadım. Ama her şeye rağmen her yaşımda büyümek isteyen, bir an önce kendi ayakları üstünde durmak isteyen bir çocuktum ben. Beni kesmiyordu o yaşlar (gülüyor). Biraz daha büyüyeyim, 20'lere geleyim, kendi işimi kendim yapayım istiyordum.
AKLIMDA OYUNCULUK YOKTU!
-Olgun bir çocuktun o zaman…
Yani ama illa ki şımarık yanlarım da vardır ailenin ilk kız çocuğu olunca illa biraz şımarmışımdır ama evet hep ileriyi düşünen, bir an önce iş hayatına atılmak isteyen bir çocuk oldum. Oyunculuk ise küçüklükten gelen bir hayal değil benim için. Genelde öyledir ya hani, çocukken evdekilere gösteriler yaptıklarını falan anlatırlar. Bende hiç öyle değil. Hiç oyunculuk yoktu benim aklımda. Sadece 20 yaşıma kadar ne olmak istediğimi ben de bilmiyordum. Endüstriyel Tasarım okuyordum ben Mimar Sinan'da ama o da aslında hayalimdeki yapmak istediğim iş değildi. Şans eseri oyunculuk eğitimine başladım aslında. Karşıma çıktı böyle bir fırsat ve "Neden olmasın?" dedim. Eğitime başladıktan sonra, "Tamam ya, bu meslek olarak yapabileceğim bir şeymiş benim" dedim. Küçüklükten gelen bir hayal değildi ama işin içine girdikten sonra meslek olarak yapabileceğime karar verdim. 2,5-3 sene kadar oyunculuk eğitimi aldıktan sonra zaten ilk işim "Rüzgarlı Tepe" oldu.
RÜYADA GİBİ HİSSETTİM
-Pası attın madem diziye gelelim. "Rüzgarlı Tepe" dizisi sana nasıl geldi, nasıl dahil oldun?
Ben oyunculuk eğitimi alırken henüz bir menajerim yoktu veya bir ajansa dahil değildim. Sonra Öznur Kula ile yani menajerimle tanıştık. Biz tanıştık, menajerlik anlaşmamızı yaptık. Bir iki hafta geçti aradan sanırım Rüzgarlı Tepe'den auidition geldi, bu kadar hızlı beklemiyordum tabii bir şeylerin olmasını ama. Sonra ben auidition attım, başka bir karakterdi gelen Zeynep değildi. Yönetmen görüşmesine çağırıldım, oraya gittim başka bir karaktere auidition attım. Bir daha gittim başka bir karaktere auidition verdim. Neredeyse tüm cast auidition vermiş oldum (gülüyor). Öyle 2,5 aylık bir süreç geçti. Her gün "Olacak mı, hangisi olacak?" diye bekliyorum artık. En sonunda da Zeynep oldu. İyi ki, şükürler olsun. Setin ilk bir ayı "Bu olanlar gerçek mi acaba?" diyordum. Çünkü ilk defa menajerim oluyor, ilk defa auidition atıyorum, ilk defa yönetmen görüşmesine çağrılıyorum ve hepsinin sonunun olumlu bitmesi gerçekten rüyada gibi hissettirdi.
-Diziye geçmeden bir es verelim şunu da sorayım; İstanbul'a geldikten sonra süreç nasıl devam etti? Mücadeleni tek başına mı sürdürdün?
3 yıl önce taşındım ben buraya. Bir kız arkadaşım vardı, onunla beraber yaşıyorduk burada. Şimdi yollarımız ayrıldı. Arkadaşız hala ama ben tek başıma yaşıyorum.
-Anladım, diziye dönecek olursam… 'Zeynep' karakterini Cemre'nin gözünden dinleyebilir miyiz? Mesela benzerlikleriniz, en net farklılıklarınız nelerdir?
Zeynep çok güçlü bir karakter ama zor da bir karakter bir yandan. Mesela senaryoyu okurken şunu ben çok yaşıyorum, Zeynep'in ne yapacağını kestiremediğim anlar oluyor. Bir senedir canlandırıyor olmama rağmen bir olay geldiğinde "Acaba Zeynep buna ne yapmış olabilir?" diye düşünüyorum çünkü sağı solu bazen belli olmayan bir karakter ama oynarken bu bana çok keyif veriyor. Stabil bir karakter değil yani, bunu seviyorum. Benzer yanlarımız da çok Zeynep ile. Bir kere çok inatçı, ben de koç burcuyum. Kendi işini kendi yapmayı çok seven bir karakter. Asla başkasına böyle muhtaç olmayan. Bu konuda çok benziyoruz Zeynep ile. Sadece farklı olduğumuz taraf şu sanırım; tahammülü çok yüksek. Çok sabırlı, hiçbir şey yıldıramıyor Zeynep'i. Düşüyor kalkıyor düşüyor kalıyor. Ben o kadar sabırlı olmayabilirim Cemre olarak.
-Dizi çok sevildi, büyük bir hayran kitlesine kavuştu kısa sürede. Sence bunun sırrı ne?
Hikayemiz çok güzel bir kere. Gelişerek ilerleyen bir hikaye, her bölümde de bir sonraki bölümü merak ettiren bir hikaye. Tüm ekibin verdiği bir emek var ortada. Her sahneye aynı önem veriliyor. Tüm oyuncu arkadaşlarımız da öyle, Gökberk ile bizim de uyumlu olan o kimyamız sanırım işin böyle güzel olmasına sebep oldu.