Trablusgarp İtalyanlar tarafından işgal edilince bir grup Osmanlı subayı, vatan toprağı gördükleri bu yerde işgale karşı bir direniş başlatmak için yola çıkar. Enver Paşa, Kuşçubaşı Eşref, Mustafa Kemal'in de aralarında olduğu bu subaylar farklı yollarla Trablusgarp'a gitmeye karar verir. Mustafa Kemal, Mısır üzerinden Trablusgarp'a gidecektir. Pasaportunda Ahmet Şerif ismi yazılıdır. Mesleği de gazeteciliktir.
Acaba Mustafa Kemal'in gazeteci olarak isminin Ahmet Şerif olduğunu kaç kişi biliyor günümüzde. Hoş, söz konusu Trablusgarp olunca Mustafa Kemal'in orada neler yaşadığı da pek bilinmez. Aslında bilinir de bilinmez... Mesela savaşta gözünden yaralanması, kaç kişi bu yaralanmanın detayı vakıftır? Bu anlatılmadığından değil de Mustafa Kemal Paşa'nın Trablusgarp günlerinin biraz flu geçiştirilmesinden dolayıdır sanki.
Yazar Mustafa Çevik, Turkuvaz Kitap'tan çıkan Çöldeki Bozkurt romanında Mustafa Kemal'in işte tarih anlatısı içerisinde flu bırakılan Trablusgarp günlerini, tarihi gerçeklere sırtını dayayarak anlatıyor. Mustafa Kemal Paşa'nın tarih sahnesine çıktığı yer Çanakkale Savaşları denir ve öyle öğretilir ya. Çevik buna itiraz ediyor bir anlamda. Mustafa Kemal'in kahramanlaştığı ilk yerin Trablusgarp olduğunu ortaya koyuyor. Nasıl bir kahramanlaşma derseniz, işte o romanın gizi ve güzelliği... Ama bir ipucu verelim. At sırtında, askerlerinin önünde elinde kılıcıyla düşmanın üzerine yürüyor. Mustafa Kemal'in Çanakkale'den Büyük Taarruz'a uzanan kahramanlık destanının nasıl bir ruh haliyle yazıldığını da anlamamızı sağlıyor.
Tabii Trablusgarp, birbiriyle pek de iyi anlaşamadıkları bilinen Enver Paşa ve Mustafa Kemal'in birlikte savaştıkları bir cephe. İkisi arasındaki gerilimli ilişki kitaba da yansıyor doğal olarak. Ama bu gerilime rağmen birbirlerine son derece saygılı iki asker portresi çıkıyor karşımıza kitapta.
İşin bir başka yönü de şu: Daha önce Kurtuluş Savaşı'nı anlatan romanlarda Mustafa Kemal bir lider olarak anılsa da galiba ilk defa bir romanın ana karakteri olarak ortaya çıkıyor. Bu kolay iş değil elbet. Ama Çevik bu zorluğun altından kalkıyor. Liderliğini, örgütçülüğünü, askeri dehasını, savaş azmini, ast ve üstleriyle ilişkisini, insanları motive ve ikna etme gücünü, insani yönünü anlatarak hem de... Hamasete düşmeden, klişe anlatımlara bel bağlamadan bunları yapmak da zannımca kolay değil. Hele hele Mustafa Kemal'i bir karakter olarak yorumlamak...