Televizyondaki dizilerini hep sevdiğim ama nedense romanlarını hiç okumadığım bir yazardı İclal Aydın... Kitap eki editörümüz Göksan Göktaş, "Bunu Sen Oku" diyerek yeni kitabını bana verene kadar. Kitap kapağına baktığımda Göksan'ın ince göndermesini fark ettim.
Artemis Yayınları'ndan çıkan ilk 52 sayfasını bitirirken kafam, kitap için çizimler yapan heykeltraş Ozan Ünal'ın karalamalarında olduğu gibi karmakarışık, bitkin ve sarsılmıştı. "Neler yaşamış, neler!" diyebildim kendi kendime. 12 Eylül darbesinde babasının götürülüp uzun süre ailesinden ayrı kalması mı dersiniz, babasından ayrı kalan her çocuğun düştüğü kör kuyularda yapayalnız oluşunu mu!
Kitapta 17 mektup var. Her birinde biraz daha giriyorsunuz yazarın hayatının içine... "Hayalini bile kuramayacağım güzel bir kariyer inşa etmiştim. Ünlü bir televizyon programcısı, büyük bir gazetede çok okunan bir köşenin ve çok satan kitapların yazarı, çok sevilen dizilerin ve uzun yıllara yayılan reklam kampanyalarının yüzü, yayımlandığı süre boyunca en çok satan haftalık kadın dergisinin yayın yönetmeni, merak edilen biri falan filan... Ama bundan daha fazlası, daha üstünü, daha iyisi olmalıydı. 'Yaparsın' diyorlardı. 'Şimdi değilse ne zaman? Akarken küpünü doldur' diyorlardı."
Medyada hak ederek yakaladığı şöhretin kendisi için büyük bir tehlikeye dönüştüğünün farkında ama bunu anlamasının yıllar almasından yakınıyor: "Beğenilmek için çabaladıkça değersizlik hissinin o oranda yükseldiğini anlamak, Allah'ım neden yıllar alıyor?"
GÖKYÜZÜ HEP ORADA
Gelelim İclal Aydın'ın hayatından önemli kesitlere, ailesine, yazı hayatına, ağırlıklı olarak Ayvalık sevdasına yer verdiği kitabından herkesin kendine ders çıkarması gereken kısma. Nefes almak, gürültüden kaçıp uzaklaşmak, biraz kendiyle baş başa kalmak, daha çok da yazmak için New York'a gider. Central Park'a yakın bir yere konumlanır. Lakin yattığı uykuda rüyasında Maçka'daki evindeki balyoz sesleri duyduğunu işitir. Uyanınca New York'ta yerleştiği 19 katlı kulenin yanındaki binayı yıkan bir dozer görür. Hayatınızda neden kaçarsanız, o sizi kovalıyor gerçekten. İclal Aydın da bunu çok tatsız bir şekilde yaşıyor.
Babam her zaman söyler, "Hayatında hangi sıkıntından kurtulursan kurtul, yeni bir sorun az ötede seni bekliyor olacak. Sen onlarla yaşamaya, baş etmeye bak. Ömür dediğin böyle geçiyor işte."
İclal Aydın'ın hayatı da gerçekten böyle. Sürekli bir sorun ve onlarla ustaca baş eden bir kadın, bir eş, bir anne, bir yazar, bir aşık... Kimsenin hayatı göründüğü kadar kolay, keyifli, görkemli değil. Arkasında bir sürü acı ve kayıplar barındırıyor. Ama başımızı kaldırınca, gökyüzü orada işte.