Dünyanın en prestijli üniversitelerinden biri olarak kabul edilen Oxford Üniversitesi tarafından Oxford Dictionary (Oxford Sözlüğü), Z Kuşağı'nı "1990'ların sonlarında veya 21. yüzyılın başlarında doğan, çok genç yaşlardan itibaren dijital teknoloji, internet ve sosyal medya kullanımına aşina olarak algılanan nesil" olarak tanımlamaktadır. Genel olarak 1996 ve 2015 yılları arasında doğanlar için Z kuşağı terimi kullanılıyor. Yani bu nesil kendisinden önceki nesiller gibi her konudaki bilgiyi sadece kendi doğduğu coğrafya, aile ve dönem aracılığıyla almıyor. Doğdukları andan itibaren teknolojiye oldukça sık bir şekilde maruz kaldıkları için bilgiyi farklı coğrafyalar ve dönemler arasından da topluyorlar. 90'ların müziğine de giyim tarzına da oldukça vakıflar. Ama annelerinden gördükleri bu giyim tarzı dışında 60'ları, 70'leri ve 80'leri de çok iyi biliyorlar... 2000'ler onlara çok yakın... Ama farklı müzik akımlarıyla hayatlarımıza giren farklı giyim tarzlarına da vakıflar... Yani kısaca tam bir bilgi deposu ya da bilgi kargaşası içindeler... Onlardan önceki hiçbir jenerasyon bu kadar bilgiye henüz dünyaya gözlerini açtıkları andan itibaren maruz kalmamıştı...
PANDEMİ DE ETKİLEDİ
"Ne kadar güzel işte... Sorun nedir ki bunda?" diye içinizden sorduğunuza eminim... Sorun demeyelim. Ancak bir önceki nesilden bilgi alıp, onun üzerine biraz daha ekleyip benzer bir yolda yürümesi imkansız bu neslin... Bu durum her şeye yansıyor. Tabii ki moda anlayışlarına ve dolaplarına da... Tam yetişmeye başladıkları dönemde pandeminin de etkisiyle evde çok fazla zaman geçiren, sosyal alan, okul ve iş yerinde tam ne giyeceklerine dair bilgiden de yoksun olan bu jenerasyon tahmin edeceğiniz üzere tam bir stil kargaşası yaşıyor... Yani bir yanları tüm pandemi döneminde giydikleri spor giyim kıyafetleriden asla uzak kalmak istemiyor. Bir yanları 70'lerdeki kadar pullar, tüller, otrişler istiyor. Bir yanları Fransız sokak şıklığını isterken bir yanları dev logolar ve sloganlar basılmış her şeye hayranlık duyuyor. Yani kısaca söylemek gerekirse Z jenerasyonunun moda anlayışı kaotik olarak ifade ediliyor.
BABETİ ÇORAPLA GİYMEK
Bu durum modaevlerini de etkilemiş durumda. En şık ve lüks çanta modellerinin üzerinde logoların, sloganların olmasının nedeni tamamen Z jenerasyonu... Ya da yaklaşık 100 bin liraya satılan bir çantanın üzerine her tür çanta süsü ve anahtarlık asılmasını nedeni de Z jenerasyonu... Neyi neyle uyumlandırıp beğenecekleri tam bir muamma... Loaffer'ın çorapla giymek istemeyip babetleri çorapla tamamlamak istiyorlar. Bikini izleri onlar için son derece güzel bir görüntü... Yüzdeki çiller çok havalı... Dev, bol, neredeyse belden düşecek kadar bol jean pantolonlar çok ama çok havalı... 70'lerin zarif spor ayakkabıları da öyle... Anneleri gibi blazer giymek istiyorlar. Ancak blazer'ın altına neden yanları çizgili bir spor şort giyilmemesi gerektiğine dair en ufak bir fikirleri bile yok.
OTRİŞLER VE KARGO PANTOLONLAR
Ya da gece şıklığının oldukça iddialı bir parçası olan kuş tüylerinin ya da otrişlerin neden ofis giyimine uygun olmadığını anlamaları imkansız... Dev çiçek figürlerine de bayılıyorlar, tekne ayakkabılarına da... Sloganlı tişörtlerini kabarık balon eteklerler giymekten çok mutlular. Spor ayakkabısını kombinlemeyecekleri hiçbir şey yok. Yelekleri tişört gibi giymek onların fikriydi. Kapri pantolonların da yeniden havalı ve popüler olmasını onlar sağladı... Dev kurdeleleri kafalarına takmayı ve mini mini pijama altlarının sokakta giyilmesini de onlar havalı buldu. Uzun eteklerin ama düşük belli uzun eteklerin yeniden popüler olması da kargo pantolonların geri gelmesi de yine onların akıl almaz stil mantıkları nedeniyle oldu. Bikini üzerine giyilecek keten elbiseleri şehirde onlar giymeye başladı. Yani uzun lafın kısası bir kişinin dolabında aynı anda olamayacak ne kadar çok şey varsa dolaplarında... Konu bununla da sınırlı değil tabii onlar sokak stilini, sokak stili hepimizi ve özellikle de moda evlerini etkiliyor. Ve ortaya birbirinden uyumsuz kıyafetlerin yükselişte olduğu bir moda dönemi çıkıyor...