Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Ünlü Türk casusları

Güzel konuştuğu için 'Çiçero' namıyla anılan double (çift taraflı) ajan İlyas Bazna, gelmiş geçmiş en iyi lenslere sahip Alman malı Leica ile İngiltere'nin Ankara Sefareti'nde fotoğrafını çektiği gizli belgeleri Almanlara verirken tek düşündüğü şey paraydı. İstihbarat terminolojisinde motif denilen zaaf kavramının Çiçero'daki karşılığı para idi çünkü.

Belge başına 20 bin pound istemişti. Belgelerin Berlin'e gönderildikten sonra tarihin en kötü lideri Adolf Hitler tarafından ne maksatla kullanılacağı onun umrunda değildi.

İlyas Bazna'nın hikâyesini, yakında vizyona girecek biyografik dramada, Çiçero adlı filmde ayrıntılı biçimde izleyeceksiniz. Bu film vesilesiyle meşhur Türk casuslarının öyküsünü kaleme alalım dedik. İngiliz Kemal, Erje Ayden gibi… Bu öykülere geçmeden önce Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nden Doç. Dr. Nurettin Gülmez ve Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı doktora öğrencisi Ceyhun Demirkollu tarafından kaleme alınan 'Bir İstihbarat Savaşı: Çiçero Olayı' başlıklı akademik makaleden yola çıkarak Çiçero ile ilgili birkaç önemli bilgi paylaşalım:

Çiçero'nun asıl önemli casusluk faaliyetleri Ekim 1943-Nisan 1944 dönemini kapsıyor. Bu faaliyetler İkinci Dünya Savaşı'nın kaderine yön verebilecek boyuttaydı.

MİT'İN ATASINA ÇALIŞIYORDU

İlyas Bazna, 1904'te Kosova Priştine doğumlu. 1942-1943 başlarında Alman Sefaretinde Albert Jenke'nin yanında ve 1943 yazından itibaren İngiliz Büyükelçiliği'nde önce Başkâtip Busk ve Büyükelçi Hugessen'in emrinde şoför ve uşak olarak çalıştı. Bu süreçte Almanya hesabına para karşılığı casusluk yaptı. 26 Ekim 1943 tarihinde Alman istihbaratının önemli adamlarından olan Ludwig Moyzisch'le irtibata geçen Bazna üç gün sonra aldığı onayla ilk belgeleri Almanlara verdi. Böylece Türkiye üzerinden Sovyetler Birliği'ne gönderilen askeri yardımlar, Ege'deki İngiliz askeri operasyonları ve Britanya'nın Türkiye'nin kendi saflarında savaşa katılması için yaptığı baskılarla ilgili tüm bilgiler Almanlar'ın eline geçti.

Bazna'nın Almanlara verdiği bu bilgiler Milli İstihbarat Teşkilatı'nın atası olan MEH'in (Milli Emniyet Hizmetleri Riyaseti) kontrolünden geçtikten sonra Almanlar'ın eline geçiyordub. Bir başka deyişle Bazna aslında Türkiye'ye çalışıyordu.

İNGİLİZ AKSANLI TÜRK CASUS

Tarihteki meşhur Türk casuslarından biri de İngiliz Kemal namıyla bilinen Ahmet Esat Tomruk. Bir İngiliz gibi yetiştiği ve İngilizce'yi Anglosaksonlar gibi konuşabildiği için ona 'İngiliz Kemal' derlerdi.

1887 yılında (Bir başka rivayete göre 1892) İstanbul Cerrahpaşa'da doğan Tomruk, 1908'de İstanbul Limanı'na yanaşan bir gemiye bindi. Erkek evlat hasreti çeken kaptanın ve karısının evlatlığı oldu. Zaten babası kendisi beş yaşındayken ölmüştü. Dayısı Sezai Bey tarafından Mektebi Sultani'ye, yani Galatasaray Lisesi'ne yazdırılmıştı.

1914'te İngiltere'de Navy College'dan mezun oldu. Aynı yıl İstanbul'a döndü. İşgal yıllarında tutuklu İttihatçılar'ı kurtarmak için çabalarken İngiliz istihbaratı tarafından tutuklandı. Beyoğlu'nda İngiliz hapishanesinde yattı, firar teşebbüsünde bulundu, ancak Çanakkale'de yakalanarak İstanbul'a getirildi.

İstanbul'da İttihatçılardan komitacılık ve istihbarat dersleri aldı. Komitacılık dersi aldığı İttihatçılar arasında Mustafa Kemal'e suikast girişimine (İzmir Suikastı) adı karışan Kara Kemal da vardı.

ŞAHSA ÖZEL KANUN

İngilizce, Fransızca, İtalyanca ve Rumca bildiği için Kurtuluş Savaşı yıllarında Mustafa Kemal tarafından genelkurmay istihbarat şubesinde görevlendirildi. Bu görevinden önce tabanca, bayrak ve Kur'an üzerine elini koyarak sadakat yemini etti.

Tomruk'un hayatı boyunca yürüttüğü casusluk faaliyetlerinden bazıları şunlar:

Kut-ül Amare'nin komutanı olan General Townshend ile aynı zindana atıldıktan sonra burada generalin ağızından çok kritik istihbaratlar aldı.

Batı Trakya'da Yunan ordusunun içine sızmayı başardı ve değerli bilgiler toplayarak milli mücadeleye katkı sağladı. Kahire ve İskenderiye'de espiyonaj faaliyetlerinde bulundu ve Filistin'de Araplara karşı sabotaj eylemlerine katıldı.

Bu operasyonları yürütürken Amerikalı gazeteci Harry Willy, Trablusgarp göçmeni İtalyan vatandaşı Mehmet Sait ve Bolşevik Lui gibi kimlikler kullandı.

Bütün bu hizmetlerinden ötürü Ahmet Esat Tomruk'a 'vatani hizmet tertibinden aylık bağlanmasına dair kanun' adı altında bir kanunla ömür boyu maaş bağlandı. Kabul tarihi 26 Haziran 1964 olan kanunun birinci maddesi şöyle: "Milli mücadele kahramanlarından olup fevkalâde hizmetleri görülen İngiliz Kemal namıyla maruf Ahmet Esat Tomruk'a hayatta bulunduğu müddetçe vatanı hizmet tertibinden (500) lira aylık bağlanmıştır."

Tomruk'un ilk eşinin adı Mevhibe Hanım'dı. Bu evlilikten bir kızı olduğu rivayet edilir. 11 Şubat 1943'te Dorothy Minnic adlı bir İngiliz aktrisle evlendi.

Ahmet Esat Tomruk, bir sevgililer günü, 14 Şubat 1966'da, 79 yaşında iken terk-i dünya eyledi. Ölüm haberi 16 Şubat 1966 tarihli Hürriyet Gazetesi'nde şu cümlelerle yer aldı:

"Ünlü Türk casusunun bankadaki kasasında 250 bin TL bulundu. Şişli'deki Fransız Sinir Hastanesi'nde öldü."

CASUSLUĞUN KİTABINI YAZAN ADAM

Türkiye hesabına çalışmamış olsa da hayatının bir döneminde casusluk yapmış meşhur Türklerden biri de Erje Ayden. 1937'de İstanbul'da doğdu. Asıl adı Ercüment Aydıner'di. Avukat Hidayet Aydıner ile 5. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın kuzeni Melek Murat'ın oğlu olarak dünyaya geldi.

1957'de New York'a gitti. Ayakta durabilmek için mezarcılık, garsonluk, boyacılık, fedailik ve marangozluk yaptı. ABD'ye gitmeden önce Avrupa'da kaldı ve internetteki biyografisine göre 'belirli bir Avrupa ülkesi'nin gizli servisine çalışmaya başladı. Bu kısmı açalım: Belirli bir Avrupa ülkesi ile kast edilen ülke kuvvetle muhtemel Fransa. Ayden'in bir dönem Rus istihbaratına çalıştığı yönünde de doğrulanmamış şehir efsaneleri var.

İkinci Caddenin Çılgın Yeşili, Ayrılık Acısı ve Goldberg Paşa gibi çok okunan romanları bulunan Erje Ayden 1983 yılında ağır bir trafik kazası geçirdi ve bir ay komada kaldı. İyileştikten sonra 1985'te Elizabeth Holm'la evlendi ve ölene kadar 'Lisa' dediği bu kadınla evli kaldı. (1969'da evlendiği ilk karısının adı Patricia Brownell idi.)

Ayden, hayatının son yıllarında Parkinson Hastalığı ile boğuştu. 10 Ekim 2013'te ölürken karısına, "Ben ölüyorum. Türkçe'de bir söz vardır, 'ölenle ölünmez' diye, sen yaşamla savaşmaya devam edeceksin" dedi.

BULGAR ÇETELERİNE SAVAŞ AÇAN BULGAR

Türk kökenli olmayıp da Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele yıllarında Türkiye'ye hizmet vermiş önemli casuslar var. Bunlardan biri Bulgar Sadık.

Sofya'da ataşe militer iken Mustafa Kemal'e düzenlenecek suikastı haber veren Bulgar Sadık'ın gerçek adı Stoyan'dı. Türk safına geçtikten sonra Bulgar çeteleriyle mücadele etmeye başladı. Yakalattığı Bulgar komitacıların rüşvetle serbest bırakıldığını öğrenince isyan etti ve dağlara çıkıp komitacılarla kendi başına savaştı.

ATATÜRK'E SUİKASTI ÖNLEYEN ERMENİ

Türk olmayıp da Türkiye hesabına çalışan bir başka casus da Ermeni kökenli Berç Keresteciyan'dı. Keresteciyan Kurtuluş Savaşı yıllarında istihbarat örgütlerine çalışan kişilere yöneticisi olduğu Osmanlı Bankası'ndan maaş ödedi.

Birinci Dünya Savaşı yıllarında Mustafa Kemal'in avukatı Sadettin Ferit'e önemli bir bilgi verdi:

"Paşa hazretlerinin bindiği vapur Boğaz dışında bir İngiliz torpidosu tarafından batırılacak. İkaz ediyorum. Lütfen Paşa Hazretleri'ne iletiniz."

Böylelikle Mustafa Kemal'in güvenini kazandı. Milli Mücadele döneminde Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin ikinci başkanı olarak Anadolu'ya takalarla sandık sandık ilaç gönderme işini bizzat organize etti. Bu sandıklarda ilacın yanı sıra silah da gönderiliyordu. Keresteciyan 1949 yılında hayata gözlerini yumdu.

TÜRKLERE ÇALIŞAN TERCÜMAN

Yine Ermeni kökenli olan Arman Pandikyan da Kurtuluş Savaşı yıllarında yararlılıklar göstermiş bir casustu. Pandikyan İngilizler'in İstanbul'u işgali sırasında İngilizler'e tercümanlık yaparken Anadolu'ya silah götürecek takalara yapılacak baskınları önceden haber veriyordu.

Gazeteci İlhami Soysal'ın, 'Kurtuluş Savaşında İşbirlikçiler' başlıklı kitabının 157. sayfasında Pandikyan için şöyle diyor: "Pandikyan Efendi, İngiliz memuru olmasına, İngiliz deniz istihbaratı kısmının amiri olmasına rağmen emrindeki Türk asıllı İngiliz ajanlarının melanetini Türk İstihbarat servislerine haber vermekte, Kuvayı Milliyecilerin İstanbul'dan kaçırdıkları cephanenin Anadolu'ya ulaşması için yardımcı olmaktadır."

ÇAMLICA'NIN KADIN AJANLARI

Yine İngiliz işgali yıllarında Türkiye hesabına casusluk yapan üç Paşa kızının hikâyesi de dikkate şayan. Yazar Hıfzı Topuz'un Çamlıca'nın Üç Gülü adlı tarihi romanında bahsi geçen bu üç kızın adı Neriman, Perihan ve Ümran'dı. Neriman ve Perihan Amerikan Koleji'nde, Ümran ise Dame De Sion'da okumuşlardı. Hariciye Nazırlığı yapmış Hulusi Bey'in kızları idiler.

Üç kız kardeş Milli Mücadele yıllarında İstanbul'daki gizli direniş örgütleriyle işbirliği yaptılar, İngilizlerden ve Fransızlardan önemli bilgiler sızdırarak, düşman kontrolünde bulunan silah depolarının boşaltılıp Anadolu'ya silah sevk edilmesinde görev aldılar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA