Betonların arasına sıkışıp kalan bir şehir hayatı. Ne bağ var artık ne bahçe. Toprağa basmak, ağaca dokunmak lüks oldu neredeyse... Şehir insanı sıkışıp kalmış bu keşmekeşte. Herkes nefes almak istiyor. Kimi köye kaçıyor kimi bulduğu bir karış toprakta hobi bahçeleri yapıyor. Toprağa bu kadar hasret kalınan bu dönemde artık yeni bir tatil trendi de hızla yükseliyor; tarım turizmi... Tarlada çapa yapmak, zeytini dalından toplamak, ineğe dokunup süt sağmak, bundan peynir yapmak, hamur yoğurup ekmeği hazırlamak sonra onu taş fırına atıp mis gibi kokuyu içine çekmek... Karadeniz'de çay hasadı, Güneydoğu Anadolu'da fıstık... Marmara'da ay çekirdeği Mersin'de portakal çiçeği... Doğayla, canlılarla, toprakla iç içe bir hayat... Biz de bu hayatın peşinde Türkiye'deki tarım turizmi rotalarını araştırdık. İşte ülkemizin yedi bölgesinden en özel rotalar:
ZEYTİNİN GÖLGESİNDE BİR HAYAT
İlk durak İzmir'in Şirince köyü. Bu şirin ilçede gün erken başlıyor. Sabah serinliğinde bağlara yürüyüp elde sepet, kovalarda mor üzümler... Hasat sessiz ama neşeli bir seremoni burada. Sadece Şirince değil tabi ki Manisa Alaşehir de üzüm krallığını ilan etmiş. Sarı sarı üzümleri topladıktan sonra kurutmak için beyaz çarşaflar sizi bekler. Güneş en tepe noktasına çıktığında ise zeytin ağaçları hemen birer gölgelik olur size. Zeytin Ege'nin gözdesi... Sadece Tire'den Ödemiş'e hemen her yerde zeytin ağaçlarıyla selamlaşabilir, zeytinin sadece bir meyve değil, bir kültür olduğunu öğrenirsiniz. Bir zeytinyağı sıkım hanesindeki o yoğun kokuyu içinize çektikten sonra köy fırınında ekşi mayalı ekmek pişirip, egenin bereketli topraklarından topladığınız mis kokulu domatesler ve salatalıklarla eşsiz bir kahvaltı yapabilirsiniz.

AYÇİÇEKLERİ YÜZÜNÜ GÜNEŞE DÖNÜŞ
Marmara'ya yolunuz düşerse ilk rotanız Trakya olmalı. Tekirdağ'da uzayıp giden ayçiçeği tarlaları... Rüzgârda hepsi aynı yöne eğiliyor, sanki güneşi selamlıyorlar. Burada bir köy çiftliğinde koyun sağıp peynir mayalayabilirsiniz. Ben nasıl yaparım bilmiyorum demeyin. Köy halkı sizi sevgiyle kucaklar. Herkes işin bir ucundan tutunca burada zaman su gibi akar. Ege'ye gidemedim, bağ bozumuna katılamadım diye üzülmeyin. Kırklareli'nde bağbozumu zamanını kaçırmayın. Mor mor üzümler burada sizi bekler. Sabah kahvesini üzüm yapraklarının altında içmenin keyfi ise paha biçilemez.
ÖNCE TOPLA SONRA KURUT VE DEMLE
Her sabah zahmetsizce demlediğiniz çayın her aşamasına tanık olmak ister misiniz? O zaman haydi Rize'ye... Burada dik yamaçlarda ter dökerken, kadınların söylediği türkülere karışırsınız. O tek tek toplanan çay yapraklarının kurutulma aşamasına tanık olduktan sonra Rize'de bir dere kenarına yayılır, ellerinizle topladığınız çayın tadını daha iyi alırsınız. Karadeniz'e kadar gitmişken fındık toplamadan dönmek olmaz elbet. Giresun'daki fındık bahçelerinde sepet doldukça çalan telefonlar susar, sadece ağustos böcekleri bir de ağaçların hışırtıları konuşur.

MİS KOKULU HASATLAR
Akdeniz ise gülden lavantaya portakaldan mandalinaya mis kokulu hasatların en gözde durağı... Isparta'da mayıs-haziran gül, temmuz-ağustos lavanta hasadı karşılar sizi. Burada zaman mis kokuludur. Bu hasatla ister sabun yapın ister yağ çıkarın... Hepsi birbirinden güzel kokulu hepsi birbirinden büyüleyici renkte... Antalya, Adana ve Mersin ise narenciyenin ana vatanı. Narenciye bahçelerine girdiğinizde turuncunun bu kadar tonu olduğunu bilmiyordum diyeceksiniz. Bahçede topladığınız portakallarla yapılan reçelin tadı ise sizi çocukluğunuza ışınlayacak.
YUFKA VE KURAKLIĞIN SADELİĞİ
Konya Ovası'nda her şey düz ama büyüleyici. Rüzgâr tarlaların üzerinde koşuyor gibi. Yerel halkla birlikte buğday harmanına katılmak ekmeğin zahmetli yolculuğuna tanıklık etmek. Çöpe atılan her dilimde duyulan vicdan azabı... Toplanan buğdayın un olma yolculuğu küçük bir atölyede izleyebilir ardından yöre halkıyla birlikte unla yoğrulan hamurdan yufka açabilirsiniz. Ateşin başında çay içilirken, anlatılan hikâyeler buğday kadar sade, yufka kadar ince gelecek size. İç Anadolu hububatın başkenti. Nohuttan fasulyeye yeşil mercimekten arpaya her şey burada. Mesela Eskişehir'e gibi nohudun, mercimeğin izini sürebilir, toprağa neden ana dendiğini bir kez daha anlayabilirsiniz.
NE ZAMAN GİDİLİR?
İlkbahar: Bahar ekimi, bağ budama, çiçek açan bahçeler
Yaz: Üzüm, zeytin, fındık hasat sezonu
Sonbahar: Bağbozumu, zeytin toplama
Kış: Peynir yapımı, köy içi el sanatları, ekmek atölyeleri
TARIM BURADA BİR YAŞAM BİÇİMİ
Doğu Anadolu'da Kars'ın yüksek yaylalarına doğru yol aldığınızda, karla kaplı dağların arasından süzülen serin hava, içimize ferahlık doldurur. Burada tarım sadece bir geçim kaynağı değil yüzyıllardır süregelen bir yaşam biçimi, doğaya ve toprağa duyulan saygının ifadesi... Yaylalarda yetişen koyun ve ineklerin sütünden yapılan Kars gravyeri, yumuşak dokusu ve eşsiz aromasıyla bu toprakların gururu... Yaylalardaki küçük çiftliklerde peynir yapım sürecine tanık olabilir, ellerdeki ustalığı, sabrı ve doğa ile uyum içinde çalışma becerisini izleyebilirsiniz. Van ise otlu peyniri ve bahar aylarında açan meyve ağaçları ziyaretçileri büyüler. Burada mevsimine göre elma, erik, kayısı gibi meyveleri toplayabilir, bu meyveleri saklamanın en lezzetli yolu olan pestil yapımına şahitlik edebilirsiniz.
FISTIK BAHARAT VE ZANAAT
Gaziantep'te baharat pazarında yürümek, bir kokular senfonisinde yol almak gibi... İsot, sumak, tarçın... Her şey orada ve hepsi başka bir yemeğin şarkısı. Burada bir sabah fıstık bahçesine gidin. Toprak burada daha sert ama bereket hâlâ ellerin emeğinde saklı. Sofralarınıza taşınan bu lezzetin kabuklarını ayıklama zahmetinin ardından bu lezzete saygınız artacak. Taşın en güzel halini göreceğiniz Mardin'in aynı zamanda sabun atölyelerinin de merkezi olduğunu biliyor musunuz? Bu güzel şehri gezerken bir atölyeye de uğramayı ihmal etmeyin.