Bir yolculuğa çıkarken rotanızı belirlemeden önce ne aradığınızı sormalısınız: Doğa mı, tarih mi, huzur mu? Eğer üçü birden diyorsanız, Türkiye'nin güneybatısında mütevazı duruşuyla bekleyen bir şehir var: Burdur.
Akdeniz'in kıyısında değil belki, ama kokusunda denizin ferahlığı; Torosların eteğinde serinlik, yüzyılların sessizliğinde derin bir tarih yatıyor burada.
GÖLLER ÜLKESİ
Sabahın erken saatlerinde Karacaören Baraj Gölü'ne vardığımızda gökyüzü, suya düşmüş bir aynaydı sanki. Baraj gölü çevresinde yürüyüş yapanlar, manzaraya karşı kahvesini yudumlayanlar ve göl kenarında piknik yapan ailelerle doğa burada her yaştan insana kucak açıyor. Ve sonra... Salda Gölü. Adını duymayan kaldı mı bilinmez ama görenin unutması pek mümkün değil. Beyaz kumsalları ilk bakışta göz alıyor, ardından turkuaz rengi suya yöneliyor bakışlar. Gözlerinize değil, belki ayağınızın altındaki kuma bile inanamıyorsunuz.
NASA'nın dahi ilgisini çeken bu göl, Mars'taki mineral yapısıyla benzerlik taşıyor. Fakat bize göre, Salda sadece bilimsel bir merak değil aynı zamanda insanın kendiyle baş başa kalabildiği ender yerlerden biri.
TAŞA KAZINAN İHTİŞAM
Burdur'un tarihine dokunmak istiyorsanız, rotanızı mutlaka Ağlasun ilçesindeki Sagalassos Antik Kenti'ne çevirmelisiniz. Dağların koynunda gizlenmiş bu şehirin tarihi binlerce yıl öncesine dayanıyor. Mermerden yapılmış çeşmeler, kütüphane kalıntıları, Roma hamamları ve tepelerden kente bakan bir tiyatro. Tüm bu yapılar öyle sağlam ve estetik ki, bir zamanlar burada nasıl bir yaşam sürdüğünü hayal etmek güç değil.
UNESCO DÜNYA MİRASINDA
Üstelik burası sıradan bir antik kent de değil: UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alıyor ve dünyanın en yüksek rakımlı antik tiyatrosuna ev sahipliği yapıyor. Kibyra Antik Kenti ise Gölhisar ilçesinde yer alıyor. Gladyatörlerin arenaya çıktığı, binlerce kişinin nefesini tutarak dövüş izlediği o stadyum bugün hâlâ dimdik ayakta. 10 bin kişilik bu dev yapı, Antik Anadolu'nun en görkemli stadyumlarından biri olarak kabul ediliyor. Odeon yapısındaki Medusa mozaiği, her göreni büyülüyor. Üstelik Kibyra'nın mimarisi o kadar zekice ki, hiçbir yapı diğerinin manzarasını kesmiyor.
BİR KÜLTÜRÜN KALBİ YAREN GECELERİ
BUrdur akşamları, sadece doğanın sessizliğiyle geçmiyor. Özellikle kış aylarında düzenlenen Yaren Geceleri, bölge halkının dostluk bağlarını güçlendirdiği, türkülerle, oyunlarla, sohbetlerle geçmişin yaşatıldığı bir kültür şöleni. Teke Yöresi'ne özgü müzikler, sipsi sesiyle kulaklarda yankılanıyor.
Ve elbette, Burdur mutfağı...
Her lokmasıyla başka bir hikâye anlatıyor:

Burdur şişi, odun ateşinde pişmiş, dana kaburgasından yapılan enfes bir lezzet.

Ceviz ezmesi, irmik ve şekerle harmanlanan tatlı bir armağan.

Gölhisar kavurması, etin özünü kaybetmeden, sadelik içinde sunulmuş.
YÜZYILLARIN GÖLGESİNDE
Ağlasun ilçesinde yer alan 1201 yıllık çınar ağacı, yalnızca bir ağaç değil, adeta yaşayan bir anıt. Gölgesinde oturmak bile insanı geçmişe götürüyor. Gövdesindeki oyuklarda insanlar zamanında barınmış; şimdi ise belediye tarafından koruma altına alınmış. Dalları gökyüzüne uzanırken, kökleri geçmişe sıkı sıkıya bağlı bu çınar, Burdur'un simgelerinden biri haline gelmiş.
YER ALTININ SESSİZ MUCİZESİ
Yerin altına indikçe serinlik artıyor. İnsuyu Mağarası, Türkiye'de turizme açılan ilk mağara olarak dikkat çekiyor. Sarkıt ve dikitlerin oluşturduğu doğa heykelleri arasında yürümek, bir tabloya adım atmak gibi. İçerideki sabit sıcaklık, yazın kavurucu sıcaklarından kaçmak isteyenlere adeta doğal bir sığınak sunuyor. Kurak geçen mevsimler nedeniyle mağara içindeki göllerin zaman zaman kuruması, küresel ısınmanın etkisini derinlemesine hissettiriyor.