Şimdiye kadar kamuoyuna açıklanan bulgular saldırıyı yapanların yerli Hizbullah örgütüne bağlı olduğunu gösteriyor. Peki gönül rahatlığı ile, "Sinagog ve HSBC eylemlerini bu örgüt yaptı... (Daha doğrusu) Tek sorumlu yerli Hizbullah'tır..." diyebilir miyiz? Dün Mehmet Altan önemli bir hatırlatma yaptı. Özetle, eski raporlara dayanarak, yerli Hizbullah'ın bizim devletin içinde yer alan bazı güç odakları tarafından, 'kurulmuş' olmasa dahi 'göz yumularak' büyütülmüş olduğunu söyledi. Peki böyle bir şey nasıl mümkün olabilmişti? Çünkü Hizbullah, PKK'ya karşı mücadele ediyordu. 'Düşmanımın düşmanı dostumdur' mantığı işlemişti. Derken önce PKK'nın başı Apo yakalandı. Böylece Hizbullah'ın 'işlevi' bitmiş oldu. Ardından örgütün lideri Hüseyin Velioğlu, İstanbul'daki operasyonda öldürüldü. Ve korkunç gerçek gözler önüne serildi: Bırakın hasımlarını, Hizbullah kendi elemanlarını dahi vahşi biçimde yok ediyordu. Örgütün çöktüğü sanılırken Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'a 'intikam' suikastı düzenlendi. Yerli Hizbullah, "Biz yok olmadık" diyordu.
***
Gördüğümüz gibi 'Türkiyeli', 'yöresel' ve büyük kentlere doğru
açılmaya çalışırken önü kesilen bir örgüt yerli Hizbullah. Çok çok komşu ülkelerin istihbaratıyla bağlantısı var. Ben bu örgütün beyin takımının, bir gün oturup, "Nereye intihar saldırısı düzenleyelim" diye düşündüğünü... Ardından da, sinagoglarda ve HSBC Bankası'nda karar kıldığını sanmıyorum. Saldırıların arkasında 'en az bir beyin' daha olması gerek. Yerli Hizbullah'ı yeni tür eylemlere yönlendiren... Yerellikten çıkaran... Uluslararası plana doğru iten... Tek taşla birkaç kuş birden vurmaya çalışan bir beyin... 'En az bir' beyin diyorum... Çünkü bu işlerde kimin elinin kimin cebinde olduğunun ha deyince bilenemediğini, kullananın da kullanıldığını' tarih bize öğretti.