Pazar eşittir eğlence!
Pazar ne zamandan beri eğlence günü oldu derseniz, New York'a ayak bastığım günden beri bu böyle. Ama sadece benim için değil, tüm New Yorklu gençler için. Çünkü Pazar günleri Bodrum ve Çeşme'deki gündüz partilerini anımsatan eğlenceler yaşanıyor New Yok'ta.
İlk olarak nereden çıktı bilinmez ama bir gerçek var ki, pazarları sokaklar daha bir renkli mekânlar daha bir kalabalık oluyor.
Hatırlıyorum da ortaokul ve lise dönemlerimde Pazar günleri kâbusum olurdu. Eminim çoğu öğrenci için aynı durum söz konusuydu.
Hafta sonunun bitişini hatırlatması nedeniyle Pazar sabahları adeta karnımda bir sancıyla uyanırdım. Son güne bırakılan ve bitirilmeyi bekleyen ev ödevleri üzerime üzerime gelir, ertesi gün erkenden kalkıp yeniden okula gidecek olmanın hazırlığı mutsuzluğuma mutsuzluk katardı. Tabi birde evin tüm bireylerinin evde olduğu tek günün pazar olması nedeniyle arkadaşlarla yapılacak programlarda, anne yerine babadan izin alınması gerekirdi. Bu da benim gibi "babasının kızı" tanımlamasına uyan kızlara bile korku dolu saatler yaşatırdı.
New York'a taşındıktan sonra Pazar ile çok eskilere dayanan husumetimiz farklı bir şekil aldı; Öğrencilik günlerimin kasvetli günü New York ta eğlencenin doruğa çıktığı gün oldu. New York'un Meatpacking, Soho, 5.Cadde gibi taninmiş bölgelerinde son yıllarda Pazar günleri gerçekleşen gündüz partileri modası başladı. Brunchlar bir anda herkesin dans etmeye başladığı çılgın partilere dö-nüşür oldu. Bunun ilk örneğine birkaç yıl önce Fransız Bistrosu La Bilboquet'te şahit oldum. 15 kişilik küçük bir bistro olan mekânın müşteri sayısı pazar partilerinde masaların üzerindekilerle neredeyse iki katına çıkıyordu. Bilbouquet'in ardından West Village'deki Bagatelle, Revel, Sushi Samba, Soho'da ise West Broadway caddesi üzerindeki Felix, Via Dei Mille ve Diva brunch partile-rinin yaz döneminin en popüler mekânlarıydı. Şimdilerde bu partiler otellere de taşındı. Gündüz vakti şampanyaların ard ardına patlatıldığı, ünlü konukları ağırlayan 5. Cadde üzerindeki Plaza Otel' içindeki Oak Room, Lavo ve La Zarza da oldukça popüler oldu.
Gündüze taşınan partilerin nasıl yapıldığını merak edenler için anlatayım:
Hafif müzik eşliğinde yaptığınız kahvaltının sonuna yaklaşırken, müziğin de ritmi ve tarzı değiş-meye başlıyor. Bir de bakmışsınız son lokmayı ağzınıza atarken bir yandan da gerdan kırmaya çalışıyorsunuz!
Abartmıyorum! Pazar partileri öyle bir hal alıyor ki, sakin bir pazar günü kahvaltı yapmak için seçtiğiniz restoran ortamı bir anda New York'un çılgın gecelerini anımsatan gece kulüplerine dönüşüyor. iPod'tan çalan müziğin sesi kısılıyor, mekânın DJ i yerini alıyor, siyah kalın perdeler çekiliyor, gece kulübü ortamı yaratılıyor. House müzik ile açılış yapılıyor. Sakin sakin yemek yiyenler soluğu birden masaların üzerinde alıyor. Hatta hızını alamayanlar barın üzerinde dans etmeye başlıyor. Müşteriler eğlenirken garsonlar da boş durmuyor tabi, onlar da bu esnada eller üzerinde yukarıya kaldırılarak eğlenenlere servis yapmaya çalışıyorlar.
Tabi bütün bunlar gündüz vakti, öğleyin 12 ile aksam 7 civarı yaşanıyor. Sonra da parti bitip dışa-rıya uğurlandığınızda görüyorsunuz ki daha hava kararmamış bile!
Erkenden evinizin yolunu tutuyorsunuz. Bu sayede gündüz eğlenceleri, sabahın 4 üne kadar süren gece eğlenceleri kadar da yorucu olmuyor.
Ailelerimizin eğlenmeye giderken sıkça kullandığı "vakitlice git, vakitlice gel" sözüne tam uyan bir eğlence anlayışı böylelikle Amerika'da gerçekleşmiş oluyor…
ayca.caliskan@usasabah.com