Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Seçim sonrasında... İsrail, Suud’lar, İran, vd...

Biz seçim sathı mailine girdik diye sanki dünya da durup bizi bekliyormuş gibi bir hisse kapılıyoruz.
Yok tabii öyle bir şey!
ABD hızını hiç kesmedi.
Yeni Ortadoğu planlarında bir değişiklik varmış gibi görünmüyor.
(Yeni diyoruz ya, günübirlik bakmaya alıştığımızdan, yoksa şimdi uygulamaya sokulan planların geçmişi 1991'e kadar uzanıyor.)
Suudi Arabistan'ın dönüşümü sürüyor.
Batı medyasının satır aralarına bakılırsa, Birleşik Krallık'ta kafa karışıklığı sürüyor.
Ama Birleşik Krallık'ın Ortadoğu'daki Ürdün, Irak gibi derin müttefikleri Washington karşısında yelkenleri indirdiler.
Katar tedirgin biçimde beklemede...
İran zorda.
Rusya sessizce hesap kitap yapmaya başladı.
Bunları niye yazıyorum?
Seçim sonrası içine çekileceğimiz tabloyu görelim ve Cumhurbaşkanlığı sistemine duyduğumuz ihtiyacı bu vesileyle bir kez daha anlayalım diye...

***
Geçen gün Ergün Diler de değindi.
Hakikaten çok ilginç. ABD'nin eski CIA direktörü, yeni Dışişleri Bakanı Mike Pompeo sürekli İsrail'de; gidiyor dönüyor, bir daha gidiyor. CIA'nın başında olduğu dönemdeki ziyaretlerini de katarsak, "Pompeo Tel Aviv'e hava köprüsü kurdu" demek yanlış olmaz!
Niçin?
Bunu anlamak için Pompeo'nun söylediklerine bakmak bir başlangıç olabilir: "ABD ile İsrail ilişkileri tarihte hiç bu kadar iyi olmamıştı. İran'ın bölgeyi yönetme ideallerine karşı İsrail'le birlikte savaşacağız."
Hedef İran mı?
Görünen o.
Ama aldanmamalı...
Asıl hedef İsrail'i yeniden Ortadoğu'nun yerel süper gücü olarak konumlandırmak.
ABD uzakta kalıp fazla para harcamadan ve ellerini daha fazla kirletmeden (Suriye ve Lübnan dahil) birçok işi İsrail'e yaptırmayı planlıyor.
Peki İsrail'in destek gücü kim olacak?
Suudi Arabistan.
Hani Veliaht Prens'in ağzından Filistinlilere her gün ayar vermeye kalkan Suudi Arabistan!
***
Türkiye bu gelişmelerin neresinde?
Seçim sonrası ne tür gelişmelerle karşılaşabiliriz?
Bu sorulara tahminler üzerinden cevaplar aramak yerine galiba ilk önce yapılması gereken 1938-1942 arasında Şükrü Saraçoğlu'nun dış politikasını ders gibi çalışmak olmalı...
Sözün özü...
Son yıllarda çok ciddi yol kat ettiğimiz bağımsızlık arayışımızı kalın hatlarla çizmeli ama denge siyasetinde ince taktikleri devreye sokmalıyız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA