Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Her şekilde en ağır eleştiriler yapılabilir

12 Mart 1971'in muhtıralı darbesi ertesinde "Balyoz Harekâtı" ile asker güdümündeki yönetim sola karşı operasyon başlatmıştı. Sade eylemci örgütlerin militanları değil, yazarlar, düşünürler de tutuklanıyordu.
O dönemde bir meslektaşımızın yazdığı köşe yazıları çok zor anlaşılır içerikliydiler. Ama genel olarak değerlendirildiklerinde ve yazarla yapılan özel sohbetlerden anlaşıldığına göre, eleştirel oldukları kabul ediliyordu.
Dönemin sıkıyönetim komutanı bir gün gazetenin yazı işleri müdürünü, 1'inci Ordu'ya çağırıyor. Sohbeti söz konusu yazarın yazılarına getiriyor...
- Bakın, gazetenizde bu yazarın yazılarını dikkatle okuyorum. Beni hedef alan eleştiriler yazdığı söylenmekte... Eğer bunun böyle olduğunu anlarsam gazetenizi kapatırım, diyerek uyarıyor, yazı işleri müdürünü...

Bir eleştiri tarzı...
Bu olayı aramızda konuşurken "En ağır eleştiri yazısı ne dediği anlaşılamayan türde olandır" der ve gülüşürdük.
Aslında bu tarzın bir başka uygulaması da, "Yazarın neden yana olduğu belli olmayan, ama bir şeylere karşı olunduğu öfkeyle vurgulanan eleştiri yazıları" değil midir? Bu tarzın uygulanma biçimi "Açılım Süreci" konusunda da, "Osmanlıca Eğitimi" sorunsalında da, benzer diğer meselelerde de böyle değil mi günümüzde?
Örneğin Kürt realitesini kabul edip, bunu demokratik ve insan hakları çerçevesinde kalıcı bir çözüme bağlamak ve terörden arındırmak içerikli çalışmalar, Cumhuriyet tarihinde ilk defa ciddi biçimde gündemde. Barışı, insanca yaşamayı, anayasal güvencelere bağlı eşit vatandaşlık kavramını egemen kılmaya dönük bu "Açılım"a karşı çıkmak, ne siyasetin gerçeklerine, ne de evrensel aklın gereklerine sığar.

Hep o şarkı...
Ama madem AK Parti'yi istemiyorsunuz ve madem Tayyip Erdoğan takıntınız var, bu durumda "Açılım Süreci"ni de eleştirmek zorundasınızdır. "Barışa ve çözüme karşıyım" demek de mümkün olmadığına göre, ne yapacaksınız? "Öcalan Kürt davasını satıyor", Erdoğan diktatörleşiyor", "Hem barış hem de güvenlik bir arada nasıl olabilir" benzeri bir şeyler yazar, söylersiniz. Sizi okuyanlar ne istediğiniz tam anlamasalar da "Bu yazar galiba çok ilkeli bir muhalif" diye düşünürler hakkınızda...

Olur mu böyle olur mu?
Aynı model eleştiri "Osmanlıcanın eğitimi" gündeme geldiğinde de tekrarlanabilir... Biraz aklınız varsa "Zaten Süleymaniye İstanbul'un siluetini bozuyor" veya "Dede Efendi müziği toplumun afyonudur" ya da "Fuzuli dünya edebiyatı için fuzuli bir yüktür" diyemeyeceğinize göre, "Bu iktidar bizi geriye götürmek istiyor" benzer şeyler yazarsınız. Yazdıklarınızı da Marmaray'la akşamları Sirkeci'den Üsküdar'a evlerine geri gidenler okuyup, "Adam yine döktürmüş" diye düşünürler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA