Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

Erdoğan kazandıkça Putin de kazanıyor...

Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında 22 Haziran'da Madrid'de imzalanan üçlü muhtıra bir bakıma yeni NATO'nun değişen savunma doktrininin de ilanıdır. Ancak bu yeni doktrin de ABD'yi girdiği darboğazdan kurtaramayacaktır.
Zira ABD ve Avrupa'nın Soğuk Savaş projesi çerçevesinde Sovyet Rusya'ya (SSCB) karşı 4 Nisan 1949'da kurduğu NATO artık miadını doldurdu. Fakat eski ideolojik histerilerinden kurtulamayan ABD, Rusya'dan yeni bir SSCB ve bu SSCB'ye yönelik de yeni bir NATO oluşturmaya çalışıyor.
Rusya'ya karşı Soğuk Savaş siyasetini bu kez Baltık cephesi üzerinden tedavüle sokuyor.
Unutmayalım ki II. Dünya Savaşı'nda tarafsız kalan Türkiye sırf SSCB'ye karşı Atlantik'in güney cephesi olsun diye 18 Şubat 1952'de NATO'ya üye yapıldı. Oysa Türkiye'nin SSCB ile Atatürk döneminden beri devam eden çok sağlam ilişkileri vardı.
1920 ila 1922 yılları arasında genç Türkiye, Sovyet Rusya'dan yardım istemiş ve Vladimir Lenin daha İstiklal Harbi sürerken Mustafa Kemal liderliğindeki kadrolara, TBMM Hükümeti'nin yıllık askeri bütçesinin iki katı kadar olan 800 milyon liralık askeri yardımda bulunmuştu.

***


16 Mart 1921'de imzalanan Türkiye-Rusya Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması (Moskova Antlaşması) ile de doğu ve Kafkasya sınırlarımız güvence altına alındı.
Misak-ı Milli'yi tanıdığını ilan eden Sovyet Rusya, bu antlaşmayla emperyalist güçlere karşı TBMM Hükümeti'ne her türlü diplomatik ve askeri desteği verdi.
Ancak II. Dünya Savaşı sonrasında Atatürk'ün yokluğunu fırsat bilen İsmet İnönü ve CHP zihniyeti, ABD'nin manipülasyonlarına kanarak SSCB'den uzaklaşıp tamamen Batı'nın güdümüne girdi. NATO'ya alınan Türkiye, SSCB'ye karşı cephe ülkesi haline getirildi. Şimdi de Joe Biden, Harry Truman'ın 70 yıl önce Türkiye'yi kullanarak gerçekleştirdiği stratejiyi bu kez İsveç ve Finlandiya üzerinden devreye sokmak istiyor.
Atlantik'in güney cephesi için 1952'de Türkiye üye yapıldı. Şimdi de Atlantik'in kuzeybatı cephesi için İsveç ve Finlandiya üye yapılıyor.
Kuşkusuz coğrafi konumu nedeniyle Türkiye eskiden olduğu gibi şimdi de Batı ve Doğu arasındaki kamplaşmada vazgeçilmez bir aktör konumunda. Rusya da ABD de bunun farkında.

***


Bu nedenle Türkiye'nin NATO'ya kırmızı çizgilerini kabul ettirdiği üçlü muhtıraya Rusya'nın ilk tepkisi "Erdoğan istediğini aldı" şeklinde oldu.
Çünkü Ukrayna'da istediğini elde eden Rusya'yı ABD'nin Batı'dan ve kuzeyden frenleme şansı çok zayıf. Zira Rusya'nın Hazar, Kafkasya ve Karadeniz'den dünyaya açıldığı güney sınırları Türkiye sayesinde açık kalmaya devam edecek.
Bu nedenle Putin, Türkiye'nin kararı hakkında "Finlandiya ve İsveç'le sorunumuz yok" diyerek beklenenin aksine yumuşak konuştu. Ukrayna'daki hedeflerine adım adım ulaşan Putin'deki rahatlığın bir kaynağı da Türkiye'nin tarafsızlığını devam ettireceğine olan inancıdır.
Zira Putin de çok iyi biliyor ki Erdoğan oldukça Türkiye'yi İnönü dönemindeki gibi ABD dış politikasının bir enstrümanı haline getirmek artık muhal. Üstelik Türkiye'nin Atlantik'te güçlenmesi bazılarına paradoksal gelse de Rusya'yı da güçlendiriyor.
Şurası açık ki Türkiye'nin Rusya'yı yeni düşman ilan eden NATO'ya bakışı çoktan revizyona uğradı. Bu nedenle NATO'nun genişlemesi Türkiye ve Rusya ilişkilerini torpilleyemez. Çünkü cephe ülkesi artık Türkiye değil. Türkiye masadaki oyun kurucu aktörlerden biri.
Bu bağlamda küresel kutuplaşmanın derinleştiği bir dönemde Türkiye'nin eksenine göre siyaset belirlemesi en çok da Rusya'nın elini rahatlatıyor. Bir bakıma Sayın Erdoğan istediğini aldıkça ve kazandıkça Putin de kazanıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA