Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

Yeni küresel furya

Büyük güç rekabetinin ağındaki dünyamız sadece jeopolitik anlamda değil siyasi, kültürel ve ekonomik açıdan da köklü bir dönüşümün arifesinde bulunuyor. Nijer'den Guatemala'ya, Macaristan'dan Arjantin'e, İtalya'dan Japonya'ya, Almanya'dan Hindistan'a, ABD'den Güney Afrika'ya ve Brezilya'dan Çin'e kadar sessiz çoğunluğun öfkesi, her ülkede farklı şekillerde bir karşı devrime yol açıyor. Bu kitlesel hoşnutsuzluklar, küresel siyasetteki neo-faşist, darbeci veya radikal popülist dalgayı her geçen gün daha da güçlendiriyor.
Zira ulusal rejimlerin işlevsizleşmesi dünyanın dört bir yanındaki halkları demokrasiden ve siyasetten umut kesmeye itiyor. Seçmenler marjinal popülist hareketleri birer alternatif olarak görüyor.
İnsanlığı derinden sarsan umutsuzluk ve yeni arayış dalgası en gelişmiş ülkeleri dahi esir almış durumda.
Batı genelinde insanların büyük çoğunluğu statükodan bıkmış halde ve siyasi sınıflara öfkeliler. Düşen hayat standardı çaresizliklerini daha da artırıyor.
Yeni Zelanda'dan Hollanda'ya, ABD'den İngiltere ve Fransa'ya kadar neredeyse her yerde yüz milyonlarca insan her şeyin artık bencil iktidar sınıfının kontrolüne geçtiğine inanıyor. Örneğin İngiltere'de halkın yüzde 70'i ülkenin yanlış yönde ilerlediği kanısında. Amerikalıların yüzde 74'ü de ülkelerinin hem yanlış yolda hem de yanlış ellerde olduğu düşüncesinde.

***

En çok da demokrasiye olan inanç azalıyor. Nedeni de 'seçimler bahanesiyle' ülkelerin demagogların eline geçmesi. Küresel çapta karamsarlık artık bir norm haline geliyor. Seçim sandıklarının, sandıkları gibi çıkmaması insanlardaki umutsuzluğu daha çok körüklüyor.
Özellikle de siyasetin adaletsizliğe ve ekonomik sömürüye kalkan olması halklardaki öfkeyi keskinleştiriyor. Nitekim dünyanın her yerinde ev sahipliği giderek ulaşılamaz hale geliyor. Aileler yok oluyor.
Hemen her ülkede kadınlar istediklerinden daha az çocuk sahibi oluyor. Ya da çocuktan vazgeçiyor. Yalnızlık artarken bırakın evliliği uzun vadeli ilişkiler bile zorlaşıyor. İnsandaki bu erozyon ruhlardaki manevi boşluğun daha da derinleşmesine ve hatta donmasına yol açıyor
Çünkü birçok ülkede ulusal zenginliğin yüzde 95'ini elinde tutan yüzde 5'lik kesimler toplumda zehirli bir katmanlaşmanın ve nihilizmin kökleşmesine neden oluyor.

***

En çok da iktidar sınıfının bu yozlaşmaya seyirci kalması vicdanları sarsıyor. İlerleme, refah ve huzura ermeye inancın yerini umutsuzluk, acı, korku, bıkkınlık ve endişe alıyor. Bu nedenle dünyada hemen her ülkede 'kitlesel hoşnutsuzluk', 'kültürel ve ekonomik yabancılaşma' ile 'psikolojik devalüasyon' yani 'değersizleşme' furyası var. Çağımızın bu siyasi fenomeni bir salgın gibi yayılıyor.
Çünkü devletler, halkları koruyamadığı için DSÖ, AB, IMF, DTÖ ve DB gibi hesap vermeyen bürokrasiler insan hayatı üzerinde daha fazla güç kazanıyor.
Bu kurumların daha fazla devletleşmesi ise geçmişte ütopik birer senaryo olarak görülen küresel sosyal mühendislik faaliyetlerini artık kaçınılamayan bir realiteye dönüştürüyor. Hem devlet destekli hem de devletler üstü yapılarca teşvik edilen bu siyasal furya, insanları her anlamda ötekileştiriyor. Küresel çaptaki bu hoşnutsuzluklar da her tür sistem karşıtı popülist ve darbeci hareketleri bir umuda ve kurtuluş reçetesine çeviriyor.
Küresel ahvalimiz özetle bundan ibaret.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA