Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

‘Saatini kaybetmiş zamanlar’

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Zor bir süreçten geçiyor dünya. Jeopolitik dayatmalarla jeopolitik mühendisliklerin at başı gittiği kritik bir aşamada yer alıyor ülkeler. Kimse dokunulmaz değil. Bu süreç her devleti iç ve dış siyasetini yeniden formüle etmeye zorluyor. Çünkü yeni gerçekliği memnuniyetle karşılayanlar ile buna karşı çıkanlar arasında amansız bir mücadele var. Bu rekabet ya uzlaşı ile bitecek ya da çatışma daha da alevlenecek.
20. yüzyılda kurulan dünya düzeni işlevselliğini yitirdi. Yeni bir çağ ve sistem arayışı var. Geçen asrın paradigmasının da normlarının da miadını doldurduğu bir dönüm noktasındayız. Dünyaya dayatılan jakoben modernizm tarihe karışıyor.
Endüstriyel üretimi gerileyen Atlantik dünyası darboğazda. Tarifelerle ve yaptırımlarla ayakta durmaya çalışıyor. Artan endüstriyel ve ekonomik krizler neoliberal piyasa uygarlığı ile reel-kapitalizmi ıskartaya çıkarıyor.
Batılı uygarlığın bu cendereden tek kurtuluşu var. O da Türkiye, Rusya ve Çin gibi yeni yükselen güçlerin sisteme yönelik tehditlerini azaltarak entegrasyonlarını artırmasıdır.
Bu da Atlantik dünyasının sömürgeci ve ırkçı tavrını terk edip çok kutuplu dünyayı içselleştirmesine bağlı.

***

Nitekim ABD'nin tarife savaşlarını, zordaki finansal ve ticari sisteme yönelik jeopolitik mühendislik faaliyetlerinin göstergesi olarak okumak lazım. Bu hamleler sistemin yeniden tanımlanması ve dizayn edilmesi çabasıdır. Haliyle işlevsizleşen sistem yeni bir işlev arayışı içinde. Bütün veriler küresel gidişattaki köklü değişimi zaten açık biçimde gözler önüne seriyor. 2004 ila 2017 arasında ABD'nin dünya imalatındaki payı yüzde 15'ten yüzde 10'a düştü.
Çin ise ABD'den iki kat daha fazla üretim kapasitesine ulaştı. Kritik ölçülere göre Çin, ABD'yi 10 yıl önce geride bıraktı. 2000 yılından bu yana Çin'in ihracat bombardımanı nedeniyle ABD'de 3 milyon 700 bin kişilik istihdam daralması yaşandı. Avrupa, bunun daha beterini tecrübe ediyor.
Wall Street ve teknoloji oligarkla ile siyasi kadroların ihaneti Batılı işçi ve orta sınıfları 'prekarya' haline getirerek 'eğitimli kölelere' dönüştürdü.
En yoksullar ise dadı, bahçıvan, gündelikçi ve temizlikçi olarak az bir ücret karşılığında zenginlerin hizmet ordusuna katılıyor. Geri kalanlarsa sosyal yardımlarla hayatta kalmaya zorlanıyor.

***

Ekonomik marjinalleşme siyasi, kültürel ve sosyal ötekileşmeyi de körüklüyor. Umut ve gelecek kayboluyor. ABD bu ulusal ve küresel çıkmazı tarifelerin tetikleyeceğini umduğu endüstriyel rönesansla aşmaya çalışıyor. Amerikan halkı bu köleci sistemden kendilerini kurtarması için Donald Trump'a oy verdi.
Kumarhane sahibi olan ABD Başkanı ise ticaret ortaklarına karşı tarifeler üzerinden devreye soktuğu yüksek bahisli bir küresel poker oyunu ile sahneye çıktı. Fakat ummadığı reaksiyonlar alıyor. İspanya, Çin ile ekonomik işbirliğini artırma kararı alırken tarifelere maruz kalan Tokyo ise Pekin ile serbest ticaret anlaşması imzaladı. Sırada diğer müttefikler de var.
Çünkü Trump'ın en büyük açmazı blöfü değil emperyalist adaptasyonu bırakıp ekonomik asimilasyona yönelmesidir.
ABD'yi yeniden ticari ve endüstriyel öz yeterliliğe ulaştıracağına inanmasıdır. Oysa bu adımlar ABD'nin kurduğu dünyayı altın tepside Çin'e sunmaktan farksız bir jeopolitik intihardır.
Dolayısıyla ABD'nin tek çıkış yolu çok kutuplu dünya ile ekonomik koordinasyona, müttefikleriyle endüstriyel entegrasyona ve teknolojik işbirliğine girmesinden geçiyor.
Yani asıl sorun ABD'nin sahip olduğu gücü inşa ve yansıtma zihniyetinden kaynaklanıyor. Bu üstenci anlayışını değiştiremezse teknolojik olarak geçilme, ekonomik olarak sanayisizleşme ve askeri olarak yenilme riskini bertaraf etmesi muhal görüyor.
Şairin dediği gibi 'saatini kaybetmiş zamanlar' dilimindeyiz. Bakalım nasıl bir dünyaya uyanacağız?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.