12 günlük İsrail-İran savaşında siyonist rejimden sonra en büyük darbeyi çoğu analiste göre bu çatışmada sadra şifa bir tutum sergilemeyen Rusya ve Çin aldı. Türkiye'nin gösterdiği proaktif tavrın çok çok gerisinde kaldılar. Oysa her iki ülke de çok kısa süre önce İran ile 20-30 yıllık stratejik anlaşmalar imzalamıştı. BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü'ne (ŞİÖ) tam üye olan İran'ın yeni çok kutuplu dünyanın sancaktarlığını yapan Asya-Pasifik dünyasınca yalnızlığa terk edilmesi, Küresel Güney'de stratejik bir öfkeye yol açtı.
Bu tablo Rusya ve Çin'in küresel aktörler olmaktan ziyade kendi kutuplarındaki hegemonya arayışının dışında kalan bölgelerle pek ilgilen(e) mediklerini ortaya koyuyor. Ya da yeni çok kutuplu uzlaşı gereği Ukrayna ve Tayvan gibi bazı güvenceler karşılığında Ortadoğu'yu ABD'nin nüfuz alanına terk ettikleri görülüyor. Her iki ihtimal de küresel sistemin merkez aktörlerinin büyük çatışma yerine büyük bir uzlaşıya ve paylaşıma doğru ilerlediğine işaret ediyor. Zaten Pekin ve Moskova'nın Tahran'ın maruz kaldığı en hayati krizde iyi bir dost ve müttefik olamamasının nedeni de bu. Retorik destekleri bile yetersiz ve sıkıcıydı.
***
Fakat asıl şaşırtıcı olan ABD'nin yıllardır İslam ülkelerini işgal gerekçesi yaptığı "Şer Ekseni" söyleminin nasıl bir tezgâh olduğunun deşifre olmasıdır. İran'a yönelik saldırılarda gördük ki Şer Ekseni birleşik bir cephe değilmiş. Moskova ve Pekin kendi ulusal, bölgesel ve kutupsal çıkarları için İran'dan çok ABD ile bir denge stratejisi izliyormuş. Asıl birleşik cephe Rusya, Çin ve ABD'ymiş.***
Asıl düşündürücü olan ise Pekin veya Moskova'nın Tahran'a desteğinin en nihayetinde Esad'a verilen destek düzeyinde veya paralelinde kalacak olmasıdır. Hâliyle çıkarlarını korumak için ABD ile varılan "modus vivendi" stratejisine göre hareket ediyorlar. Yani İran'da rejimin düşmemesi için gayret göstermeyecekler. En fazla rejim düştüğünde ileri gelen isimlere sığınma hakkı verecekler.
Hâsılı kelam bu küresel tezgâhı bozan tek aktör Türkiye. Hem Batı'ya hem Avrasya'ya karşı otonom ve bağımsız bir duruş sergileyen Ankara, İran üzerinden devreye sokulmak istenen senaryoya karşı en sert tavrı gösterdi/gösteriyor. Zaten Başkan Erdoğan'ın "Dünya 5'ten büyüktür" diyerek bu kirli oyunu yıllar önce dile getirmesi boşuna değildi.
Unutmayalım ki Sayın Erdoğan bu çıkışını 2013'te Gezi kalkışmasından sonra New York'ta yapılan 74. BM Genel Kurulu'nda bizzat muhataplarının yüzüne kaşı yaptı. Zira İran düşerse bütün güçleriyle Türkiye'ye yönelecekler. Dolayısıyla ülkemizdeki hem anti-İrancıların hem İrancıların gelişmelere bu pencereden de bakmasında ve sadece siyonistlerin değil Küresel Güney'in kâğıttan kaplanlarının da değirmenine daha fazla su taşımamasında hayati faydalar var.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Bercan Tutar | İran'dan sonraki hedef