Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NUR ÇİNTAY

‘Sıkıntı yok’un atası: ‘Mesele yok’

Mustafa Kemal’le Kıvanç Tatlıtuğ arasında nasıl bir ortak nokta olabilir? Atatürk’le Kuzey diye tüyo verelim. Mavi göz? Evet ama onunla sınırlı değil, meğer arada dil birliği de varmış!

Masada benim kullanmadığım kirli bir bardak vardı. "Temiz bardak alabilir miyim?" dedim garsona. "Sıkıntı yok" dedi cevaben!
Ne demek sıkıntı yok? Sıkıntı var apaçık: Kirli bardak. Ben de senden temizini istiyorum. 'Tabii' dersin, hadi 'elbette' deme, 'bittabii' de deme, 'tabii ki' dersin, 'tabii ki de' dersin, 'hemen' ne güne duruyor sonra? 'Peki' fazla mı mülayim, 'olur' tarzın mı değil, 'tamamdır'a hatta 'tamam'a da razıyım. 'Okey'e kadar esneteyim hadi güzel hatırın için sınırlarımı. Ya da deme herhangi bir şey, tek kelime etmeden getir sür önüme bardağı! Ama 'sıkıntı yok' nedir Allah aşkına? Sıkıntı var ki temiz bardak talep edilmiş.
Son yılların dile yapışan en temel kalıplarından bu 'sıkıntı yok'. Evveliyatı da vardır elbette ama kitlelere musallat olması 2011'in bu zamanları. Bir Kuzey Tekinoğlu klasiği!
Evet, Kuzey Güney dizisini, Kıvanç Tatlıtuğ'un en kendisine yakıştırarak canlandırdığı karakterlerden Kuzey'i hatırlarsınız. O 'sıkıntı yok' dediğinde, sıkıntı olsa da çözmek için canını dişine takacağını bilirdik. Tamamdı, halledecekti, oldu bilirdik, eyvallah. Ama onda iyi gelip yurdumuz erkekleri genelinde sakil duran pek çok şey var işte maalesef.
'Sıkıntı yok' dalga dalga yayılarak tam da kendisi bir buhrana dönüştü. Koca bir millet 'aynen', 'kesinlikle' ve 'sıkıntı yok'un yanına 8-10 kelime katarak konuşup anlaşır oldu. Uzun zamandır bıkkınlık yaşatan bu halden artık şikâyet etmeyi bile bırakmışken... Bir de ne göreyim!
İpek Çalışlar'ın yeni çıkan kitabını okuyorum: Mustafa Kemal Atatürk/ Mücadelesi ve Özel Hayatı (YKY). Alışkanlıklarını anlatırken, kullandığı kelimeleri de sayıyor Çalışlar: "Çok sık 'mesele yok' dediği için, bütün Ankara, yerli yersiz 'mesele yok' demeye başlamıştı."
Vay be! 'Sıkıntı yok'un atası 'mesele yok'muş meğer de, haberimiz yokmuş!

BERLİN 65 YEMEKLİ VAGON
Rahmi Koç Müzesi, İstanbul'un gezmesi en zevkli müzelerinin başında. Özellikle çocuklar (ve erkekler) için çıldırtıcı güzellikte 'oyuncaklar'la dolu. Güneş sistemi modelleriyle, monoküler mikroskop, barograf, usturlab, sekstant gibi bilimsel aletlerle saatler geçirebiliyorlar. Mekanik oyuncaklar ayrı bir dünya.
Kadınlar minyatür objelerle ve klasik otomobillerle aşk yaşıyor daha çok. Malden buharlı otomobil, 1939 model Buick 66 C, 1935 Bentley, 1920'lerden kalma Fransız bebek arabaları, 1910'dan atlı çocuk bisikleti... Kaleş, saltanat landonu, 1938 Lincoln Zephyr Coupe, Allahım aklıma mukayyet ol!
Hafta içinde İKSV'nin gerçekleştirdiği Tasarım Bienali vesilesiyle gittiğimizde, bahçedeki yemekli vagon Berlin 65'in içine de girip hayran kaldık. Özel mini yemekli davetler verilebiliyor burada. Gümüş, altın, platin kutlamalar için son derece rafine bir alternatif.
Berlin 65 vagonu, Prusya Demiryolları tarafından önemli kişilere tahsis edilen özel bir yemek vagonu. Alman İmparatoru II. Wilhelm (ki Alman İmparatorluğu ve Prusya Krallığı'nın son hükümdarı kendisi), 1917 yılındaki İstanbul ziyaretinde bu vagonu kullanmış. Sultan V. Mehmed Reşad ile yemek yediği (15 Ekim) vagonu iyi ilişkilerinin bir sembolü olarak padişaha hediye etmiş.
Vagon, TCDD depolarında harap halde bulunmuş ve Müze Atölyeleri'nde restore edilmiş. Şu an içi de dışı da fıstık gibi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA