2025, sinema için sessiz ama öğretici bir yıl oldu. Gişe rekorlarıyla manşetlere taşınan bir patlamadan çok, seyircinin sinema salonuyla kurduğu ilişkinin yeniden tanımlandığı bir dönemdi bu. Salonlar ne tamamen boştu ne de eski kalabalık günlerine dönmüştü; fakat sinema, tekrar gündelik hayatın mümkün bir tercihi hâline geldi. Boxoffice Türkiye rakamlarına göre, vizyona giren 367 yeni filmi, yaklaşık 24 milyon seyirci izledi. Sinemanın hâlâ toplumsal bir buluşma noktası olduğunu kanıtlayan bu rakamlara özellikle yılın son çeyreğinde erişildi. Sinema Genel Müdürlüğü'nün "Her Çarşamba Sinema Günü" kapsamında bilet fiyatlarını 120 lira olarak belirlemesi seyirciyi sinemaya yeniden döndürdü.

Vizyona giren filmlere baktığımızda yılın en çok izlenen filmi, yaklaşık 2,4 milyon seyirciyle Soyut Dışavurumcu Bir Dostluğun Anatomisi Veyahut Yan Yana oldu. Yerli sinemanın hâlâ güçlü bir duygusal bağ kurabildiğini gösteren bu başarı, seyircinin hikâyeye ve oyunculuğa olan ihtiyacını hatırlattı. Onu, 2.3 milyonla çocuk ve aile izleyicisini salonlara taşıyan Rafadan Tayfa: Kapadokya izledi. Animasyon ve aile filmleri, 2025'te bir kez daha gişenin sigortasıydı. Çağatay Ulusoy'un başrolünde yer aldığı Uykucu filmi ile Sihirli Annem:

Hepimiz Biriz 800 bini aşkın seyirci toplamayı başardı. Yabancı filmler cephesinde ise 1 milyon barajını geçen Bir Minecraft Filmi ve Zootropolis 2 öne çıktı. İlk 10'a giren 4 filmin Polat Yağcı yapımcılığında vizyona giren filmler olması dikkat çekti. Peki 2026'da en çok hangi filmler bekleniyor.
Öncelikle 2026'nın en çok konuşulacak filmlerinden biri kuşkusuz Christopher Nolan'ın The Odyssey filmi. Homeros'un destanını Nolan sinemasıyla buluşturan Matt Damon, Tom Holland, Anne Hathaway, Robert Pattinson, Charlize Theron ve Zendaya gibi isimlerin yer aldığı film, 17 Temmuz 2026'da sinemalarda gösterime girecek.

Marvel evreninin yeni filmi Avengers: Doomsday, yılın en çok beklenen yapımlarından biri. Robert Downey Jr.'ın Dr. Doom'a hayat verdiği film, 18 Aralık 2026'da gösterime girecek.
En beklenen filmlerinden biri de efsanevi müzisyen Michael Jackson'ın hayatını anlatan Michael filmi. Antoine Fuqua'nın yönettiği Jaafar Jackson'ın başrolde yer aldığı biyografik film, Nisan 2026'da seyirciyle buluşacak.
Anne Hathaway ve Meryl Streep'i yeniden bir araya getiren Şeytan Marka Giyer filminin devamı 1 Mayıs'ta, Oyuncak Hikayesi 5 19 Haziran'da, Minyonlar 3: Mega Minyonlar 3 Temmuz'da, Dune serisinin devamı Dune: Mesih 25 Aralık'ta seyirciyle buluşacak.
Ev yok, adres yok, hatıra var
Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü ile Avrupa'nın en büyük film fonu Eurimages'tan yapım desteği kazanan Hatice Aşkın'ın yazıp yönettiği Adresi Olmayan Ev nihayet vizyona girdi. Çekimleri yaklaşık 3.5 yıl öncesine uzanan Türkiye- Yunanistan ortak yapımı film Talinn, Danimarka, Almanya, Şangay, Transilvanya, Tiran, Europen film festivallerinde düzenlenen prömiyerlerinden sonra Heartland International Film Festivali'yle Amerika Birleşik Devletleri prömiyerini de yapmıştı. Europen Youth Film Festivali'nde 'En İyi Film' ve 44. İstanbul Film Festivali kapsamında Yeni Bakışlar yarışmasında 'En İyi Sanat Yönetimi' ödülüne layık görülen film iyice beklentiyi yükseltti. Emre Oskay, Engin Altan Düzyatan ve George Kyriakos'un yapımcılığında hayata geçen filmde Boran Kuzum, Osman Sonant, Janset, Zeynep Tuğçe Bayat, Yeliz Bozkurt, Emel Çölgeçen, Arın Kuşaksızoğlu, Mert Ege Ak, Bedia Ener, Ayşen İnci, Elit Andaç Çam ve Seren Fosforoğlu rol alıyor. Aşkın'ın ilk uzun metraj yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği film, suçun ve cezanın alışıldık anlamlarını ters yüz eden bir sistem üzerine kurulu. Bu distopik düzende insanlar, işledikleri suçlara göre "unutulmaya" ya da toplum dışına itilerek kimliksizleşmeye mahkûm ediliyor.

Film adını da tam buradan alıyor: Adresi olmayan ev, hem fiziksel bir mekanı hem de aidiyetini, geçmişini ve hatırlanma hakkını kaybetmiş bireyi simgeliyor. Filmin konusu ise kabaca şöyle: Açgözlülük, kibir, şehvet, öfke, kıskançlık, tembellik, savurganlık, ihanet ve şiddetten birini işleyenler unutma yasasıyla yargılanır ve ölümleriyle birlikte tüm eşyaları toplanır, sahip oldukları her şeye el konur. Suçluların kişisel eşyalarıyla cesetleri, öğütme fabrikasında öğütülerek izleri hayattan tamamen silinir. Genç avukat Alper (Boran Kuzum), iş yerindeyken annesi Andaç'ın (Janset) ironik bir trafik kazası sonucu aniden öldüğü haberini almasından sonra hayatı eskisi gibi olmaz. Filmi asıl ilginç kılan, distopyayı bir "gelecek korkusu" olarak değil, bugünün toplumsal reflekslerinin doğal sonucu gibi sunması. Hafızanın silinmesi, bireyin adresinin olmaması ya da görünmez kılınması, günümüz dünyasında farklı biçimlerde zaten yaşanıyor. Film, bu gerçekliği abartmadan ama sert bir soğuklukla yüzümüze çarpıyor. Hatırlamak, unutmak ve her şeye çabucak alışmakla ilgili sözleri olan ve seyirciyi de bunu düşündürmeye iten filmde Aşkın, kurduğu renkli dünyayı büyük laflarla, açıklayıcı diyaloglarla değil atmosferle anlatmayı tercih etmiş. Soğuk mekânlar, asimetrik mesafeli kadrajlarla film sinematografisi ve sanat yönetimi açısından öne çıkıyor. Neticede Adresi Olmayan Ev, herkes için kolay bir seyir vaat etmeyen; fakat izleyicisini düşünmeye zorlayan, atmosferiyle akılda kalan bir film. Tavsiye ederim.