Evet kıymetli okurlar, geçtiğimiz salı, pek çok internet sitesinde saçma sapan bir haber çıktı. Hiçbir kıymeti harbiyesi olmayan bir site 'Hangi ülke en çirkin kadınlara sahip?' diye bir anket yapmış, İngiltere açık ara farkla birinci olmayı başarmış. Türkiye ise listenin sonunda yer almış. İngiliz Daily Mail gazetesi bunu haber yapınca, bir kısım gazetemiz çevirip haber olarak koymuş. 'Kes-yapıştır' özelliğini düstur olarak benimsemiş internet sitelerimiz de, kâh oradan, kâh buradan, kesip kesip yapıştırmışlar. Yalnız, artık her kim çevirdiyse bu haberleri, biri başka şey söylüyor, bir diğeri başka. Hatta şöyle söyleyeyim, belli ki haberi Türkçeleştiren arkadaşlarımız bahis konusu siteye girme zahmetine bile katlanmamış. Yalan yanlış bir sürü şey yazmışlar. Halbuki, kadınların güzelliği ve çirkinliği gibi hassas bir konu sorumluluk gerektirir! Tabii ki, ailenizin Tosun'u sizin için hiçbir zahmetten kaçınmadı ve bahis konusu internet sitesine girip şoka uğradı. Haberin çıktığı günün gecesi, yani salı gecesi 'en çirkin' kadın anketinde durum şuydu: ABD'li kadınlar yüzde 33 ile 'en çirkin' sıralamasında birinci, Britanyalı kadınlar yüzde 21.8'le ikinci, Türkiyeli kadınlar yüzde 19'la üçüncü, Alman kadınlar yüzde 9.4'le dördüncü, Doğu Avrupalı kadınlar yüzde 9.2 ile beşinci ve nihayet İspanyol kadınlar yüzde 7.7 ile altıncı ve son sıradaydı.
ŞUURSUZ BİR ANKET
Halbuki haberlerde Türk kadınlarının 'çirkinlik sıralaması'nda en dipte oldukları, yani en güzel kadınlar oldukları yazıyordu. Bu durumda iki ihtimal var: Ya bütün internet siteleri ve gazeteler sözleşmiş, bizim hanımlara moral olsun diye anket sonuçlarını biraz değiştirelim demiş, ya da haber çıktıktan sonra fesat dünya kadınları birleşip Türklere oy atmaya başlamış. Türk erkeklerinin bu işte dahli olduğunu ise düşünmek bile istemiyorum... Şimdi efendim, ben ezelden beri ben bu tür anketlerin bir çeşit saçmalık olduğunu düşünürüm. Yüzde 9.2'si Doğu Avrupalı kadınları çirkin bulan bir anket, şuursuz bir ankettir. Ayıptır söylemesi, şu kardeşiniz Doğu Avrupa'da kimi yerleri ziyaret etmiştir, gözleri fıldır fıldır olmuştur. Bu yüzde 9.2 oy eğer bütün gün bilgisayarın başında oturan ruh hastası kadınlar çetesinin işi değilse, hangi acayip zihnin işidir? Bakınız bu internet anketi işlerinde, sırf Türkler olaya müdahil olacak diye ciddi kurumlar anket yapamıyor. Neyse, size 1998'de Time dergisinin düzenlediği ve Türklerden yaka silktiren hadiseyi bizzat kahramanının kaleminden bir kez daha hatırlatmak isterim: "Anket, çeşitli kategorilerde en çok oy alan isimleri listelemekle alakalı. İsimler ise önceden belirlenmiş değil, direkt uydurma bir isme de oy vermek mümkün. Anketin Türkler arasındaki amacı ise Atatürk'e oy vermek, oy verdirmek, birinci yapmak. Sistem yönetimine ilgili olduğum kadar programlamaya da ilgiliyim ve bu anketi can sıkıntımı gidermek ve programlama pratiği için bir fırsat olarak görüyorum. Yapmak istediğim ise basit, bir program yazmak ve programın otomatik, çekirdek gibi oy atmasını sağlamak. Bu iş için o dönem pek hakim olmadığım c dilini seçiyorum. Programı yazmayı bitirdikten sonra oy verilecek kişi olarak Atatürk ismini seçiyorum ve programı çalıştırıyorum. Program çalışıyor, Atatürk'ün oyları durmadan artıyor. Şirkettekiler ise durumdan memnun, aferin diyorlar, çay kahve ısmarlıyorlar, sigara tutuyorlar. Fakat ben programın doğru dürüst çalıştığından, gerçekten oy atıp atmadığından emin değilim. Benden başka oy atan (browser'dan elle, tek tek) insanlar da var. O yüzden oy verilecek kişinin ismini değiştirmeye karar veriyorum ve bunun için çok dangalak bir zaman ve çok dingil bir isim seçiyorum: Cuma akşam mesai sonu ve kendi ismim. Hafta sonu Eskişehir'e ailemi ziyarete gidiyorum. Aklımda ne anket var, ne program ne de başka bir şey, sadece ailemin yanındayım, güzel yemekler yiyorum, içiyorum, kısacası aile saadeti yaşıyorum. Bir sonraki sahnede ise şu var: Bir otobüs, akşama doğru bir vakit, orta koridorda oturuyorum, birkaç koltuk önde çapraz koridorda Hürriyet okuyan biri, gazetenin arka sayfası, sağ üstte yeri garanti manken ve hemen solunda ismim, manşetten.
MURAT ARSLAN'IN HİKÂYESİ
Sıradan biri olarak kendi ismimi ülkenin en büyük gazetelerinden birinde, hem de arka sayfasını kaplayacak bir haberde görmeye alışık değilim, şaşırıyorum. Diğer yandan kendi kendime şunu diyorum: 'Çok jenerik bir ismim var, kesin başka bir dangalakla ilgilidir.' Keşke öyle olsaydı sevgili okuyucu. Gazete sahibi okumasını bitirdiğinde hemen gidip gazeteyi istiyorum, koltuğuma dönüp okuyorum, maalesef haber benimle ve bu anketle ilgili çıkıyor. Yanılmıyorsam şu soru vardı: Kim bu Murat Arslan? Tüm işadamları birbirlerine bu soruyu soruyormuş, kimse kim olduğunu bilmiyormuş, Almanya'da iş hayatına devam eden biri olduğu düşünülüyormuş. ... O birkaç günlük sürede neler oldu? - Engin Ardıç, kanalının ana haber kuşağı sonrası çıktığı yorum köşesinde şahsıma keçi boku sıfatını uygun gördü. - Şirketten istifam istendi, ettim. (İki hafta sonra başka bir yerde 3 katı maaşla işe girdim.) - atv Ana Haber'de konuyla ilgili bir haber yayınlandı, sadece İstanbul'da 79 adet Murat Arslan olduğu öğrenildi. - TGRT Ana Haber'in Murat Arslan'ın kim olduğunu öğreneceği ve kamuoyuna açıklayacağı açıklaması üzerine apartmana girerken maksimum dikkat gösterildi. Eve 100 metre uzaklıktaki iİHA'nın 15 km uzağından dolanarak okula gidilmeye çalışıldı. - LeMan olayı kapak yaptı." Evet efendim. İşte Türkün anketle imtihanı budur!