Hatırlar mısınız? 2019 aralık ayıydı. Kamuya ait sigorta, hayat ve emeklilik şirketlerinin Türkiye Varlık Fonu (TVF), çatısı altında birleşmesi kararı alındı. Kamu sermayeli 6 şirketin birleşme süreci başlatıldı. İlk olarak Ziraat Sigorta ve Halk Sigorta, Güneş Sigorta bünyesinde birleşti. Güneş Sigorta'nın ismi Türkiye Sigorta Anonim Şirketi oldu. Sonra Halk Hayat ve Emeklilik, Vakıf Emeklilik ve Hayat, Ziraat Hayat ve Emeklilik; Türkiye Hayat ve Emeklilik Anonim Şirketi adı altında birleşti. Dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın projesi olan bu reformist hamleyle,sigortacılık hizmetlerinin tabana yayılması sağlanırken, birleşimle sağlanan pazar payı yabancı menşeli sigorta tekelini zayıflattı. Küresel rekabette güçlü bir piyasa oyuncusu çıkarılmış oldu. Bankacılık dışı finansal sektörü geliştiren bu adımla önemli bir katma değer üretildi.
Bugün Genel Müdür Taha Çakmak yönetiminde Türkiye Sigorta ve Türkiye Hayat Emeklilik, rekor üzerine rekor kırıyor. Üçüncü çeyrek verilerine bakın. Geçen yıla göre, yüzde 57 büyüme, toplam 25.8 milyar TL kâr…
Bunları neden anlattım…
Duyduğuma göre, Türkiye Sigorta'nın başarılı modeli şimdi katılım bankalarına uygulanacak. Ziraat, Vakıf ve Halkbank'ın katılım bankalarının birleştirilmesi için çalışmalar başlatılmış… (Halkbankası, geçtiğimiz mayıs ayında katılım bankası kurmak için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'na başvurmuş, ilgili izinleri almıştı. Bankanın yeni iştiraki Halk Katılım'ın şubat ayında faaliyet göstermeye başlayacağı açıklanmıştı.)
Hatırlarsınız, konu daha önce de gündeme gelmişti. O dönemde bazı hazırlıklar yapılsa da süreç tamamlanmamıştı. Şimdi yeniden hazırlıkların başlatılması önemli…
Zira, aklın yolu bir…
Niye derseniz? Türkiye'de, katılım bankacılığı konusunda ciddi mesafe alınsa da ekosistem halen arzu edilen seviyede değil. Düşünsenize, uzun zamandır söylenen yüzde 15 pazar payı hedefine bir türlü ulaşılamadı. 2017'de yüzde 5 olan katılım bankalarının sektördeki pazar payı 7 yılda ancak yüzde 8'i biraz geçebildi. Eylül ayı itibarıyla Türk bankacılık sisteminin yaklaşık yüzde 9'una gelebildi.
Kamu bünyesindeki katılım bankalarının birleşmesi gerçekleşirse sistemin büyümesi kaçınılmaz olur.
İslami finans sektörünün küresel varlıkları şu anda 6 trilyon doları geçmiş durumda… Sektörün büyümesini mevcut seviyelerde devam ettirmesi halinde bu varlıkların 2029'a kadar 9.7 trilyon dolara çıkması bekleniyor. Türkiye İslami finans alanındaki 127 milyar dolarlık varlığıyla dokuzuncu sırada. Burada Müslüman bir ülke olarak yeterince pay almamamız da elbette üzücü…
O nedenle…
Bana kalırsa, katılım bankalarının birleşmesinin doğuracağı büyük ve güçlü bilanço yapısı İslami finans varlıklarının ülkeye gelmesini kolaylaştırır. Operasyonel maliyetlerde düşüş, verimlilik ve karar alma hızı artar. İslami finans ekosistemini büyütecek araçların geliştirilmesi için çalışmalar hızlanır. Faiz hassasiyetine sahip yatırımcılara yönelik yeni cezbedici enstrümanlar devreye alınır.
Ayrıca…
Bu hamle Türkiye'nin İstanbul Finans Merkezi'yle birlikte bölgesel ölçekte bir finans merkezi olma vizyonuna da hizmet eder.
Velhasıl, Türkiye'nin İslami finans pazarındaki rekabet gücünü artıracak reform umarım bu kez gerçekleşir.