Prof. Pakdemirli müsteşarken de, bakanlık yaparken de "erkenciydi." "Sabahın köründe" makamındaydı.
Bir sabah yine erkenden işe (Hazine Müsteşarlığı'na) gelmiş. Az sonra kapısı açılmış. YÖK Başkanı Prof. Doğramacı girmiş.
***
Doğramacı Hoca'nın "üniversite ile ilgili bazı talepleri" varmış.
Baş başa konuşmuşlar
. Doğramacı "istediğini almış."
Bu sırada masanın üzerinde bir "gazete" duruyormuş.
Gazetede de bir haber. "İstanbul Üniversitesi" ile ilgili.
Başı kapalı bir kız öğrenci fakülteye (Edebiyat) girerken, dekan tarafından durdurulmuş:
- Bu kıyafetle giremezsin.
"Tartışma" büyümüş.
Medyaya intikal etmiş.
***
Pakdemirli gazeteyi İhsan Doğramacı'ya göstermiş:
- İhsan abi bu işi bu kadar büyütmeye, kavga haline getirmeye gerek var mı?.. Üniversite kendi içinde çözemez mi?
Prof. Doğramacı, Pakdemirli'nin yanında, İstanbul Üniversitesi Rektörü'nü aramış:
- Shoes are expensive (pabuç pahalı). Hem yasa uygulansın, hem de kız öğrenci üniversiteye devam etsin. Konuyu kendi içinizde çözün. Kavga etmeden, uzlaşarak.