Türkiye'nin en iyi haber sitesi
GÜLSE BİRSEL

İşte belgesel seyredenler!

Gelibolu belgeselinin yaklaşık yarım milyon seyirciye ulaşacağı sinyalleri gelmeye başladı. Nefis, heyecan verici ve beklenmedik bir durum! Demek ki, "Belgeselden başka bir şey seyretmem deyip duruyorsunuz, kim seyrediyor bu gelinkaynana programlarını ha? Yalancılar, Allah sizi kahretmesin!" diye girişilen televizyon seyircisinin arasında doğru söyleyenler de varmış!

İZLEYİCİ ÇEKTİ
Demek ki gelin-kaynana programlarına, tarihi belgeselleri tercih edenler, veya ikisini de aynı heyecan ve neşeyle seyreden kitleler varmış ki, Gelibolu bu kadar çok izleyici çekti ve bu yıl yapılan birçok ünlü oyuncu dolu, popüler filmi gişe açısından geride bıraktı! "Seyircinin çoğu öğretmenleri başlarında okul çocukları" diyenler çıkabilir. Ama ben hafta sonu gittim, sinema doluydu, çocuk oranı ise haydi haydi yüzde ondu. Gelibolu, savaş karşıtı bir belgesel. Kahramanlık destanlarından, hangi tarafın haklı olduğundan çok, kişisel hikayeler, günlük ve mektuplarla, savaşın acı ve sert tarafını, zor şartların detaylarını gösteriyor. İnsani bir bakış açısı ve çok güzel eski fotoğraflarla... "Fazlasıyla tarafsız" olduğu, sadece yabancı uzmanlardan görüş aldığı fikrine ise pek katılmıyorum. Gelibolu'nun ilgilendiği savaşı kimin kazandığı, hanfi tarafın karlı çıktığı, kimin daha çok kahramanlık gösterdiği değil. Savaşı yaşayan ve/veya savaşta ölen insanların, onbinlerce insanın, hepsinin birer "insan" olması.

HEDEFİM BELGESELDİ
Sinema okulundan mezun olurken, hedeflerimden biri de belgesel çekmekti.
Ama tarihi belgeseller değil. Gelibolu'yu hazırlayanların, tarihi belgesel işine soyunan herkes gibi kısıtlanma noktası, bilgi, belge ve görsel malzemenin, işin doğasından kaynaklanan nedenlerle eski, az ve zor ulaşılır olmasıdır muhakak. Benim çekmek istediğim belgeseller; konularını çağdaş insan, olay ve durumlardan alan türlerdi. Bu konuda kişiselliğinden en çok etkilendiğim belgesel, bir eşini veya benzerini bu güne kadar izlemediğim Ross McElwee'nin 1986'da çektiği Sherman's March isimli filmdir. McElwee, kuzey güney savaşının önemli karakterlerinden Sherman'ın Atlanta'daki seferi ve bu esnada olanlarla ilgili tarihi bir belgesel hazırlamak için yola çıkar. Tarihi bölgeleri dolaşmakla işe başlar, ama kız arkadaşından yeni ayrılmıştır ve yolda birçok farklı kadınla tanışır! Libidosu ve tarihin eşlik ettiği belgesel, yolun sonunda kendine göre bir kız bulmasıyla biter!

DAHA EĞLENCELİLER
McElwee çok taze, eğlenceli ve yeni bir tarzla, Sherman'ın izlediği yolu, ve yolda olanları anlatırken, merkeze de kendi aşk hayatını ve tanıştığı kadınlarla ilgili hissettiklerini koyar. Sürprizli bir biçimde 'belgesel peşinde koşarmış gibi görünen, yalnız, sevgili arayan adamın' belgeselini çeker! İşin enteresanı, bir sonraki belgeseli, Berlin duvarının yıkılmasını konu eden "Duvarla İlgili Bir Şey"de, onu bir önceki belgeselinde tanıştığı kızla evlenmiş ve çocuk yapmış, aile babası haliyle Berlin duvarını ziyaret ederken görürüz! Bazı belgesellerin eğlendirmek amacıyla yapılmış filmlerin bir kısmından çok daha eğlendirici olduğu kanısındayım. O belgesel seyreden güruhun da çoğalmasını şiddetle istiyorum ki, bir gün gelsin benimkini de seyretsinler!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA