Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BASRİ YALÇIN

Kapsamlı okuma

Böylesi zamanlarda her kafadan ayrı ses çıkar. Herkesin en az bir teşhisi olur. Doğaldır. Kimi gerçekten üzüldüğünden kimi de hesaplaşma istediğinden aklına ne geliyorsa sıralamaya başlar.
Ancak bu tür dönemlerde sıcağı sıcağına üretilen eleştirilerin gelişigüzel olduğunu da bilmek gerek. Özellikle sosyal medya mecralarına baktı- ğınızda tonlarca iddianın ortaya konulduğunu görürsünüz. Fakat hiçbir gerçekçi eleştiri böylesine gelişigüzel yöntemlere terk edilemez. Daha sağlam bir okuma ve daha tutarlı bir değerlendirme gerektirir. Zira etrafta üretilen birçok fikrin birbirinden kopuk ve birbiriyle çelişkili yönleri var. Ve bunların çoğu öfke barındıran değerlendirmeler. Yine bunların çoğu yetkili olmayan isimlerden geliyor. Muhalefet bile iktidara akıl verme işine giriştiyse ortada tuhaf bir durum var demektir. İşte bu nedenle yapılacak bir değerlendirmenin soğukkanlı ve bütüncül olması gerekiyor. Eleştiri ve değerlendirme sosyal medya söylemlerine ve muhalefetin beklentilerine dayanacak olursa yeni hataların önü açılmış olur.
Bütüncül bir değerlendirme demek farklı analiz düzeylerinden belli bir sıra içinde ilerleyerek birbiriyle örtüşen okumalar yapmak demektir. Mesela her şeyden önce uluslararası sistem okuması yapılmak zorunda. AK Parti siyasetinin tepkiselliğe dayalı oy kullanma döneminde nereye oturduğunu konuşmak lazım. Tüm dünyada geniş orta sınıfların nelere tepki duyduğunu ve nelere destek verdiğini belirlemek lazım. Bu Türkiye'ye has bir durum değil. Aksine Trump, Macron, Çipras gibi isimlerin iktidara geliş serüvenlerine baktığınızda dünyadaki yeni eğilimleri tespit etmeniz daha kolay olur. Aslında Türkiye'nin şimdiye kadar neden bu eğilimlere teslim olmadığını da belirlemek zorundasınız.
Dışarıdan içeriye doğru devam ederseniz Türkiye'ye yönelik 2011 yılından bu yana yürütülen kampanyaların iktidarı ne kadar baskı altında bıraktığını görürsünüz. Bu baskının vatandaşı ne kadar yorduğunu da görürsünüz.
Daraltarak gittiğinizde Türkiye toplumunun son on yıl içerisinde ne tür değişimler yaşadığına bakarsınız. Kentli orta sınıfları masaya yatırırsınız. Oradan ekonomik koşullara geçiş yaparsınız. Son olarak AK Parti'nin kendi içine bakarsınız. Burada kampanya ve söylem meselelerini teker teker değerlendirirsiniz. Ama bu en son gelecek ve tüm diğer önceki evrelere göre değerlendirilmesi gerekecek bir başlıktır. Her türlü değerlendirmeye AK Parti'den başlayacak olursanız indirgemecilik tuzağına düşer kendinize suçlu bireyler icat eder ve onlarla hesaplaşmaya düşersiniz. Bu da kavga ve çözülmeden başka bir anlam ifade etmez.
Kısaca söylemek gerekirse, AK Parti başarılı bir düzenleme yapmak istiyorsa önce kendini yeni dünya şartlarına göre şekillendirmeye yönelecektir. Sonra ülkedeki toplumsal ve siyasi gerçekleri yeniden yorumlayacaktır. En son kendi içine dönüp bu şartlara uygun bir program ve ekipler kuracaktır. Karmakarışık ve nereye koşacağı belli olmayan değerlendirmelere dayanacak olursa kendine zarar verir.
Bunu yapabilir mi? Tabii ki yapar. Erdoğan'ın siyasi tarihi bu okumaları yapabildiğini ve yeni düzenlemeler adına güçlü liderlik sergileyebildiğini gösteriyor. Son 17 yılda bunu defalarca gördük. Herkesin öncelikle fitneden uzak durması ve soğukkanlı bir işleyişe saygı duyması gerekir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA